Bir süre önce, Washington’daki en güçlü lobilerden biri olan The American Jewish Committee Başkanı Bruce M. Ramer ve Genel Müdürü Shula Bahat ile, İstanbul’da Çırağan Kempinsky Oteli’nde kahvaltı ettim.. Ankara’dan yeni dönmüşlerdi.. Kahvaltıda, bu kurumun Türkiye ile sorumlu olan kişisi, dostum Barry Jacobs da vardı.. İki saate yakın, yani oldukça uzun süren bu kahvaltıda, Ramer, Bahat ve Jacobs, Ankara temaslarını ve izlenimlerini anlattılar.. Herşeyi konuştuk. Ben sordum onlar cevapladı, onlar sordu ben cevapladım..
Dünkü gazetelerde, bu komitenin, ABD Başkanı Bush’a yazdığı ve Türkiye’nin ekonomik krizden çıkması için destek verilmesini, çok kuvvetli kelimelerle istedikleri mektubu okudum.. Bu mektup, inanın Bush üzerinde çok etkili olacaktır. Çünkü, The American Jewish Committee son derece etkili bir lobidir.. Hiç hafife alınmayacak, hatta tam tersi, çok ciddiye alınması gereken bir lobidir.. Bunu, Amerikan yönetimi haydi haydi bilir..
Türkiye’nin Washington’da ne denli güçlü dostları olduğunu gösteren bir mektup bu.. Ve bu mektup, Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerinde ne kadar haklı olduğunu da açıkça gösteren bir ölçü.. Ve Türkiye-İsrail ilişkilerinin bugünkü çizgiye gelmesine, hem Türkiye’de, hem İsrail’de ve de hem Washington’da, o kadar çok kişi katkıda bulundu ki şaşarsınız..
Bizim Beltway ekibi aradı geçen hafta.. Türkiye’nin bir başka dostu ve arkadaşım olan Alan Makovsky, yıllardır çalıştığı The Washington Institute’den ayrılıyor.. Nedenleri önemli değil.. Makovsky, önümüzdeki aydan itibaren, Kongre’de Tom Lantos’un danışmanı olarak görev yapacak. Lantos adını, geçen yıl Ermeni tasarısı Kongre’ye geldiği zaman sık sık duymuştuk.. Tasarıya şiddetle karşı çıkmıştı.. Alan Makovsky’nin, Kongre’de de son derece etkili olacağına inanıyoruz.. Makovsky’nin yerine Rob Satloff Türkiye’ye bakacak. Tanıdık ve çok önemli bir isim. Ayrıca Dışişleri kökenli bir başka arkadaşımız Matt Bryza, Ulusal Güvenlik Konseyi’ne geçmiş.. Bu da iyi bizim için..
Sonra İsrail Dışişleri Bakanı Peres’in, Ermeni lobisine verdiği ders.. Adamları deliye çeviren sözleri.. Ve Türkiye’de hala, bu ilişkiden rahatsız olanlar var. Ve bunlar arasında Anti-Semitik olanlar çoğunlukta.. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’e birkaç kez çağrıda bulunduk ve dedik ki; “Anti-Semitizm dünyanın bütün uygar ülkelerinde suçtur. Türk Ceza Kanunu’nda bu suçu siz de tanımlayın..” Ama Hikmet Sami Türk, daha buna cevap veremedi.. Bu kadar zor mu, uygar dünyanın yaptığı bir uygulamayı Türkiye’de de hayata geçirmek?
Türkiye kendisi ile hesaplaşmak zorunda.. Hem de her konuda.. Ancak böyle düze çıkabiliriz. Örneğin, Nazilerin, soydukları, soykırıma uğrattıkları Yahudilerin altınları ile işgal ettikleri ülkelerin Merkez Bankalarını boşaltarak bunları nasıl İsviçre Bankaları’na yatırdığını ve bunun karşılığında aldığı nakit para ile savaşı devam ettirdiğini biliyoruz. Savaş yıllarında Nazilerin milyonların ölümüne neden olmaları için gerekli ham maddeleri, İsveç, İspanya, Portekiz ve Türkiye’den satın aldığı da belli. İsviçre ve buna bulaşan başka ülkeler tazminat ödemeyi kabul ettiler..
Peki acaba bazı Türkler, o yıllarda bu konuda bir rol oynadı mı? Çıkan rapora göre, oynamadı.. Acaba gerçek bu mu? Çünkü, bu soruşturmalar sırasında Washington’da bize, bazı Türklerin de bu işe karıştıkları anlatılmıştı.. Sonra da, “Türkiye dostumuz” denilerek, bu Türk vatandaşlarının isimleri, dolayısıyla Türkiye, listeden çıkartılmıştı.. Peki bu yeterli mi? Bize göre yetersiz.. Listedeki Türk vatandaşlarından bazılarının isimleri bile söylendi bize.. O zaman biz de hesaplaşalım tarihimizle.. Hem 2’nci Dünya Savaşı’ndan da başlamayalım. Çok daha gerilere gidelim. Osmanlı İmparatorluğu’ndan başlayalım.. Çocuklarını boğduranlardan, koca İmparatorluğu batıranlardan.. Amerika, Fransa, İngiltere, Almanya hep geçmişleri ile hesaplaştılar.. Sıra bize gelmedi mi? Biz de hesaplaşalım? Ne dersiniz?
Kendimize kendimizin propagandasını yapmayı, kendimize yalan söylemeyi bir yana bırakalım.. Hata yaptıksa, yapıldı deme cesaretini gösterelim.. Zamanı geldi de geçiyor bile..
Yorumlar kapatıldı.