İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Patrik Hazretlerinden Ertuğrul Özkök’e mektup

Patrik 2. Mesrob Hazretleri bu sabah Hurriyet Gazetesi Genel Yayin Yonetmeni Ertugrul Ozkok’e asagidaki mektubu gonderdi:

6 Subat 2001
Sayin Ertugrul OZKOK
“Hurriyet” Gazetesi Genel Yayin Yonetmeni
Ikitelli, Istanbul

Sayin OZKOK,

Her gun begeniyle okudugum kosenizde dun yer alan yaziniza “Onlarin Gurbetcileriyle Ayni Masada” basligini vermistiniz.

CHP Genel Baskani Sayin Deniz Baykal’in degerli temsilcilerinin ziyaretime gelerek Pera Palas’taki sohbete beni de davet ettikleri dogrudur. Siyasetle ugrasamayacagimi ve bu alanda istekli olmadigimi beyan etmekle birlikte, bulusmanin sohbet niteligini tasiyacagini, medyatik olmayacagini, ancak birkac aydinin da hazir bulunacagini soyleyerek israr ettiklerinde, nazik
davetlerini kabul ettim.

Dunku kosenizi okuduktan sonra ise, basina bu sekliyle yansitilmis bulusmaya katilmamin ne kadar dogru olacagi konusunda tereddut icerisindeyim. Herseyden once gerek sahsima gerek Turkiye Ermenilerinden herhangi birine yonelik, “Yabanci” veya “Gurbetci” tanimlarini siddetle red ediyorum.

Bizler Turkiye Cumhuriyeti yurttaslariyiz. Sutunlarinizda yer alan ve sahsimizi da kapsayan yanlis tanimlamanin, size yansitilisinda veya sizin kaleminizden kamuoyuna aktarilisinda, sadece kendini iyi ifade edememis bir iyiniyet oldugunu ummak
isterim.

Tozun dumana karistigi bugunku zor donemden birlik ve beraberlik, sevgi ve dayanisma icersinde cikabilmemiz icin sabah aksam dua ediyorum.

Saygilarimla,
MESROB II
Türkiye Ermenileri Patriği

Mektupda konu edilen yazı ise şöyle…

Ertuğrul Özkök: Onların gurbetçileriyle aynı masada Ertuğrul ÖZKÖK

CUMHURİYET Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal, önümüzdeki günlerde ilginç bir toplantı düzenliyor.

Baykal, ‘‘Bizim yabancılarımız’’ adını verdiği bir grup insanı Pera Palas’ta bir sohbet toplantısına davet ediyor.

Toplantıya çağrılan kişiler rahat kıyafetlerle Pera Palas’a gelecek ve 3, 4 saat boyunca Baykal’la sohbet edecek. Pera Palas toplantısına davet edilen kişiler, uzunca sayılabilecek bir süredir Türkiye’de yaşayan ve bizleri gözlemleyen, bizi dışarı taşıyan
kişilerden oluşuyor.

Kimdir Baykal’ın davet ettiği bu kişiler? Baykal’ın danışmanlarına sorarak, toplantıya davet edilen 15 kişinin listesini aldım.

İŞTE DAVET EDİLENLER

Bu kişiler şunlar:
Alessandro Guerrera: Eni Ente Nazionale Şirketi’nin Türkiye mümessili.
Fortunato Maresia: Pabal Kimyevi Maddeler Şirketi’nin sahibi ve Genel Müdürü.
Cladio Petrini: İtalyan Ticaret Odası Başkan Yardımcısı.
Paul McMillen: RPM-Radar Ajansı ortağı, fotoğraf sanatçısı.
Gareth Jenkins: Daily News’de gazeteci.
Nancy Atakan: Ressam.
Alan Duben: Bilgi Üniversitesi’nde sosyolog.
Shirley Yalman: Yurtdışı okul danışmanı.
Vicky Garwood: İstanbul International Community School öğretmeni.
Gunter Seufert: Orient Enstitüsü Genel Müdürü ve sosyolog.
Harmonie M. Toros: Associated Press Muhabiri.
Nicole Pope: Le Monde Gazetesi Muhabiri.
Andrew Finkel: The Times Gazetesi Muhabiri.
Dr. Arnold Hornfeld: Siemens Türkiye Temsilcisi.
Ve Türkiye’deki Ermeniler’in patriği Mesrob Mutafyan.

