İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Patriklik İçin Bir Tüzük

Bu sayımızda Patrik Hazretleri’nin, Devlet
yetkililerinin dikkatine sunduğu sorunlardan birine
daha değinmek istiyoruz. Bu sorun, Türkiye Ermenileri
Patrikliği’nin varlığını ve hizmetini hangi esaslara
göre sürdüreceği konusunda resmi bir belgenin ya da
tüzüğün yokluğu ve bunun doğurduğu olumsuz
sonuçlardır.

Elyazma kitapların sonlarında bulunan hatıratlarda,
İstanbul’da kendilerinden “Hayrabed” olarak bahsedilen
Ermeni başepiskoposlarının önceden de var
olduğu anlaşılmaktadır. İstanbul’daki Ermeni
Patrikliği ise 1461 yılında Fatih Sultan 2. Mehmet’in
fermanıyla resmen tesis edildi. 19. yüzyıla kadar her
patriğe verilen padişah fermanlarında Ermeni
patriklerinin yetki alanları açıkça belirtildi.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde,
Patrikliğin ve Osmanlı Hükümeti’nin birlikte
hazırladıkları ve son şeklini verdikleri
“Nizamname-i Milleti Ermeniyan” 1863 yılında yürürlüğe
girdi. Bu nizamname Patrikliğin ve Cemaatin, ruhani ve
sivil delegelerden oluşan ve seçimle
görevlendirilen kurullar tarafından demokratik bir
sistemle yönetilmesini öngörüyordu. Sultan 5. Mehmet
Reşat döneminde, 19 Temmuz 1916 yılında,
Osmanlı Hükümeti’nin tek taraflı tasarrufuyla “Ermeni
Gatoğigos ve Patrik Nizamnamesi” yürürlüğe girdi.
Böylece İstanbul ve Kudüs Patriklikleri kapatılıp,
Sis’teki (Kozan) Kilikya Gatoğigosu’nun ünvanı
“Türkiye Ermenileri Gatoğigos-Patriği” olarak
değiştirildi, ve bu yeni makamın merkezinin de
Kudüs’te bulunması kararlaştırıldı. Ancak 1916
Nizamnamesi’nin ömrü iki yıl kadar sürerek, 19 Ekim
1918 tarihinde Sultan 6. Mehmet Vahdettin tarafından
kaldırılmasıyla, 1863 Nizamnamesi tekrar yürürlüğe
girdi. Böylece yürürlükte olan 1863 Nizamnamesi ile
Cumhuriyet dönemine geçildi. Türk Medeni Kanunu’nun
hazırlanması aşamasında, 17 Ekim 1925 tarihinde
Ermeni Cemaati’nin ruhani ve cismani meclisleri
hükümete verdikleri yazıyla Türk Medeni Kanunu’nun
gereklerini kabul edeceklerini bildirdiler. Örneğin,
daha önce boşanma, miras gibi konularda kilise
kuralları doğrultusunda yargıçlık görevini de
üstlenmiş olan Ermeni Patrikliği, bu
konulardaki yetkisinden feragat etti. 1923-1927 ve
1944-1951 yılları arasında, hukuki boşluktan
doğan zorluklar sonucunda cemaatte çalkantılı dönemler
yaşandı ve Patriklik makamı münhal kalarak,
cemaatin sosyal ve ruhani hayatında çalkantılara
sebebiyet veren uzun naiblik dönemleri yaşandı.
1927 ve 1951 Patriklik seçimleri ise, her seferinde
farklı yöntemlerle gerçekleştirildi. Bugünkü
duruma gelince, Türkiye Ermenileri Patriklerinin
seçimi 1961’de çıkarılan bir Bakanlar Kurulu
kararıyla, o da bir defaya mahsus olmak üzere
düzenlenmiş bulunan, Patrik Seçimi
Talimatnamesi’ne göre yapılıyor. Bu belgenin de
yetersiz ve müphem olması nedeniyle, seçim öncesi ve
sonrasında yaşanan kargaşalar, geciken
seçimler, toplumumuzun huzurunu bozmakta, sosyal ve
ruhani yaşantısını olumsuz etkilemektedir.
Nitekim, 1998’deki Patrik seçimi öncesi ve sonrasında,
Başepiskopos Şahan Sıvacıyan, “Her
patrik seçiminde bu olayları yaşıyoruz.
Patrikler seçildikten sonra da bir dahaki seçimlere
kadar unutuyoruz. Patriklerden hiçbiri hala herhangi
bir düzenleme sağlamış değil. Bu sorunun artık
geleceğe taşınmaması gerekir” diyordu. Bunun
üzerine, Patriğimiz, ruhanilere ve sivillere
danışarak, 16 Haziran 1999’da Başbakan
Bülent Ecevit’i ziyareti esnasında Patriklik seçimi
esasları sorununu, örf ve adetlerimiz doğrultusunda
Patriğin görev alanını ve yetkilerini belirleyen bir
düzenlemenin gerekliliğini gündeme getirdi. 13
Şubat 2001 günü, Başbakan Ecevit’i son
ziyaretinde, Patriğimiz diğer sorunlarla birlikte bu
sorunun çözüme kavuşturulması dileğini bir kez
daha yineledi. Henüz bu konuda bir gelişme
olmamasına rağmen, Sayın Başbakan durumu
değerlendirip en kısa zamanda ilgileneceğini söyledi.

Dr Krikor Damadyan
LRAPER 2000/03/10

Yorumlar kapatıldı.