Türk-Ermeni İş Geliştirme Komitesi Başkanı Kaan Soyak Radikal Gazetesinde Neşe Düzel’in sorualarını yanıtladı. Soyak “Soykırımın Batılı parlamentolardan geçmesi Türkleri, ‘Soykırım olmadı, Ermeniler yolda yürürken öldüler’ savı da Ermenileri rencide ediyor” diyor.
ND:Siz sık sık Ermenistan’a gidiyorsunuz. Bizim son zamanlarda yaşadığımız ‘Ermeni sorunu’ gerginliğine benzer bir ‘Türk sorunu’ gerginliği orada da var mı?
KS:Ekonomik ambargo açısından bakılırsa var. Ama soykırım konusu Ermenistan’da gündemin birinci maddesi değil. Her toplumda olduğu gibi orada da hem sertlik yanlıları, hem
ılımlılar var. Ama Türkiye ile bölgede işbirliği yapmak isteyen ‘ılımlıların’ sesi son yıllarda daha az çıkıyor. Türk-Ermeni diyaloğunu savunmakta artık güçlük çekiyorlar. Zira Türkiye ile beklenen diplomatik ve ekonomik ilişkiler bir türlü kurulmadı.
ND: Ermenistan’daki sertlik yanlıları Türkiye’ye nasıl bakıyorlar peki?
KS:’Türkiye önce soykırımı tanısın ve bunun sonucunda biz taleplerimizi dile getirelim’ diyorlar. Eski Cumhurbaşkanı Petrosyan döneminde aşırıların sayısı çok azdı ve politikada aktif değillerdi. Ancak son yıllarda Amerika ve Fransada’ki diasporadan çok büyük mali destek gördüler. Böylece bir kısım aşırılarda böyle düşünceler belirdi.
ND:Aşırı dediğiniz kesimin talepleri arasında toprak ve tazminat talebi var mı?
KS:Var. Toprak, mal, tazminat, hepsini telaffuz ediyorlar. Bu taleplere dayalı olarak iki ülkenin ilişkiye girmesi olanaksız. Bu talepler ilişkileri kilitliyor.
ND:Destekten söz ettiniz. Diasporanın ekonomik gücü büyük mü?
KS:Doğu ve Batı’da olmak üzere toplam 6.5 milyon diaspora Ermenisi var. Doğu diaspora dediğimiz Rusya’da yaşayanlar. 6.5 milyonun yarısı Rusya’da bulunuyor. 1.2 milyonu Amerika’da, 300 bini de Fransa’da yaşıyor. En güçlüleri Rusya ve Amerika’dakiler. Politik noktalarda da çok etkin durumdalar.
ND:Türkiye ile Ermenistan arasında ticari ilişkiler var mı bugün?
KS:Var. 70 ila 100 milyon dolar arasındaki bu ticaret üçüncü ülkeler, özellikle de Gürcistan üzerinden yapılıyor. Bu maliyetli ve rahatsız bir yol.
ND:İki ülke arasında diplomatik ilişkiler nasıl peki?
KS:Ermenistan’ı ilk tanıyan ülke bizdik ama bugün aramızda bir diplomatik ilişki yok. Geçmişte ne olduğunu bir tarafa bırakalım artık. Ermenistan’la diplomatik ilişki en kısa sürede kurulmalı. Ermenistan buna hazır. Türkiye sorunlarını Ermenistan’la direkt konuşmalı.
ND:Ter Petrosyan Ermenistan cumhurbaşkanıyken, bildiğim kadarıyla, Türkiye’ye bir öneride bulunmuştu. ‘Siz sınır kapılarını ticarete açın, biz bu sorunu unutalım’ demişti. Türkiye bunu reddetmişti. Bu tür bir önerileri var mı gene?
KS:Ermenistan’ın yöneticileri Türkiye ile ilişkilerin başlamasını istiyor. Diyalogdan, ekonomik bütünleşmeden yanalar. Ermenistan’ın dış politikasının birinci maddesi soykırım değil. Birlikte masaya oturulduğunda ‘Mutlaka soykırımı tanıyacaksınız’ diye bir konu yok.
