İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Artik dialog zamani, tarihçiler söz sizde

Medya gündemine haftalarca Ermeni firtinasi esti. Radyo ve TV’de nice tarihçiler görüp dinledik. Yazili basinda nice uzmanlarin, nice gazetecilerin haber ve yorumlarini okuduk. Sagcisi, solcusu, milliyetçisi, Kemalisti, inançlisi, demokrati, konuyu arastirani, kamuoyu olusturani, bileni bilmeyeni 1915 tehcirini mi desem? Trajedya mi, kiyim mi? Soykirim mi? Yoksa sözde soykirim mi desem? Salgin hastalik da olabilir. Bunun adi her ne ise iste o konuyu tartistik, konustuk durduk.

Bu sürede yazip söyleyenlerin konuya yaklasimlarindan ve ileri südükleri farkli görüslerinden daha da önemlisi bence 1915’in tartisilir hale gelmesiydi. Böylelikle “Ermeni tabusu” ilk kez bu denli gündemde kalarak resmi görüsün sinirlarini zorladi. Tabu olmaktan çikti. Bir süre daha kamuoyunu mesgul edecege benziyor. ABD Temsilciler Meclisi’nde Ermeni Soykirim Tasarisi’nin oylamadan geri çekilmesinin konunun kapandigi anlamina gelmedigini basindan ögreniyoruz. Seçim sonrasinda bu sikintili günleri tekrar yasayacak gibiyiz. Yalniz ABD mi? Fransa, Italya Meclisleri’ne girebilecegini yine basindan ögrendik. Sözün kisasi, bir süre daha bu tabu yazilip konusulacak demektir.
Ne yazik ki biz Türkiye Ermenileri’nin bu konudaki hareket alanlari çok sinirli. Sayin Patrigimizin ve diger birkaç arkadasimizin toplumla örtüsen görüslerini kamuoyuna ve ilgililere açiklamaktan öte yapabilecegimiz pek bi sey yok. Bizler de,akli selim düsünenler de ayni seyi söylüyorduk:

“Konu iki ulusun, Türk ve Ermeni uluslarinin kendi sorunlaridir. Kendi sorunlarini da bir masa etrafinda kendileri çözümlemelidirler. Böyle olmazsa üçüncü ülkeler bu ihtiyaci gidermeye sorunu sözde çözmeye çalisirlar.” deniyordu. Deniyordu diyorum ama bu kimsenin isitemiyecegi ciliz bir sesti. Iste bu ses simdi daha güçlü söylenir hale geldi. ABD Temsilciler Meclisi’nde gündem konusu yapilan tasari, bu anlamda Türk-Ermeni diyaloguna kapi aralayacaksa daha da öte resmi politikalarda bu yönde bir dönüsüme neden olacaksa bu sonuç çok güzel bir baslangiç olur.
Medyada 1915 olaylari ile ilgili çok farkli görüsler ileri sürüldü. Bunlari izledik okuduk. Kuskusuz bunlarin içerisinde katilmadigimiz görüsler vardi. Diger bir deyisle bu görüslerin bazilari eksikti, bazilari yanli. Daha da öte 1915 olgusunu gösteren resme hiç benzemiyordu.. Üstelik resmi söylemin bile gerisinde olanlar vardi.

Bizler 1915’i ilk kez ninelerimizin kendi aralarindaki konusmalarindan tanidik. Daha sonralar diger büyüklerden isittik. Her birinin hikayesi farkliydi ama aslinda degisik yerlerde ayni filmi izlemis gibiydiler. Hepsinin hikayesinde “sevkiyat” vardi. Köylerinde kasabalarinda ya da sehirlerinde “dere” vardi, “dagin arkasi” vardi, ”kan” vardi, ”aci, açlik” vardi, ”yetim,dul” vardi “aganin,iyi komsularin koruduklari” vardi. Kisacasi hepsinin hikayesi tek bir senaryo gibiydi. Bu senaryonun sahnesi ise tüm Osmanli vilayetleriydi. Öyle söylendigi gibi “doguda düsmanla isbirligi yapanlar” ya da “doguda alti vilayet” degildi. Erzurum’dan Çanakkale’ye,Eskisehir’den Diyarbakir’a, Konya’si, Kayseri’si, Kastamonu, Izmit, Samsun’u… Uzatmayalim, Istanbul merkez ve baslangiçta Izmir merkez disinda, o tarihteki Türk Osmanli vilayetleriydi.

