2.gün – ‘Soykırımı’nda şüphe yok!
Türkiye’de soykırımı iddialarına yönelik ‘peşin retçilik’, Ermenistan’da ‘peşin kabullenme’ şeklinde tezahür ediyor.
1915 yılında yaşanan olayların bir soykırımı olduğuna Ermeniler o kadar inanmış ki, hiç kimseden aksi bir görüş duymanız mümkün olmuyor. Sokaktaki insandan, tepedeki insana kadar hiç kimse bu konuda bir şüphe (!) taşımıyor. Türkiye’deki ‘toptan peşin reddiyeciliğe’ karşı, Ermenistan’da da ‘toptan peşin kabullenme’ var. Aksini ispat için bin dereden su getirmeniz gerekiyor. Ama bu ikna edebildiğiniz anlamına gelmiyor, tabii.
Ermenilerin soykırımını bu kadar rahat kabullenmelerinde, Osmanlı’nın tehcir ile kendi toprağından başka bölgelere naklettiği Ermenilerin bir kısmının daha sonra Ermenistan’a yerleşmelerinin önemli bir etkisi var. Onlar için soykırımı, ‘Yeni Ermenilerin beraberinde getirdiği canlı bir tarih. ‘Yeni Ermeniler’ diyorum, çünkü bunların büyük kısmı 1945’ten sonra Stalin’in yurtdışına gönderdiği propagandacılar aracılığıyla gelip Ermenistan’a, ‘baba yurda’ yerleşmişler. Yerlilerin, yenilere verdiği ad bu ‘yeni Ermeniler’. İsrail’deki Aşkenazi–Sefardim kadar kalın çizgiler yok aralarında, ama lehçelerinin başka olduğu ve kanıtsanmalarının zaman aldığı bir gerçek. Hatta yenilerin, çok zaman horlandıkları anlatılıyor.
Anadolu’yu taşımışlar!
Anadolu kökenli Ermeniler, beraberlerinde Anadolu’yu ve anılarını götürüyorlar Ermenistan’a. Malatya Pazarı’nı, Adana Semti’ni kuruyorlar. Ermenistan kültürünün o kadar parçası haline geliyorlar ki, Vanlılar ‘cimrilikleri’ ile fıkralara konu oluyorlar. Ermenistan’ın yerlileri ile kız alıp veriyorlar. Komşu oluyorlar. Erivan’da karşılaştığımız insanların çoğu anneanne ya da dede tarafından Muşlu, Gelibolulu, Vanlı, Karslı olduğunu söylüyor. Durum böyle olunca, Ermeni halkı için soykırımı en az Yahudilerin ‘holokost’u kadar kesin gerçekleşmiş bir hadise. Zaten bazı Ermeniler, diasporanın yoğun propagandası altında “unutulan ilk soykırımı” adını vermişler 1915 olaylarına.
Soykırımının gerçekleştiğine olan bu güçlü inanç veya tek yanlı propaganda sebebi ile 1995 yılında Erivan’a bir Soykırımı Anıtı dikilerek, aynı bölgede bir de Soykırımı Müzesi açılmış. Anıt ve müze Ağrı Dağı’na bakan şekilde, şehrin yüksek ve açık tepelerinden birine kurulmuş. Müzeyi sabah erken saatlerde ziyaret ettiğimiz için biz tek başımıza geziyoruz. Genç bir bayan rehber, iyi bir İngilizce ile müzeyi ve içeride sergilenenleri tanıtıyor.
Müzenin ilk giriş salonunun cephe duvarında kabartma ile Türkiye haritası yapılmış. Diğer taraflarda ise, Sivas, Harput, Erzurum, Van, Bitlis ve Diyarbakır’ın (vilayet–i sitte) Ermeni şehirleri olduğunu ve buralarda çoğunlukla Ermenilerin yaşadığını iddia eden her birine ait özel tablolar var. Şehrin genel görünüşü, altında Ermeniler’e ait toplu bir resim, nüfus, kilise ve okul sayıları verilmiş. Bunlar dışında, Ankara (Angora), Trabzon, Yozgat gibi bölgelerde yaşadığı iddia edilen Ermenilere ait bilgiler var. Mesela, Erzurum ile ilgili şu bilgilere yer verilmiş: 425 bölge, 215 bin nüfus, 482 kilise, 322 okul. Fotoğraflar olarak da, mesela Harput’ta Ermenilerin kurmuş olduğu orkestraya yer veriliyor. Bir başka resimde, halı dokuyan Ermeniler ve modern görünümlü kız lisesi öğrencilerine yer veriliyor. Ermenilerin, daha o dönemde ileri bir toplum oldukları imajı verilmeye çalışılmış.