ND:Sertlik yanlısı olan şu anki cumhurbaşkanı Koçaryan’ın gündeminde de mi bu konu yok?
KS:Yok. Ermenistan’ın şu anki hükümeti ‘soykırım olmamış’ gibi davranmıyor ama, bunu bir koşul olarak da sunmuyor. İlişkiler başladıktan sonra zaman içinde ele alınması gerekli bir konu olarak görüyor bunu. ‘Tarihte bir şeyler olmuş, böyle bir sorun var. Bu sorunu zaman içinde konuşalım, birlikte araştırıp bulalım’ diyor. Soykırımın tanınması talebi daha çok diasporadan geliyor. Fransız Parlamentosu’ndan geçenin de, Amerikan Kongresi’ne gelecek olan soykırım tasarısının da arkasında diaspora var. Ama diaspora dediğiniz de ‘Ermenistanlı Ermeniler’ değil.
ND:Kimler peki?
KS:Diaspora dediğiniz, Türkiyeli Ermeniler. Türkiye’den gitmiş, dış ülkelerde yaşayan Türkiye orijinli Ermeniler bunlar. Soykırım konusu, onlar için çözüme ulaşmasını istedikleri psikolojik bir sorun. Ama zamanla bir kısmı şunu da anlamaya başladı. Ne soykırımın kabulü, ne de soykırımın inkârı iki tarafa da bir yarar getirmiyor. Çünkü soykırım kararının Batılı parlamentolardan geçmesi Türkleri rencide ediyor. ‘Soykırım diye bir şey olmadı, Ermeniler yolda yürürlerken öldüler’ savı da Ermenileri rencide ediyor. Bu durumda konunun bilimsel araştırmalara devredilmesi gereği ortaya çıkıyor.
ND:Batılı parlamentolarda gündeme gelen ve Türkiye-Ermenistan ilişkilerini daha da geren soykırım tasarılarıyla ilgili Ermenistan halkı ne düşünüyor peki?
KS:Ermenistan resmi olarak rahatsızlığını dile getiremez. Ama gayriresmi konuşmalarda gerginlikten memnun olmadıklarını, Türkiye ile derhal diplomatik ve ekonomik ilişkiye girilmesi gerektiğini söylüyorlar. Ilımlı Ermenilerin eli zaten ancak iki ülke arasında ilişki kurularak güçlendirilebilir.
ND:Peki Türkiye’nin sınır kapılarını ticarete açması Ermenistan’a nasıl bir yarar sağlayacak?
KS:Ermenistan karada sıkışmış bir ülke. Batı’ya açılmak için Türkiye’ye ihtiyacı var. Türkiye’ye açılırsa, denize de açılmış olacak. Türkiye’yi Orta Asya’ya ve Rusya’ya bağlayan tek demiryolu Ermenistan’dan geçiyor. Eğer sınır açılırsa, Ermenistan limanlara açılacak.
ND:Türkiye’nin bundan bir çıkarı var mı?
KS:Türkiye bu durumda Orta Asya’nın çıkış kapısı haline gelebilir ve Kafkaslar’la beraber dünya politikasında etkin bir rol oynayabilir. Ayrıca her ülkenin Kafkaslar’daki istikrardan bir çıkarı var. Özellikle boru hatları ve enerji konusu, Türkiye-Ermenistan arasındaki ekonomik ilişkinin önemli bir parçası.
ND:Hangi bakımdan?
