Almanya’nın Mülhelm şehrinin Evangelist Akademisinde organize edilen Ermeni-Türk diyaloğu 23-25 Mart günleri arasında gerçekleşti. Anahit Hovsepyan’ın AZG Gazetesindeki haberi….
Organize edenlerin planladığı gibi geniş izleyicilerin aktif katılımıyla geçti. Faaliyet, Türk basınının ağır eleştirel, Ermeni, Kürt, Asuri izleyicilerin ise coşkusal atmosferi içerisinde yol aldı.
Salonda Türk izleyicilerin bulunduğu taraftan sık sık Ermenilerin sözde işgalcilikleri dile getiriliyordu. Çok sesli Diyalogta bu elbette ki yönlendirici olamadı. Diyaloğun zayıfladığı anlarda Ermeni-Azeri çatışması tekrardan kendi rolünü oynuyordu. İlginç bir belge ise, Türk raportörler, dışarıdaki göstericiler ve salonda pekçok sandalyeleri işgal eden bir grup kendi vatandaşlarına nazaran kendilerini “Türk tarafı” olarak görmüyor olmalarıydı. Bunlardan bir olan İstanbul Sabancı Üniversitesi Doktoru, Profesör Halil Berktay “Ben kendimi Türk tarafı olarak kabul etmiyorum. Ben burada bağımsız tarihçi olarak bulunuyor ve benim karşıtım olan Aram Arkuni’yi ” diğer taraf” olarak görmüyorum” dediği çok parlak bir konuşmada bulundu. Diğer tüm Türk raportörler ise yer alan korkunç olayları bu noktadan yola çıkarak anlatmaya başladılar. Bu Türkler, sadece Ermeniler hakkında değil, Türkiye’de yaşayan diğer azınlıkların ağır durumlarına değiniyorlardı. Ermeni sorununun Tabu olduğu Türkiye’de kendileri bu sessizlik duvarını yıkmaya çalışıyorlardı. Türklerin yanısıra diğer izleyici kitlesinin yoğun alkışlamadan başka yapacak bir işi kalmıyordu. Bu olayı organize eden üç kuruluş arasında bulunan Almanya Türk Hümaniter ve Sosyoloji Değişim Birliğinden Doktor Elçin Kürşat Ahlers kendi kesin değerlendirmeleriyle bitirdiği konuşmasını “Hürriyet” gazetesi, en ağır eleştirilerle Türk bayan bilim kadınına hakaretlerde bulundu.
Bayan Elçin Ahlers finalde yaptığı konuşmada “Türk milliyetçi basını daha fazlasını yapmam için beni zorluyor” dedi.
Fikret Adanır ve Taner Akçam’ın 1915 yılındaki Trajediyi Soykırım olarak onayladıkları bellidir. Aynı şey Halil Berktay’ın “1915-18 yılları olaylarının öncesinde Osmanlı İmparatorluğunun iç gelişmeleri” adlı uzun konuşmasında benzer bir söz duyulmadı. Konuşmasında önemli yeri etnikler arası temizliğe vermişti. O, Jön Türkleri Sosyal Darwinizmle suçlamış, onları sınıf dışı kitle olarak değerlendirmiş ve bunların Osmanlı Elit’i ile hiçbir bağının bulunmadığını vurgulamıştır. Sabancı Üniversitesi profesörü, Türklerin kendisinin “Ermeni yanlısı” yapısına vurguda bulunarak çok sık Halilyan Berktayan gibi isimler taktıklarına da değindi. Berktay dinleyicilerin kesin bir cevap istemesi anında “Ben, ne Soykırım olmuştur ne de olmamıştır demiyorum” yorumunda bulundu.
Bize göre izleyicilerin bir kısmı Riçard Hovhannisyan, Aram Arkuni, Lorna Duryan Miller, Fikret Adanır, Taner Akçam ve diğerlerini ilk defa görüyordu.
Bizim düşüncemize göre, Ermeni-Türk Diyaloğuyla ilgili 2 tez dinlendi. Yerevan Soykırım Enstitü- Müzesi çalışanı Hakop Çakıryan, Ermenistan ve Türkiye ilişkilerinde aşılamayan geçmişin rolü hakkında özellikle “Türkiye, Ermenistan’la Diyalog istememektedir, dahası Soykırım tasarılarını engellemek için bunu kullanmaktadır” derken, konuşmasını “Ermenistan’ın bağımsızlığından sonra Türkiye herşeyi denemiş sadece Ermenistan’a savaş ilan etmediği kalmıştır” cümlesiyle bitirdi. Ermenistan’dan tek temsilcinin bu sözleri elbette bir kereden kabul görmedi. Azerbaycan’ın işgal edilmiş toprakları konusundaki soruları cevaplayan Çakıryan’ın sözleri “Hürriyet” gazetesinde çarpıtılarak verildi. Çakıryan’ın konuşmasında edindiği düşüncelerini dile getiren Doktor Just kendisinin şahsen Ermeni Soykırımının bir gerçek olduğuna inandığını ve Çakıryan’ın dile getirdiği Ermeni yaklaşımı olan Soykırımın tanınması talebinin Ermenilerin hakkı olduğunu söyledi. Türk-Ermeni İş Konseyi başkanı Kaan Soyak ise kendi çalışmalarının önemine değindi.
Diyaloğun sonunda “gerçekleşe faaliyet acaba yararlımıydı? şeklindeki sorumuza doğrusu bir kereden olumlu yanıt alamadık. Hamburg Üniversitesi Doktoru Profesör Otto Lukhterhandt “Evet, doğrudan bağın çok önemli olduğunu sanıyorum. Bu zamana kadar Türkiye resmi Diyalogdan çekinmektedir. Benzer Diyalogların süreklilik kazanması önemlidir” dedi. Mülhelm Evangelist Akademisini temsi eden Doktor Volf-Dieter Just ise Ermeni ve Türk tarihçilerinin toplum önünde hiçbir zaman tartışamadıklarından bu faaliyeti olumlu bulduğunu vurguladı. Almanya Ermenileri Kuruluşu Başkanı Raffi Kandyan ” Bu faaliyetin gerçekleşmesi dahi kendiliğinden bir başarıdır. Çok büyük beklentiler içerisinde olmak da iyi bir şey değil” yanıtında bulundu. Faaliyet sizin hoşunuza gitti mi? sorumuza Hakop Çakıryan ” Genelde hayır, çünkü Türkiye’den ne kadar aydın çağrılıyorsa Ermenistan’dan da o kadar aydın çağrılmalıdır. Sonuçta eğer Ermenistan ve Türkiye arasında Diyalog başlatılacaksa bunun temelini iki ülkenin aydınları atacak. Gündemdeki maddenin konusu hangi sorun hakkında diyalog gerçekleşeceği olmalıdır. Aksi halde olumsuz koşullar içerisinde bulunabiliriz. Ermenistan’ın buna ihtiyacı yok. Türkiye bunun ihtiyacını hissetmeli ve hangi sorun etrafında diyalog istediğini belirtmelidir. Biz de bu Diyaloğa katılıp katılmayacağımıza karar verelim” şeklinde cevaplandırdı.
Yorumlar kapatıldı.