Türkiye’den gelen bir gazeteci olduğumu öğrenince, rehberimiz ‘soykırımı’ ve sergilenenler hakkında daha ayrıntılı bilgiler vermeye başlıyor. Resim ve bilgilerle süslü giriş salonunda, “Ermenilerin tarihî olarak yaşadıkları alanlar yaklaşık 300 bin kilometrekare. Yani, şimdiki Ermenistan gerçek toprakların sadece yüzde 10’undan ibaret” çerçeve bilgilendirmesini yapıyor.
Soykırımının belgesi!
Ardından ikinci odaya geçiyoruz. Burada soykırımı ile ilgili resimler, değişik dillerde yayınlanmış referans kitaplar, belgesel haline getirilen filmler, çeşitli ülkelerde alınan tanınma kararları camekanlar içerisinde sergileniyor. Açlık sebebi ile karınları birbirine geçmiş insanlar, sefalet halinde göç eden insanlar, yarı çıplak çukurlara doldurulmuş insanlar, çırılçıplak soyulmuş ölü erkek cesetleri etrafında poz vermiş askerler, idam ipinde sallananlara ait iç burkan, çarpıcı fotoğraflar yer alıyor bu salonda.
Bütün bu görüntüler arasında, rehber bayan soykırımının gerekçesi ile ilgili şu bilgileri veriyor: “Ermeniler Müslüman ve gayri–müslim ayrımı sebebiyle büyük bir ayrımcılıkla karşı karşıyaydılar. Ermenilerden yüksek vergiler alınıyordu… 1877–78 yıllarında Ermeni Sorunu’nu Büyük güçler Osmanlı’nın içlerine müdahale etmek için kullanmaya başladılar… Oysa İttihat ve Terakki, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar bir Türk dünyası oluşturma sevdasındaydı… Buna karşılık 1914’e gelindiğinde Osmanlı’nın dış ticaretinin yüzde 70’i Ermenilerin elindeydi. Osmanlı’nın mevcut bankalarının 2 tanesi Yahudilere, 5 tanesi Rumlara, buna karşılık 23 tanesi Ermenilere aitti. Ermenilere ait 237 fabrika vardı, Osmanlı’da… İttihat ve Terakki bu sebeple soykırımı kararı aldı… Oysa Ermeniler, iktidarın askerlik çağrısına bile ‘evet’ demişlerdi. Orduya katılan on binlerce Ermeni’den iki birlik de, askerde silahları ellerinden alınarak topluca katledildi. Şu çukurda yan yana dizili toplu cesetlerin olduğu fotoğraf da onlara ait…”
Tek taraflı bu bilgi bombardımı altında üçüncü ve son odaya geçiyoruz. Burada 6 kavanoz içerisinde topraklar var. Bu toprakların “altı vilayetin” toprakları olduğunu belirtiyor rehber. Yani, Sivas, Harput, Erzurum, Van, Bitlis ve Diyarbakır toprakları bunlar. Bunların göçe mecbur bırakılan insanlar tarafından yanlarına alınan topraklar olduğunu da ekliyor. Son olarak, 1915 olaylarının yabancı şahitlerine ve hayatını kaybedenlere ithaf edilmiş kabartma figürleri gösteriyor, rehberimiz.
Müze aslında soykırımı anıtının yamacında inşa edilmiş. Dolayısıyla müzenin üstüne çıktığınızda karşınıza soykırımı anıtı çıkıyor. Anıt da en az müze kadar sembollerle süslü. Uzaktan bakıldığında, ortada bir sütun, yan tarafında sütunlardan oluşmuş silindirimsi bir yapı ve bunlara çıkan bir tören yolu. Tören yolunun sol tarafından paralel ilerleyen bir de duvar bulunuyor.
Listede yok yok
İsterseniz sembolleri açıklamaya sondan başlayalım. Tören yoluna paralel inşa edilen duvar Batı Ermenistanı yani Türkiye’nin topraklarını sembolize ediyor. Üzerinde Ermenilerin yaşadığı ve soykırımına maruz kaldıkları iddia edilen merkezlerin isimlerı var. Ancak, fazlaca abartmışlar. Listede, yok yok. İstanbul, Kütahya, Bandırma, Ankara, Yozgat, Kayseri, Samsun, Ordu, Tokat, Amasya, Adana, Maraş, Antep, Urfa, Malatya, Erzincan, Bitlis, Van, Erzincan, Erzurum, Diyarbakır ve bu illere ait birçok ilçe…
Yorumlar kapatıldı.