Bu kişiler, Baykal’ın davetine katılacaklarını bildirdiler. Bir de henüz cevap vermeyen New York Times Gazetesi’nin İstanbul Muhabiri P.Douglas Frantz var.

BAYKAL’IN AÇILIMI YARARLI

Pera Palas toplantısını öğrendikten sonra Baykal’ı arayıp, amaçlarının ne olduğunu sordum. Şu cevabı verdi: ‘‘Türk toplumunda belirli bir yeri olan bu kişilerin ağzından Türkiye’yi,
CHP’yi ve bizi nasıl algılayıp değerlendirdiklerini anlamak istiyoruz.
Onların bakış açılarından Türkiye’yi nasıl gördüklerini öğrenmeyi arzu ediyoruz.’’

İlginç ve önemli bir girişim. Türkiye içine kapalı bir ülke.
Fransız Parlamentosu’nun kabul ettiği sözde Ermeni soykırımı tasarısının yarattığı iklimlerde kendi içine daha da kapalı hale geliyor. Bu bakımdan böyle bir psikolojik iklimde ‘‘başka ülkelerin gurbetçisi’’ durumunda olan ve Türkiye’ye özel bir düşmanlığı bulunmayan insanların görüşlerini almak olumlu sonuçlar verebilir.

İşte bu yüzden Baykal’ın bu açılımının çok yararlı olacağına inanıyorum. Çünkü biz bu gibi durumlarda olaylara sadece kendi açımızdan bakıp, sadece kendimizi haklı görme eğilimi taşıyan bir karaktere sahibiz. Zaman zaman bunun dışına çıkıp kendimize dışardan bakabilmeyi, tarafsız ve samimi gözlerle bakabilmeyi öğrenmek ve bundan sonuç çıkarmak yararlı olabilir.

Bir süredir Fransız Parlamentosu’nun kabul ettiği sözde soykırım tasarısının alçak basıncı altındayız.

BUNA HAKKINIZ YOK

Burada çok haklı olduğumuz, sonuna kadar haklı olduğumuz, sonuna kadar asla vazgeçmememiz gereken bir durumdan söz etmek gerekiyor.

Yeryüzünde kimsenin, ama kimsenin 65 milyonluk koskoca bir ulusun alnına ‘‘soykırımcı’’ etiketi yapıştırmaya hakkı yoktur.
Bütün dünya karşımıza dikilip bu etiketi alnımıza yapıştırmaya kalksa bile bizim bunu asla kabul etmememiz gerekir.

Fransızlar 16. yüzyılda meşum bir gecede, Saint Barthelemy Gecesi diye bilinen o meşum gecede, o ülkenin Protestan nüfusunu ortadan kaldırmak için başlattıkları aylarca süren katliamı kendi alınlarında bir soykırım etiketi olarak taşımadıkları sürece, bizim de kendi içinde nedenleri bulunan trajik ve acı olayları bir soykırım olarak kabul etmemiz için hangi adil neden ve gerekçe bulunabilir?

HESAPLAŞMAYA VAR MISINIZ

Tarihle hesaplaşma mı? Biz buna varız. Ama bir şartla.
Herkesin kendi gücüne, Avrupalılığına, Hıristiyanlığına, gelişmişliğine sığınmadan bu yüzleşmeyi bütün namusu ve şerefiyle yapması şartıyla.

Sizler buna var mısınız?

Ey Almanlar, Fransızlar, İngilizler, İspanyollar, Portekizliler,
Amerikalılar…

Sizler tarihle böyle dürüst, tarafsız, önyargısız ve eldivensiz bir
hesaplaşmaya var mısınız?

Ben kendi hesabıma bir Türk vatandaşı olarak cevabımı hiç düşünmeden veriyorum. Evet varım.

Ama inanın sizin cevabınız benimki kadar kolay olmayacaktır

Yorumlar kapatıldı.