Erhan Başyurt Zaman Gazetesi’ndeki yazısında Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev ile Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan arasındaki Key West görüşmelerini konu almış. Yazı şöyle…
Key West, ‘Silahlara Veda’ romanının yazarı Ernest Hemingway’in memleketi. Florida eyaletine bağlı bu turistik bölge, ABD başkanlarının da gözdesi. Henry S. Truman, Dwight D. Eisenhower ve John F. Kennedy, Key West’teki Küçük Beyaz Saray Müzesi’ni kullanmışlar.
Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev ile Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan arasındaki yüz yüze 16’ncı görüşme için Key West’in seçilmiş olması da bu açılardan ilginç. AGİT Minsk Grubu’nun üç eşbaşkanından birisi olarak ABD’nin ev sahipliğinde gerçekleşen dört günlük (3-7 Nisan 2001) görüşmelerin neticesi, hem Azerbaycan hem de Ermenistan yetkilileri tarafından ‘verimli’ bulunuyor.
AGİT eşbaşkanlarından ABD’li Büyükelçi Carey Cavanaugh da, görüşmelerin tarafları barışa daha çok yaklaştırdığını belirtiyor. Truman’-ın poker masasında bir araya gelen liderler arasındaki görüşmelerin ‘yakınlaştırma toplantıları’ şeklinde geçtiğini söyleyen Cavanaugh, daha önce AGİT eşbaşkanları tarafından teklif edilen üç formülün ele alınmadığını kaydediyor.
Önümüzdeki haziran ayında Cenevre’de yapılacak Aliyev-Koçaryan zirvesine, Key West’te varılan uzlaşma noktalarından hareketle AGİT eşbaşkanlarının yeni bir çözüm paketi sunacağı ifade ediliyor. Eşbaşkanlar, bugüne kadar Karabağ ile ilgili taraflara üç formül önermişlerdi. 1997 Haziran ayında ‘paket çözüm’, 1997 Ekim’inde ‘aşamalı çözüm’ ve nihayet 1998 Kasım’ında ‘ortak devlet’ çözümü. Bu önerilerin ilk ikisi Ermenistan, sonuncusu da Azerbaycan tarafından reddedilmişti.AGİT’in Cenevre’de sunacağı önerinin de yine ‘paket çözüm’ olacağı, yani Karabağ’ın statüsünden işgal altındaki tüm bölgelere kadar kapsamlı çözüm önereceği; ancak ilk üç önerinin tekrarı olmayacağı vurgulanıyor. ‘Paket çözüm’, her iki tarafın lehine ve aleyhine olan kısımların genel içerisinde farklı alanlarda dengelemeye imkan sağlayacağı için tercih ediliyor. Yeni paket çözüm teklifinin neleri içereceği henüz açıklanmış değil; ancak tarafların savundukları temel tezlerden vazgeçmeden ‘uzlaşmaya’ razı oldukları dikkate alındığında, neler içerebileceği aşağı yukarı belli.
Ermenistan, Bakü’nün egemenliğine dikey olarak girmeyen, uluslararası güvence altında ve Ermenistan ile direkt ulaşım koridoruna sahip bir Karabağ’da ısrarlı. Azerbaycan ise, Karabağ dışındaki 7 işgal bölgesinden Laçin dışındakilerin hemen boşaltılması, 800 bin kadar kaçgının yurtlarına geri dönmesi ve Karabağ’a Bakü’nün egemenliği altında genişletilmiş özerklik verilmesini istiyor. Azerbaycan, Karadağ ile Sırbistan arasındaki gibi ayrılmaya müsait ‘ortak devlet’ formülüne karşı çıkıyor, buna karşılık Tataristan ile Moskova arasındaki gibi genişletilmiş özerkliğe rıza gösteriyor. Azerbaycan, Ermenistan ile koridor bağlantısına da, Nahcıvan ile kendisi arasında aynı statüde bir koridor karşılığında razı.
Bu durumda, yeni paketin şu ana hatları taşıyacağını söylemek mümkün. Ermenistan ve Ermeniler, halen işgal altında tuttukları Karabağ dışındaki tüm bölgelerden geri çekilecekler. Karabağ, Tataristan benzeri bayrağı, marşı, meclisi ve hatta polis teşkilatı olan geniş özerkliğe sahip; ancak Azerbaycan egemenliğinde, milli meclise temsilci gönderen bir özerk bölge olacak. Yurtdışında kültürel ve ticarî temsilcilikler açabilecek, ancak siyasi temsilcilik açıp, siyasî anlaşmalar yapamayacak.
AGİT hem geri dönen göçmenlerin hem de Karabağ Ermenilerinin güvenliğini sağlayacak. Karabağ ile Ermenistan arasındaki Laçin koridoru da Azerbaycan’ın egemenliği altında, ancak AGİT gözetiminde ulaşıma açılacak. Buna karşılık, Azerbaycan ile Nahcıvan arasındaki Ermenistan’a ait Megri ulaşım koridoru da aynı şekilde AGİT denetiminde ulaşıma açılacak.
Sonuçta, Karabağ’ı yeniden savaş yolu ile almaktan kaçınan Azerbaycan da, Karabağ’a bağımsızlık kazandıramayacağını anlayan Ermenistan da karşılıklı ‘taviz’ ve ‘kazançlar’ ile bölge barışına doğru adım atmış olacaklar.
Ama, unutmamak lazım ki, Kafkaslar’da barışa yakınlaşmak illa barışın imzalanacağı anlamına gelmiyor. 1997 yılında Ermenistan devlet eski başkanı Ter Petrosyan, 1999 yılında da Robert Koçaryan uzlaşma aşamasına gelmiş, ancak nihai adımları atma cesareti gösterememişlerdi. Bu sebeple, savaş alternatifinin ortadan kalktığını söylemeye ve Cenevre zirvesine yönelik fazlaca ‘umutlu’ olmaya da gerek yok.
Yorumlar kapatıldı.