KS:Ermenistan’da doğalgaz boru hatları var. Rusya üzerinden Kafkaslar’a inen yıllık 9 milyon metreküplük boru hattı Ermenistan’a kadar geliyor. Türkiye’ye 7 kilometre uzaklıkta bu. Ayrıca doğalgazda, bir kesinti yaşanmaması için gerekli yeraltı depoları da bölgede sadece Ermenistan’da var. Bu arada Azerbaycan’daki doğalgazın Ermenistan üzerinden taşınması ve depolanması da önemli. Bakü-Tiflis-Ceyhan güzergâhını bozmadan, Ermenistan üzerinden de ekstra hat çekilebilir ve Orta Asya’daki diğer petrol boru hatları burada birleştirilip bir kolaylık sağlanabilir. Bir de, Ermenistan’da elektrik enerjisi fazlalığı var. Bu elektrik, Ermenistan’dan Türkiye’ye mevcut hatlar üzerinden gelebilir. Ayrıca Türk müteahhitler Ermenistan’ı yeniden inşa edebilir.
ND:Türkiye, Petrosyan’ın yaptığı daha önceki ‘Ticaret yapalım’ teklifini niye reddetmişti peki?
KS:Türkiye bu teklifin reddedilmesini Karabağ sorununa ve Azerbaycan’a bağladı. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’in ‘Bakü-Ceyhan petrol boru hattını geçirmeyiz’ diye açıklamaları olmuştu. Biz çözümü yıllarca yanlış yerde, Aliyev’de aradık. Aliyev ‘boru hattı Türkiye’den geçecek’ dediği zaman geçecek sandık. İlgisi yok. Aliyev ancak temennide bulunabilir. Bakü-Ceyhan boru hattının nereden geçeceği Aliyev’in elinde değil. Boru hattının nereden geçeceğine bu petrolü çıkarma hakkına sahip olan AİOC şirketi karar verecek. Bunun da ancak yüzde 10 hissesi Azerbaycan’a ait. Yüzde 45’i İngilizlere, yüzde 10’u Rusya’ya, yüzde 7’si Türk Petrol’e ait. Bu işin başında BP Amaco var. Türkiye çıkarlarını korumak ve Kafkaslar’da enerji merkezlerindeki önemini kaybetmemek zorunda. Karabağ ya da Abhazya sorunlarının çözülmesini bekleme lüksümüz yok bizim. Bu sorunların çözümüne Türkiye aktif olarak katılmalı ve bu arada da bölgedeki ülkelerle iyi ilişkiler kurup ekonomik ağırlığını koymalı. Mantıklı, akıllı ve ekonomik düşünmeliyiz.
ND:Biz, Kafkaslar’da gerginliklerin tarafı olmak yerine, gerginliği çözen güçlü bir devlet haline gelebilir miyiz?
KS:Tabii. Türkiye’nin, bölgede herkesi dinleyerek durumu anlaması lazım. Biz bu bölgedeyiz. Hiçbirimizin coğrafyayı değiştirme lüksü yok. Birlikte yaşayacağız, birbirimize güvenmek zorundayız. Türkiye, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sorunu tarafsızlıkla, hakkaniyetle ve bölgenin durumunu anlayarak çözmekte aktif rol oynayabilir. Dış politikamızın Azerbaycan’a endeksli olması yanlış. Dış politika dini ve etnik temellere dayalı olmamalı.
ND:Ermenistan’la ilişkilerimizde Sovyetler’in tutumu nedir peki? Onlar ilişkilerimizin iyi mi yoksa kötü mü olmasını ister?
KS:Çıkarlarına bağlı bu. Rusya izole edilirse kötü olmasını ister. İşin içine katılırsa iyi olmasını ister. Rusya’nın şu andaki yönetimi akıllı ve dostluk istiyor. Biz de Rusya Ermenilerini, Türk şirketleriyle birlikte eski Sovyet cumhuriyetlerinde iş yapmaya zorlamalıyız.
ND:Peki Ermenistan’ın Türkiye ile gerginlikten nasıl bir çıkarı var?
KS:Hiçbir çıkarı yok. Ama diasporadan gelen yardımın devamlılığı açısından bakarsanız o zaman belki çıkarı var diyebilirsiniz. Çünkü aksi takdirde ülkenin hiçbir ekonomik geliri yok. Ermenistan’ın bu yardımı almaktan başka çaresi yok. Ermenistan’ın nüfusu, Doğu ve Batı diasporalarında iş aramaya giden Ermeniler yüzünden üç milyondan bir milyon 700 bine düştü.
