Wiston House, İngiltere’nin güneyindeki Sussex bölgesinde, uçsuz bucaksız çayırların arasında yer alan, 16. yüzyıldan kalma bir malikanenin adıdır.
Filmlerde gördüğümüz tipteki bu tarihi şato, yarım yüzyıldan beri, “Wiltonpark Konferansı” diye anılan uluslararası toplantılar için kullanılıyor.
Wiston House, yılda 20 – 25 seminere ev sahipliği yapar. Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen üst düzey bürokratlar, diplomatlar, akademisyenler ve yazarlar bu “asude mekan”da kapanıp 5 – 6 gün (ve gece) programdaki konuları enine boyuna görüşürler.
Burası gerçekten, konferansa katılanların sakin bir şekilde, en zor sorunları ve birbirine zıt görüşleri tartışmaları için fevkalade müsait bir ortam oluşturuyor.
Bu hafta Wiltonpark Konferansı’nda ele alınan konu “Türkiye’nin Temel Sorunları” başlığını taşıyor.
Bu benim son 25 yılda katıldığım beşinci konferans. Bundan önceki toplantılara göre, Türkiye açısından çok daha önemli ve ilginç. AB ile ilişkilerden Kıbrıs sorununa, Türkiye’nin iç siyasal ve sosyal meselelerinden ekonomisine kadar bir dizi güncel konu gündemde. Üstelik bu kez katılım da oldukça geniş (100’e yakın) ve katılanlar arasında Kıbrıs Türklerinin ve Rumlarının yanı sıra – ilk defa – Ermenistan’dan da temsilciler var…
Bu konferansta konuşulanları önümüzdeki günlerde nakletmeye devam edeceğim. Burada seçkin Türk ve yabancı konuşmacıların ve tartışmalara katılanların söyledikleri, önemli mesajlar veya sinyaller veriyor…
Daha konferansın ilk gününde anlamlı bazı işaretler aldık. Birinci sinyal, Ermenilerden. Konferansa ilk kez katılan Emeni temsilciler, Ermeni meselesini Türkiye – AB ilişkileri görüşülürken gündeme getirdiler. Artık uluslararası forumlarda bu sorunun da Türkiye’nin önüne geleceğini bilelim…
KKTC Başbakan Yardımcısı Mustafa Akıncı’nın şu esprisi yerinde idi: “Biz Kıbrıs sorununu tartışacağız derken, Ermeni meselesi bizi de bastırdı!”
Ermenistan Dışişleri Bakanlığı AB Dairesi Müdürü Ara Margarian, Türkiye’nin AB üyeliğinin komşuları – ve bu arada Ermenistan – ile anlaşmazlıklarının çözümüne bağlanması gerektiğini iddia etti (Bu görüş sadece Türk değil, AB temsilcilerince de pek kabul görmedi). Ama bu arada önemli bir beyanda da bulundu: “Bizim Kars Antlaşması’nı iptal ettiğimiz ve bugünkü sınırları kabul etmediğimiz yolunda ortaya atılan iddialar doğru değildir. Biz komşumuz Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak istiyoruz. Bunu yaparken de, ne soykırım sorununu, ne de sınırların belirlenmesi konusunu ortaya koymayı düşünüyoruz… İlişkiler konusunda bizim hiçbir önşartımız yoktur”…
Türk tarafı için “Türkiye’nin Temel Sorunları” konulu böyle bir konferansta durup dururken Ermenistan konusunun tartışmaya açılması, beklenmedik bir gelişme.
Ancak Erivan’dan gelen yetkilinin lafları da dikkate alınmaya değer. Ermenistan’ın resmi politikasında gerçekten soykırım iddiaları ve Anadolu üzerinde toprak talebi yer almıyor mu?
Toplantıdan sonra aynı yetkiliden aldığım yanıt, “bunun kesinlikle söz konusu olmadığı”dır.
Bu söz doğru ve samimi midir?
Türk diplomasisinin bunu kendi kanallarından araştırmasında yarar vardır.
Yorumlar kapatıldı.