Gelenek, görenek, adet, anane, örf gibi sözcüklerle ifade ettiğimiz şeylerin ne olduğunu hepimiz biliriz.
Sözcüklere şöyle bir göz attım. Bir toplumda kuşaktan kuşağa geçerek gelen uyulması gerekli ortak davranış şekilleri,bir şeyi eskiden beri yapma alışkanlığı vs. gibi cümlelerle tanımlanıyor.
Kültür ise şöyle. Etnik bir gruba bir ulusa bir uygarlığa
niteliklerini veren yaşayış, düşünce sanat olgularının tümü,gelenek sistemleri,kurumlar.
Bu tanımlardan anladığımız gibi; gelenek ve kültürler bireyleri toplum yapan bağlar, toplumların olmazsa olmazıdır.
Pekiyi gelenekler asırdan asra, kuşaktan kuşağa gelmiş.Böyle devam eder mi? Günümüzde ne kadarı devam ediyor?
Hiç kuşkusuz “Değişim Kuralı ” değişmeyen tek kural olarak
geleneklerimizi ve kültürümüzü de değiştiriyor, erozyona uğratıyor. Hele bir de azınlıksanız çoğunluğun etki alanındasınız demektir. Oranınız azaldıkça özelliğinizde azalıyor. Daha da öte toplum bağlarınız esniyor. Türlü neden ve
şekillerde gelenek ve kültürünüzle ilişkileriniz sanallaşıyor.
Doğal ki ulusal kültürlerde ortak dünya kültüründen etkileniyor.
Biz Ermenilerin Anadolu’nun kavimler harmanında kimi ortak kimi bize özgü yüzlerce (daha doğrusu binlerce) yılın şekillendirdiği kültür ve geleneklerimiz oluşmuş
Bunlar bir asırdan bu yana, önce kırım ve göç üstüne göçlerle sonra kentleşme olgusuyla sonrada iletişimin ve globalleşen dünyamızın dayanılmaz gerçeği karşısında bir şekilde günümüze gelmiş.Ama eriyerek gelmiş,ama üretemeyen kısırlaşan bir şekilde gelmiş.
Dünyanın dört bir yanına dağılmış
Ermeniler için uygun bulduğunuz sözcüğü siz bulun. Günümüzde önce dedelerimize soyadı olan geleneksel mesleklerimiz yok oldu.Ve de en önemlisi dedelerimizin büyükannelerimizin ( o güzelim geleneksel isimleri ) değişti, yok oldu. Birçok sosyal olayımız ya şekle dönüştü yada artık uygulanamaz oldu.
Bir töremize, yaşamımızın önemli bir sosyal olayına birlikte göz atalım. Bu evlilik olsun. Büyükannem 13 yaşında evlendiğini, dedemi evlendiğinde tanıdığını söylerdi. Benzer şeyleri asrın başlarını yaşayan büyüklerinden dinleyenler yada dinleyenlerden öğrenenleriniz vardır.
Bu evlilik nasıl yapılıyordu:
Evin oğlunun evlilik zamanı gelmişse ana baba taraf etraf münasip bir gelin kız adayı bulurlar. Kız oğlumuza dünür ailemize uygun olsun istenir. Görücülük, kız isteme, söz kesimi,nişan ve üç günlük düğünle evlenme son bulurdu. Bunların her birinin ayrı usulleri vardır.Takılardan, yenecek içeceklerden, törenlerde çalınacak müziğe kadar. Damat hamamından gelin almaya gidişe kadar. Hangi gün hangi bayramda kim kime gidecek.Kime ne hediye verilecek.Ne giyilecek .Nasıl davranılacak.Daha neler neler. Bunların hepsi yazılı olmayan kurallar zinciridir.Harfiyen uygulanır. Çocuk doğumundan ölüme
kadar bu böyledir. Kişi, aile, toplum yaşamı geleneklerin bir bütünüdür. Bu kapalı-feodal toplum yaşantısında hiçbir aile evlenecek oğluna toplum dışından gelin almaz alamaz. Zaten kız ve oğlanın söz hakkı yoktur.
Zamanla şekil biraz yumuşar. Artık kızımız ve oğlumuz aile ortamında birbirlerini görüp tanıma imkanına erişirler. Töreler devam eder. Sonraları kızımız ve oğlumuzun da bu
evlilik hakkında görüşleri sorulur. Evlilik kararı ailece ortak
alınır. Törelerin çoğu şekle dönüşmüş. Kilise nikahı, (düğünü)olmazsa olmaz kural olmuştur. Artık kent olgusu geçerlidir. Günümüz evliliklerinde son karar (ailenin izniyle beraber) evlenecek geçlerindir. Bu şekil toplumumuzda kabul
gören bir şekil olmuştur. Bunun yanında gençlerin eşlerini tesadüflerle tanışıp seçmesi, evlenme kararını anlaşarak kendilerinin vermek istemesi toplum dışı evlilikleri hızla çoğalttı. Aileler bu tür evlilikleri uygun bulmasa da sonuç değişmiyor. Her halde üzerinde durulması gereken konuşulup
tartışılması gereken bir dünya olgusu.
Yorumlar kapatıldı.