ND:Ermenistan yöneticileri, 1915’teki Ermeni olaylarıyla ilgili neler söylüyorlar?
KS:Ermeni yöneticiler bu olayı son zamanlarda daha çok duyuyorlar. Daha önce haberleri yoktu. Çünkü 1915 olaylarıyla Ermenistan’daki Ermeniler arasında bir bağ yok. Rusya’daki diasporanın da bununla ilgisi yok. 1915 olaylarında bir kısmı hayatlarını kaybetmiş, bir kısmı da Suriye ve Lübnan üzerinden Fransa’ya, Kanada’ya, Amerika’ya gitmiş Batı diasporasında bu konu dile getiriliyor ve Ermenistan toplumu bu konuda eğitiliyor. Sürekli televizyon programları yapılıyor.
ND:Eğer Türkiye Cumhuriyeti, bu olayın varlığını resmen kabul edip, ‘İki taraf da acı çekti, bunun için üzgünüz’ derse, ardından Ermenistan ya da diasporadaki Ermeniler tazminat ve toprak talebiyle mi gelecekler?
KS:Ermenistan’ın toprak talebi yok. Mesela Ağrı Dağı gündeme geliyor hep. ‘Ararat’ diyor onlar. ‘Bizim için sembolik, sadece ziyaret etmek istiyoruz’ diyorlar. Koçaryan, tazminat konusunda da bir taleplerinin olmadığını açıkladı zaten. Bu yalnızca diaspora Ermenileri tarafından talep edilebilecek bir konu, ki zaten şu anda mahkemeler açık ve isteyen istediği zaman dile getirebilir. Bugün herkesin elinde tapular var, benim anneannemde de belki Yunanistan tapusu var. Diğerinin babaannesinde Bulgaristan tapusu var. Mısır tapuları var. Herkes tapularla dolaşıyor. Eğer bütün tapular teslim edilirse, zaten dünyanın coğrafyası değişir. İki toplumu da rencide etmeyecek gerçekler ortaya çıkarılmalı artık.
ND:Siz, aralarındaki gerginlik çok ciddi boyutta olan iki ülkenin işadamlarının kurduğu bir dostluk derneğinin başkanısınız. Türk hariciyesine faaliyetlerinizle ilgili bilgiler veriyor musunuz?
Tabii, düzenli olarak bilgileri var. Destek almasak bugünlere gelmemiz mümkün olamazdı. Hem Türkiye, hem Ermenistan dışişleri bizim çabalarımızı yakından takip ediyorlar.
İlişkilerimiz düzelirse bu soykırım iddiaları bitecek mi peki?
KS:Ermenistan’ın elinde soykırım tasarılarını durduracak bir güç yok. Ancak Türkiye Ermenistan arasında bir ilişki başlaması, tasarıların gelmesini önemli ölçüde durdurur. Çünkü o zaman biz dünyaya ‘Bu sizin işiniz değil. Niye karışıyorsunuz? Bu bizim problemimiz ve biz bu sorunu kendi aramızda çözüyoruz’ diyebiliriz. Ama şimdi bunu ne Ermeniler, ne de biz söyleyebiliyoruz.
ND:İlişkilerimizin düzelebilmesi için iki tarafın derhal yapması gerekenler nelerdir?
KS:Diplomatik ilişkiler hemen kurulmalı. Soykırım iddiaları için derhal ‘ortak tarih komisyonu’ oluşturulmalı. Ve de dışarıda durmadan bizim yüzümüze vurdukları ‘Türkiye’deki Ermeni vatandaşların sorunları’ ele alınıp çözülmeli. Bakın, son aylarda Türk işadamları örgütleri de Türkiye Ermenistan ilişkileriyle yakından ilgileniyorlar. Gerginliğin bitmesini istiyorlar. Biliyor musunuz, Ermeniler, Hıristiyanlığı kabul edişlerinin 1700’üncü yılını kutluyorlar. Eğer sıcak bir hava oluşursa, bu Türkiye’ye her yıl en az 30-40 bin Ermeni gelmesi demektir. Bu da Doğu ve Güneydoğu’ya sırf Ermeni turistlerden 180 milyon dolar kazandırır.
