İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Altemur Kılıç: Ermeniler, ‘Gerçek’ ve ‘Sözde’ Türkler! – Türkiye Gazetesi

Altemur Kılıç yazısında “Türkiye’de insanlarımız mesele olmayan konuları mesele yaparken veya incir çekirdeği doldurmayacak konularla uğraşırken, dünyanın her tarafında, Amerika’da, Avustralya’da, Kanada’da, Almanya’da vb. pırıl prıl gençlerimiz her alanda sivrilen bilim adamlarımız, azıtılan Ermeni iddialarına karşı mücadele vermekteler. ” diyor… Yazının tamamı şöyle…

İngiliz tarihçisi H. G. Wells, Türkleri, ancak denizden karaya çıkınca kıymetlenen incilere benzetmiş. Türkler de dış ülkelerde hem daha fazla kıymet buluyorlar hem de, ülkedeki kısır çekişmelerin dışına çıkınca, millet ve vatan sevgileri daha artıyor… Şu sırada, Türkiye’de insanlarımız mesele olmayan konuları mesele yaparken veya incir çekirdeği doldurmayacak konularla uğraşırken, dünyanın her tarafında, Amerika’da, Avustralya’da, Kanada’da, Almanya’da vb. pırıl prıl gençlerimiz her alanda sivrilen bilim adamlarımız, azıtılan Ermeni iddialarına karşı mücadele vermekteler.

Gına geldi ama…

Bu iddialar gına getirdi, bütün gerçekler her forumda anlatıldı, anlatılıyor. Ben şahsen hayatımın elli yılında, İngilizce sayısız makale yazdım, konferanslarda konuştum. İngilizce yayınlanan kitabımda, Ermeni aşırıların övgüsünü bile kazanacak derecede somut deliller ortaya koydum. Benden de daha iyisini yapanlar, Bernard Lewis ve Stanford Shaw, Justim McCarthy vb. yabancı tarihçiler oldu. Ama düşmanlarımız susmuyorlar. Bunun önemli bir sebebi var: Zayıf bir dönemimizi yakalayıp bizi dize getirmek, dünyada moda olduğu vechile, bize de özür diletmek ve tazminat taleplerini uluslararası forumlara getirmek istiyorlar… Öyle ya, Almanlar Nazi döneminin gerçek Yahudi Soykırımı dolayısyla özür diliyorlarsa, hatta Amerikalıların da, şimdi bazı aklıevvelerin teklifi ile köle olarak Amerika’ya getirilmiş zencilerin ahfadından özür dilemeleri gündeme getirilmişse, Türkler-Türkiye, niçin Ermenilerden özür dilemesin ve tazminat vermesin ki? Başlatılan süreç bu…

Hem son zamanlarda Ermeni meselesine yeni ve utanç verici bir boyut eklendi: Ermeni iddialarını destekleyen sözde bilim adamı sözde Türkler! Bunların başını Türkiye’de mukim ve Sabancı Üniversitesinde hâlâ ögretim üyesi Halil Berktay çekmişti. ABD Başkanı Bush dahi, “soykırımı” deyimini, kullanmaktan dikkatle kaçınırken, bu zat kulaktan dolma bilgilerle “Soykırımının” gerçek olduğunu, Osmanlı Hükümetinin Teşkilatı Mahsusa gibi birimleri tarafından organize edildiğini, dünyaya “açıklamıştı.” Son günlerde tüy dikti: İngiltere’deki TIMES gazetesinın 27 Nisan 2001 tarihli yüksek ögretim ekinde Osmanlı Arşivlerinin Ermeni soykırımı iddialarını doğrulayabileceğini söyledikten sonra “Oysa arşivlerin kontrolünü ellerinde tutanlar, bunları ancak Türkiye’nin dostlarına açarlar, karşı olduklarına inandıklarına kaparlar.. Biliyoruz ki o döneme ait olanlar tamamiyle mühür altındadır” demiş… Maalesef ne Sabancılar, ne “bağımsız” Üniversite tepki gösteriyor, ne de anlaşılan, ögrenciler!. Ama gereken tepkiyi gösterenler, özellikle yurt dışındaki gerçek bilim adamlarımız-tabii yurtiçindekilerle birlikte!

Diğer hınk deyiciler…

Gene son olarak, 5 Nisanda New York’ta Ermeni Örgütleri tarafından organize edilen ve 1915 ve sonrasında (!) olanlar konusunda uzlaşma, barışma, dostluk, dayanışma ve tazminat(!) arayanların toplantısına şu sözde Türk bilim adamları katılıyor: Dr. Murat Paket, Klinik Psikoloğu, Koray Çalışkan, siyasal bilgiler doktora öğrencisi, Dilek Kuban, uluslararası ilişkiler master ögrencisi, Yusuf Tuncel, felsefe doktoru, Bülent Peker, Türkiye’de insan hakları “aktivisti.” Hepsi de toplantıda soykırımı konusunda Ermeni konuşmacılarla bilikte Türkiye’nin bu ayıbı kabul etmesi gerektiğini söylüyorlar ve onlarla kucaklaşıyorlar.
Almaya’da Cem Özdemir adlı sözde Türk, Alman Parlamentosu üyesinin söyledikleri ve Ermeni Papazının ellerini öptüğü de malum… Böylesine “Türkler” oldukça düşmanlara ihiyaç kalmayacak gibi!.

Entel şıklık…

Biliyorum bazı enteller, fikir ve bilim özgürlüğünden söz edecekler, Berktay ve onun gibilerin düşündüklerini, “bilim adına” söylemelerini, yazmalarını savunacaklardır. Bazıları da klasik iddialarını tekrarlayacaklardır; “Biz yapmadık Osmanlılar yaptı!” “Efendiler” diyeceğim: “Biz hüdayı nabit, köksüz bir millet miyiz? Osmanlı kökenimizi nasıl inkar ederiz? Osmanlıların, hatalarını da söyler yazarız ama Türklüğün uzun tarihinin bu muhteşem dönemi ile iftihar da ederiz. Hepimizin babalarımızın dedelerimizin şerefle hizmet ettikleri bu devletin -kendi ceddimizin- ‘soykırım’ gibi düzmece iddialarla lekelenmesine tahammül edemeyiz.”

Türk olmanın tarihi sorumluluğu, iki gün evvel Atina’da dolaylı bir şekilde kanıtlandı. Yunanlılar, Rum Ortodoks Kilisesi, bunca yüzyıl “Constantinople” dedikleri Bizans’ın, (İstanbul’un )1202 yılında Katolik Latin Ehlisalip kuvvetleri tarafından talan edilmiş olmasını affedememişler. Papa II. JOHN PAUL’ün Atina’yı ziyaretini güç kabullendiler. Papa Katoliklerin tarihteki hatalarından dolayı özür diledi ve hatta öteki yanağını da çevirdi ise de Ortodoks Rumların kinleri gene tamamiyle dinmedi.’
13. Yüzyılda Constantinople’de planları unutamayan ve Hıristiyan Katolikleri bağışlayamayan, Rumların, Rum Ortodoks Kilisesinin ve hatta tüm Hıristiyanların, 15. Yüzyılda 1453 Türklerin İstanbul’u fethetmelerini ve Bizans’ı yıkmalarını kolay bağışlayacaklarını, Viyana kuşatmalarını unutacaklarını mı sanırsınız? Unutanlar ve bağışlayanlar hep biz oluyoruz!.

Yorumlar kapatıldı.