Babası Gürcü, annesi Anadolu’dan gelen bir Ermeni şarkıcı olan Charles Aznavour, Türkiye’de de sevilen ve dinlenen bir şarkıcıdır. Geçtiğimiz günlerde yaptığı jübilesine Türk basını da yer verdi. Ancak öyle tahmin ediyorum ki Aznavour bir yıla kalmaz ‘azıllı Türk düşmanı’ ilan edilir. Nedeni ise ‘Ermeni soykırımına’ da değinecek ve ünlü Ermeni asıllı Kanadalı rejisör Atom Egoyan tarafından çekilecek ‘Ararat’ adlı filmde alacağı rol. Zaten kendisi 1960’lı yıllarda söylediği ‘Il sont tombes’ adlı şarkısı nedeniyle Türkiye’de kara listeye alınmış. Ama gel zaman git zaman, bu unutulmuş ve ülkemizde tekrar dinlenmeye başlanmış.
Hollanda Radyosu’nun Aznavour ile Aralık ayında yaptığı bir söyleşinin metni elime geçti. Söyleşide Fransız kimliğinin ağır bastığını, ama annesinden gelen Ermeni kimliğini de inkar etmediğini söylüyor. Annesinin anlattıklarından ‘Ermeni soykırımı’ diye bir şeyin gerçekleştiğine inandığını, fakat ardından bugünkü Türkler’in suçsuz olduklarını belirtiyor. Çağdaş Türkler’in gerçeği kabullenmekle küçülmeyeceklerini, ‘kendilerinin yapmadığı bir şeyden utanmaları gerekmediğini’ söylüyor. 1961 yılında Türkler’i kızdıran şarkısına atıfla da şunları belirtiyor.
‘O şarkıda Türkler hakkında tek bir kötü söz yoktu. Sadece ‘suçları Ermeni olmaktı’ diye bitiyor. Buna kızdılar. Ben Türkler’in aleyhine hiçbir şey söylemem. Bu millete saygım var ve Almanya’da bir Türk ailesine bir şey oldu mu bu beni çok kötü etkiler. Çünkü böyle şeylerden nefret ederim. Fransa’da Türkler’le herhangi bir sorunumuzun olmamasından dolayı da çok mutluyum. Çok iyi davranıyorlar ve bugüne kadar bu ülke açısından çok iyi göçmen olmuşlardır.’
Ardından da Ferda adında ve ‘kardeş gibiydik’ diye anımsadığı Türk arkadaşından şu şekilde söz ediyor:
‘Araba kazasında öldü. Ailesi bana bildirmedi. Öğrenince yıkılmıştım. Yanılmıyorsam dedesi de Türk hükümetinde görev yapmış biriydi. Geçmişten söz etmezdik. Çünkü ben böyle şeylerden hoşlanmam. Ancak annemle Türkiye’ye gitti. Anneme ‘anne’ diye hitap ederdi. Birlikte annemin doğduğu yere gitmişler. Çok güzel geçmiş. Maalesef o kent artık yok. Adı Adapazarı’ydı fakat son depremde yok oldu.’
Kendisine ‘Konser vermeniz için davet gelse Türkiye’ye gider misiniz?’ diye sorulduğunda da şu yanıtı vermiş:
‘Ancak resmi kaynaklarca davet edilirsem giderim. Bir organizatör çağırırsa gitmem. Çok çağırdılar. Film festivallerine çağırdılar. Hep aynı şeyi söyledim: Tabii ki memnuniyetle giderim. Çünkü daha önce Türkiye’ye gittim ve hayran kaldım. Ancak davetin resmi bir kurumdan gelmesi lazım. Örneğin Kültür Bakanlığından.’
Aznavour’a daha sonra şu soru sorulmuş: ‘Fransız Senatosu’nun Ermeni Soykırımı tasarısını kabul etmesinden sonra Türkler’den size yönelik bir tekpi oldu mu?’ Aznavour’un yanıtu şöyle:
‘Kesinlikle hayır. Fransa’daki Türkler’den hiç bir tepki almadım. Böyle olsaydı çok kötü olurdu. Buna karşın ben de Türkler aleyhindeki hiçbir sokak gösterisine katılmadım. 24 Nisan ile ilgili olarak, ki bu katliamların başladığı tarih olarak kabul edilir, benimle yapılmak istenen tüm söyleşi taleplerini de geri çevirdim.’
Senato’nun ilk etapta soykırım tasarısını görüşmeyi reddetmesinden sonra kendisinin de Fransız milli gününde şarkı söylemeyi reddettiğinin hatırlatılması üzerine de şunları söylemiş:
‘Ben kindar ve intikamcı biri değilim. Kimseden de nefret etmiyorum. Sadece son derece normal olan bir şeyi istiyorum. Ne hükümetleri ne de milletleri aleyhine de bir şey söylemiş değilim. Bu konuda en ılımlılardanım. Yani bu gerçeği tanımalarının ardından koşup ‘annemin topraklarını geri istiyorum’ diyecek halim yok. Hayır. Bu tümüyle unutabileceğimiz bir geçmiştir. Bunu unutmalıyız. Ama öteki işi unutamayız.’
Aznavour söyleşisi çerçevesinde Fransa’daki Türk restoranlarına gitmekten hoşlandığını, yemeklerin ve adetlerin Ermeni yemek ve adetlerinin aynısı olduğunu, bu restoranlarda da her zaman iyi karşılandığını anlatmış ve ‘Ararat’ filmine de değinmiş. Bu filmin, Türkiye sınırına yakın bir yerde çekilen bir filmin rejisörünü konu ettiğini ve ‘soykırıma’ çok kısaca yer verildiğini belirterek, senaryoda bir zarar görmediği için bunu kabul ettiğini söylemiş.
İste Aznavour’un sözleri. Tüm bunları söyleyen bu adam azıllı bir Türk düşmanı mı, yoksa el uzatıp ‘yarı yolda buluşalım’ demeye çalışan önemli bir Türk dostu mu? Bence düşünmeye değer. İyice düşünüp Aznavour’u kazanmaya çalışalım derim.
Yorumlar kapatıldı.