Cinayeti gördüm (mine.saulnier@free.fr)
Duyguların parayla ölçülmeyeceğini sanırdım ben. Örneğin aşkın. Nefretin. Kıskançlığın. Kızgınlığın. Hoşgörünün. Tahammülsüzlüğün. Paraya vurulmayacağını düşünürdüm. Ve gurura fiyat biçilmez sanırdım. Meğer her şeyin parasal bir bedeli varmış. Örneğin benim bir yazım, kimi gururu beş milyar liralık kırmış. Gurur kırma babında, manevi tazminat olarak 10 milyar liraya yapıştırılmak istenen yazım bile var! Tabii sonuçta, yargıçlar karar verecek hangi gururun kaç paraya tamir edileceğine ya da beş para etmediğine…
Dün öğrendik ki, Başbakan’ın gururu da yedi milyar dolar ediyormuş Türkiye borsalarında.
Belki Hüsamettin Özkan’ın gururu beş ediyordur da (ne de olsa kavgayı çıkaran o), Bülent Ecevit’inki iki milyar dolar değerindedir. Ya da tersi. Tam olarak oranlayamadık. Ancak dünya çapında bir özgünlüğü çok iyi anladık: Bizim Türkiye ekonomisi, meğer gurura endeksliymiş. Siyasal gururu en yüksek borsa, bizimkisi. Ne yükseği? Baştan aşağı bir gurur abidesi. Bir bakan ya da başbakanın gururu birazcık kırılmayagörsün, Türkiye borsaları paramparça. Ecevit’in sesi titredi mi, döviz rezervlerinde deprem oluyor. Birkaç damla da gözyaşı dökseydi, yandı gülüm keten helva, vallahi tüm Türkiye’nin, sosyali, ekonomisi ve politikasıyla sele kapılması işten bile değildi.
Hüsamettin Özkan ve Bülent Ecevit (adların hiyerarşik düzenine dikkatinizi çekerim!) onur düşkünü, çok gururlu insanlar. Hüsamettin Özkan’ın onuru Halkbank. Gururu Etibank. Bülent Ecevit’in onuru ve gururu ise, Hüsamettin Özkan. İkisi birden, kurdukları koalisyon hükümetiyle övünüyorlar. Mesut Yılmaz’ın ANAP’ıyla onurlanıyorlar. MHP ve Enerji Bakanı Cumhur Ersümer ile gurur duyuyorlar. Biri yan bakmayagörsün, biri bir bakanın saçının teline dokunsun, gururlarıyla oynasın, koalisyon uğruna ve hep birlikte, yakmayacakları gemi, batırmayacakları ekonomi yok.
Hüsamettin Özkan, Cumhurbaşkanı Sezer için: ‘Nankör kedi!’ demiş bir iddiaya göre. Eğer iddia doğruysa ve gerçekten kediye benzettiyse sayın Sezer’i, kedi sevimli bir hayvandır. Doğal davranır. Kendisine ve düşüncelerine sadıktır. Nankörlükle suçlanamaz. Çünkü tutsak alınamaz. Medyun bırakılamaz. Diyet ödetilemez.
Oysa çakal, sevimsiz hayvandır. Kurt gibi, köpek gibi açıkça saldırmaz. Sinsidir. Genelinde başka vahşi hayvanların artığını yer. Leş sever. Gölgede bekler. Ve bir yara görmeyegörsün, bir zaaf belirtisi, anında geçirir dişlerini.
Kimin hangi hayvana benzediğini bir yana bırakacak ve hükümet krizi çıkarmamak için devlet krizi yaratan kafaları ciddiyetle ele alacak olursak, ortaya şöyle bir tablo dökülüyor: Bülent Ecevit, kırk yıldır bata çıka vazgeçmediği iktidar hırsıyla, dişli bir politikacı olduğunu gösterdi. Ama devlet adamı olamadı.
Bir devlet adamı, elbette her şeyin açıkça söylenmesi, tartışılması hatta mücadele edilmesi gereken devlet toplantısını terk etmez. Terk etmesi gerekiyorsa, soluğu kameraların önünde alıp yeniyetme muhabir gibi ihbar etmez kamuoyuna. Türkiye ekonomisini allak bullak eden kriz, resmen Ecevit’in ağzından ilan ve tescil edilmiştir.
Türkiye’de, kendi gururlarını halkın refahından ve yurt sevgisinden üstün tutan kişiler, ekonomik bir cinayet işlediler. Hepimiz tanığız. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in tüm eleştirileri ve uyarıları doğrudur. Tuzak ipi Hüsamettin Özkan germiş, Bülent Ecevit kesmiş ve Türk halkının cebinden yedi milyar dolar düşmüştür.>
Hüsamettin Özkan ve Bülent Ecevit’in gururu, yedi milyar dolar belki eder, belki etmez. Ama devlet adamı olamayan bu politikacıların, gururlarının bedelini koskoca bir ülkeye ödetme hakları yoktur.
Asıl nankörler, halkın oylarıyla iktidara gelip gururlarının faturasını BİLE halka çıkaranlardır.
Yorumlar kapatıldı.