Hakimlik kararındaki kimlik bilgilerine bakıldığında; haklarında “tasarlayarak öldürme” “ve “silahlı terör örgütüne üye olma” suçlamasıyla soruşturma yürütülen dokuz şüpheliden sadece birisi Türk. Diğer sekiz şüpheli yabancı uyruklu. Bunlardan üçü Türk vatandaşlığı hakkını elde etmiş. İkisi, geçici ikamet hakkına sahip. Üçünün ise, ne vatandaşlığı mevcut, ne de geçici ikamet hakkı var
Santa Maria Kilisesi, saldırıdan sonra (Fotoğraf: AA)
Sarıyer’deki Santa Maria İtalyan Kilisesi’ne yönelik terör saldırısıyla ortaya çıkan yeni bilgileri aktarmaya bugün de devam ediyorum.
Büyüteç’te son yazıda İstanbul’daki IŞİD hücrelerinin, Horasan Grubu ile bağlantısını ortaya koydum.
Önemli bir tespitti.
Zaten, MİT’in hafta sonunda gerçekleştirdiği IŞİD operasyonunda yakalananların, Horasan Grubu’ndan oldukları açıklandı.
Örgütün eylem grubunun Türkiye’de hele ki İstanbul’da bu denli aktif olması dikkat çekici. Bu duruma akşamdan sabaha geçen sürede gelinmedi elbette.
Suriye’de 2011’de başlayan iç savaş sürecinde, özellikle siyasi iktidarın yürüttüğü politikanın sonuçlarıdır bugün yaşananlar.
Kontrolsüz dış göçün hızlanması, Türkiye’nin hedef ülke haline dönüşmesi, beraberinde radikal İslami terör örgütlerinin hücre örgütlenmesine girmesi, sosyolojik evrimleşmeyi en hızlı etkileyen parametrelerden oldu kuşkusuz.
Bu arada hiç dikkatinizi çekti mi bilemiyorum, daha önceleri belli kentlere yoğunlaşan IŞİD operasyonları şimdilerde neredeyse tüm ülkeye yayıldı. Örgütün pek duyulmadığı farklı kentlerde artık IŞİD operasyonları yapılmaya başlandı.
Bunun anlamı; IