Fransa’nın önde gelen aydınları Jacques Attali, Alexandre Adler, Olivier Roy ve Dominique Moisi ile Davos’ta karşılaşınca, krize yol açan Ermeni Soykırım Yasası’nı konuşma fırsatı çıktı. Fransız aydınlar arasında, senatodaki oylamaya en fazla ateş püsküreni Courrier International’in Genel Yayın Yönetmeni Alexandre Adler oldu. ‘‘Oylamaya katılan senatörlerin yüzde 20’si dış politika konusunda kara cahil. Yüzde 80’i ise Türkiye’nin Avrupa’daki varlığına karşı çıktıkları için oylamaya katıldılar ve böylelikle Türkiye Cumhuriyeti’ni aşağılamak istediler’’ dedi Adler. Jacques Attali ise fazla yorum yapmaktan kaçınırken, Moisi ‘‘Oylamadan ne gurur duydum, ne de öfkelendim. Sanıyorum Fransızlar’ın büyük bir çoğunluğu da bu hislerimi paylaşıyor. Neticede güçlü bir lobiye boyun eğdik’’ dedi.
Alexandre Adler (Courrier International’in Genel Yayın Yönetmeni)
Koçaryan’a aptalca bir armağan sunduk
Fransız Senatosu’ndaki oylamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Korkunç bir oylamaydı. Oylamaya katılanlardan yüzde 20’si uluslararası politikadan tamamen habersizler. Yüzde 80’si ise Türkiye Cumhuriyeti’ni aşağılamak için oylamaya katıldılar. Çünkü Türkiye’nin Avrupa’daki varlığına karşı çıkıyorlar. İslam’a karşı hoşgörüsüzlüklerini ve bir anlamda gizli ırkçılıklarını açığa çıkardılar. Bilirsiniz Dr. Johnson 18. yüzyılda teşhisi koymuştu, ‘‘Milliyetçilik ayak takımının son sığınağıdır’’ diye. Gerçek bir trajedinin arkasına sığınarak -burada parantez açıyorum kanımca Ermeni soykırımı olmuştur- ahlaksız, gülünç ve hatta tehlikeli bir oylamaya giriştiler. Ermeni soykırımı meselesi Avrupa Parlamentosu tribünlerinde halledilemez.
Nasıl halledilebilir?
Sorun Ermenistan ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin kurulması, diyaloğun oluşturulmasıyla çözülür ancak. Bağımsız tarihçilerden oluşan komisyonlar kurulacak, belgeler incelenecek. Türk görüşünün de böylelikle geçerlilik kazanması mümkün olabilir. Akademisyenler, tarihçiler, aydınların bu işi üstlenmeleri gerek. Bunların son derece ılımlı bir şekilde yapılması gerekir çünkü sancılı bir geçmişi paylaşan iki milletten söz ediyoruz.
Ermenilerin amacı nedir sizce?
Ermeni milliyetçi hareketi uluslararası kampanya başlattığında, amacı Türkiye’yi suçlu sandalyesine oturtmak ve Ermeni Soykırım meselesini Avrupa parlamentolarına getirerek, tarihi bir gerçeği su yüzüne çıkartmak değildi. Bu bir dış politika hedefiydi. Dikkat edin Ermenistan’dan söz etmiyorum çünkü o yıllarda Ermenistan henüz ortada yoktu. Bu Sovyetler Birliği İmparatorluğu’nun hedefiydi kısaca.
Unutmayın ki, Sovyetler Birliği aynı tarihlerde yani 1970’li yılların sonunda Dev Genç’i besleyerek, Bekir Çelenk’li Türk Mafyası’na ve PKK gibi ayrılıkçı hareketlere para akıtarak Türk toplumunu sarsmayı hedefliyordu. NATO’nun zayıf bir halkası olan Türkiye’de patlamalara yol açmaktı amaç. Neticede Ermeni milliyetçi hareketi, özel nedenlerden ötürü bu kampanyaya angaje oldu. KGB’nin lojistik desteğiyle 1970’li yılların sonunda birçok Türk diplomatı öldürüldü. Ermeni terörizmi, Kürt ve Filistin terör hareketleriyle Ortadoğu’da istikrarsızlık yaratmak amacıyla birleşti.
Bu aptalca politika Sovyetler Birliği’nin başına öyle belalar açtı ki, Andropov ve ondan sonrakiler Sovyet iktidarıyla Ermeni terörizmi arasındaki bağa son vermek zorundra kaldılar. Biz de buna rağmen aşırı unsurlara prim veriyoruz.
Anladığım kadarıyla Erivan yönetimini milliyetçilikle suçluyorsunuz?