Büyüklerimiz bizlere 1915 ile ilgili olarak susumayi telkin ederlerdi. Unutmuyorduk ama konusmamayi yegliyorduk. Uzun yillar suskun kaldik. Hiç unutmam büyükannelerim sözü edildi mi konuyu kapatirlar”.. Allah düsmanima bir daha o günleri göztermesin” derlerdi. Türk komsulariyla 1915 öncesinde oldugu yine iyi komsuluk ve dostluk iliskileri devam ediyordu. Bir kinleri, düsmanliklari yoktu ama o günleri de unutamiyorlardi.
Söyledigim gibi konu uzun yillar tabuydu. O günleri açikça konusmak sakincali olabilirdi. Derken 1915 olaylari ASALA’yla 1970-80’li yillarda tekrar gündeme geldi. Bir firtina da o zaman esti. Konuyla ilgili kitaplar,kitaplar,kitaplar ardarda yazildi. Bu kitaplar konuya yazarinin bakis açisina ve yazilis amacina göre farkli yaklasim ve içerikteydiler. Bir çirpida hepsini de okuduk. O günleri yasayan büyüklerden, daha dogrusu o günlerin (Türk ve Ermeni) taniklarindan dinlediklerimizle okuduklarimizin uyumlu sentezi,konyla ilgili bilgilerimizi olusturdu.

1915 tehciri her seyiyle bir olguydu.O günlerin Anadolu’sunu bilen gören,o günleri yasayan Türk’ün de Ermeni’nin de belleklerinde yasanmis olaylarin izleri,kareleri vardi.Bunlar simdilerde dededen babadan isitilen”seyler” olarak sikça dile getirilir oldu.

Gelelim sözün özüne. Yukarida degindigim gibi 1915 kimsenin yok demedigi bir olgudur. Öyle bir olgu ki Anadolu topraklarinda 2500 yildir var oldugu tarihi belgelerle bilinen bir halk, Türklerle birlikte 900 yillik”sadik” birliktelikten sonra ayni takvim diliminde ayni yöntemle Osmanli’nin tüm yerlesim birimlerinden kopartilmis. Bu olay neydi? Iki karsit görüs var. Simdi bunun adi tartisiliyor çok mu önemli sanki. Bunun adinin su ya da bu olmasi bu insanlari geri mi getirecek?

Tarihi yanlislarin tekrar etmemesi, onlari dogru yorumlamakla,onlardan ders almakla mümkündür. Bu nedenle asil görevinin tarihi olaylari tüm gerçekleriyle aydinliga kavusturmak, ortak görüste birlestirmek olduguna inanmiyoruz. Inandigimiz bir sey daha var. Bize düsen bu görevin AGOS’ta sözü edilen Ermeni Arastirmalari Enstitüsü’nce Türk ve Ermeni aydinlarin birlikte olusturacaklari çalisma gruplarinca gerçeklesebilecegidir. Deniyor ki”Yalniz Ermeniler mi sürüldü, öldürüldü, Türkler de Balkanlar’dan Kuzey Kafkasya’dan sürüldü, göç etti, öldürüldü”. Insan yüregi tasiyan herkes ”aci-ates” hangi toplumu yakarsa yaksin hepsine de üzülür. Elbette Ermenilerin acilarini hatirlamak Türklerin acilarini göz ardi etmemizi gerektirmez. Tabii bunun tersi de geçerli türklerin basina gelen acilar da Ermenilerin çektiklerini mazur göstermemeli. Insanin insana yaptigi, tüm cografyalarda insanlik suçudur. Bunun da soy ve köken ayirimi olmaz. Nitekim Turan serüvenine kapilan bir pasanin 1915’te Sarikamis’ta soguktan donan doksanbin askerini de her okudugumda içim sizlar. (Ismini tasidigim dedem de 1914’te askere çagirilmis ve Sarikamis’ta ölmüs)

Bizim Balikli Mezarligi’nda Balkan savasinda ölen Ermeniler için dikilen bir anit mezar var. Hafta içerisinde yolum düstü ugradim. Türklerle beraber omuz omuza ayni amaç için çarpisan Ermeni askerleri de vardi. Onlari ziyaret ettim. (Balkan savasi 1912’de oldu. Aradan 3 yil geçti. Savasta ölenlerin aileleri ve sag kalan arkadaslarina 1915’te ne oldu dersiniz? Belki ölenlerin sag kalan arkadaslari henüz terhis olmamislardi bile. Bildiginiz gibi 1915 tehcirinden önce ordudaki Ermeni askerler ve tüm yerlesim birimlerindeki ileri gelenler toplatilip sürüldü. Bu tarih 24 nisan’dir. Üç hafta sonra tehcir uygulamasi basladi).

Hayalimde bir anit mezar diktim ve kitabesine de Sayin Hasan Cemal’in (Milliyetteki makalesinden) su sözlerini yazdim: ”Kansiz ,acisiz tarih yok. Kimi az acili,kimi çok,kiminin trajik sayfalari az, kiminin çok, kimi sayfalarda kirim yaziyor, kimilerinde soykirim… Kimilerinde etnik temizlik yazar kimilerinde insanliga karsi suç..”. Sayin Cemal söyle devam ediyor “Lütfen bunlarin tarifleri bize artik yük olmasin. Tarihi tarihçilere,hukukçulara birakalim. Bu tartismalar için özgür platformlar olusturalim…”

Bu görüslere itirazi olan var mi?

Yorumlar kapatıldı.