ND:Nasıl olacak bu?
KS:Ermeniler, Kayseri, Adana, İskenderun, Mersin, Diyarbakır, Malatya, Elazığ, Antep, Maraş, Van gibi geçmişte atalarının yaşadığı, anayurt olarak gördükleri yerleri gelip görmek istiyorlar. Biri köyde ayran içmek istiyor, diğeri hiç Muş’u görmemiş, doğma büyüme Amerikalı ama Muş elması yemek istiyor, bir başkasının dedesi Urfalı, Urfa kebabı yemek istiyor, bir diğeri Ermeni kilisesini gezmek istiyor. Böyle bir turizm ilişkisi gerçekleşirse, Elazığ’da bir Hilton, Diyarbakır’da bir Hyatt Regency’nin açılması hayal değildir.
ND:Siz diasporayı yakından tanıyorsunuz. Sizce Türklerle Ermeniler birbirine benziyor mu?
KS:İnanamazsınız benzerliğimize. Öyle ki, ortak Türk-Ermeni projeleri Türkiye’ye diaspora sermayesini getirecektir. Çünkü biz Doğu Anadolu bölgemize, İrlandalı veya İtalyan Amerikalıları çekemeyiz. Ancak Ermeni Amerikalıları çekebiliriz. Çünkü onlar Türkiye’yi anayurtları olarak görüyorlar. Siz Diyarbakırlıysanız, onlar da Diyarbakırlı. Onlar da bin-iki bin yıldır orada yaşamışlar. Bu iki halk aynı aslında… Her şeyleri aynı… Hayata bakış açıları, mimikleri, refleksleri, el ve yüz hareketleri, davetleri… Bizim bu benzerliğimiz ne Azerilerle, ne Gürcülerle var. Ama bir ara tarihte iki kardeş kavga etmiş. Bugün yabancı dili az olan Anadolu sermayesi için kendi dilleriyle konuşacakları büyük bir sermaye var dışarıda. Güneydoğu ve Doğu aksanıyla Türkçe konuşan çok Ermeni var Amerika’da. Aynı toplumuz biz… Toplumun bir bölümü gitmiş bugün dışarıda yaşıyor, o kadar…
Kaan Soyak NEDEN?
İçeride çok zor günler yaşayan Türkiye, dışarıda da birçok sorunun yanı sıra Batılı parlamentoların gündemine gelen Ermeni tasarılarıyla sıkışıyor. En azından psikolojik açıdan bu tasarılarla birlikte Türkiye, dünyada yalnızlaşıp, dışlanan bir ülke haline geliyor. ‘Bu yalnızlığı ve psikolojik sorunu en temelinden çözebilmek, sorunun esas sahibi gibi gözüken Ermenistan’la ilişkileri ele almakla mümkün olabilir’ düşüncesi de son günlerde iş, bilim ve sivil toplum çevrelerinde dile getiriliyor. Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in geçen hafta TESEV toplantısında Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sorunların çözümü için Ermenistan-Azerbaycan ve Türkiye arasında üçlü zirve yapılmasını önermesi, Türk dış politikasında Kafkaslar konusunda önemli bir vizyon değişikliği olarak değerlendiriliyor. Biz de bu hafta Türk-Ermeni İş Geliştirme Komitesi Başkanı Kaan Soyak ile Türkiye-Ermenistan ilişkilerini, Ermenistan’ın taleplerini, ikili ekonomik ilişkilerin yaratabileceği potansiyeli ve Türkiye’nin Kafkasya politikasını konuştuk.
Yorumlar kapatıldı.