Bugün insan hakları konusunda hesap vermesi gereken bir ülke varsa o da Ermenistan’dır. Parlamento Başkanı Karen Demirciyan’ın parlamento ortasında vurulduğu yerdir orası. Ermeni savaşcıları Gürcistan’ı en verimli eyaletinden ayırmak için Abhazlara yardım etti. Ermeni gizli servisleri, Aliyev ve Şevardnazde’ye suikast girişimlerine, Moskova’nın karşısında yer alan petrol lobilerine destek veriyor. Türklerle iyi ilişki kurmak isteyen Ter-Petrosyan iktidardan uzaklaşmak zorunda kaldı. İşte Robert Koçaryan’ın politikası ve şimdi biz ona aptalca bir armağan sunuyoruz.
Erivan nasıl dize gelebilir peki?
Esas yapılması gereken, tüm Avrupa Topluluğu’nun aklı başında Ruslar’la birlikte, Ermeniler’e, komşularıyla normal ilişkilerin dışında başka seçenekleri olmadığını anlatmaktır. Ermeni soykırımı meselesi ancak politik bir yumuşama döneminde ele alınabilir. Bu durumda, Kafkaslar’da olup bitenin üzerinden dikkatler dağıtılıyor. Erivan’ın hedefi Türkiye’yi izole etmeye devam etmek ve Karabağ’ın statüsünde bir değişikliğe tüm gücüyle direnmek gibi görünüyor.
Fransa-Türkiye ilişkilerinin geleceği?
Türkiye AB’nın eşiğinde. Cumhurbaşkanı Sezer’in desteğiyle reformlara girişti. Demokratik bir Türkiye Ermeni meselesini halledecek. Eminim gelecekte Türk öğrenciler bu konuda başka şeyler öğrenecekler. Türkiye’ye nefes almak ve gerçek büyük bir demokrasi olmak hakkını tanımak gerek. Fransa bu anlamsız oylamayla bir dostunu ve müttefiğini kaybetmiş görünüyor. Ama Türk dostlarımın şunları bilmesini istiyorum. Onları düşünen, seven ve yapılanları desteklemeyen başka bir Fransa var. Ulusalararası ilişkilerde büyük bir ülke olan Fransa giderek küçülüyor ne yazık ki.
Jacques Attali (Mitterand’ın eski danışmanı, yazar)
Sayfaları çevirmek gerekir
Tarihe bakarsanız, Fransız-Türk ilişkileri tarihte daima sıcak ilişkiler olmuştur. Fransa, Türkiye’nin AB üyeliği için başı çeken ülkelerin başında geliyor. Bu küçük ‘‘psikolojik dram’’ konusunda fazla bir yorum yapmak istemiyorum. Kanımca sayfaları çevirmek gerekir. Halklar daima geleceğe bakmak zorundadır. Fransa-Türkiye ittifakı Avrupa Birliği için çok önemlidir. Türkiye’nin inanılmaz bir büyüme potansiyeli var.
10 yıl zarfında ‘‘El dorado’’ gibi bir şey olacak konumu nedeniyle. Bu yüzden böyle şeyleri geride bırakmak gerekiyor.
Dominique Moisi (Fransız Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkan Yardımcısı)
Güçlü bir lobiye boyun eğdik
Bugün ‘‘hafıza kültü’’nün etkili olduğu bir iklimde çok güçlü, Ermeni lobileri var. Biz Fransızlar güçlü bir lobiye boyun eğdik. İşin tuhaf yanı Fransa, Türkiye’nin Avrupa’daki en güçlü müttefiği. Politik bir mantık yürütürsek şunu söyleyebilirim: Oylama beni ne gururlandırdı, ne de öfkelendirdi. Bu hislerimle Fransızlar’ın büyük çoğunluğunu temsil ediyorum. Şimdi AB üyeliğiniz üzerinde yoğunlaşmanız gerekiyor. Bu oylama, kendi belleğinizle yüzleşmenizi, bazı kimlik sorunlarınızı halletmeyi, Kemalizm sonrası bir döneme geçiş yapmanızı da sağlayabilir. Bu talihsiz olaya karşı olgunluk, demokrasi, modernlik, açıklık çerçevesinde tepki verdiğiniz takdirde dışarıya vereceğiniz imaj daha güçlü olacaktır.
Olivier Roy (Ortadoğu, Kafkasya, İran Uzmanı)
Diplomasi ayağa düştü
Bu oylamanın Fransa’nın stratejik çıkarlarıyla asla ilgisi yok. Tamamen oy kaygısı var işin içinde. Protestan Fransızlar’ın katliamı, Ruanda, Cezayir dururken Fransa’yı hiç ilgilendirmeyen bir konuda oylama kadar saçma bir şey olamaz. Sonuçta diplomasi kavramı ayağa düştü.
Yorumlar kapatıldı.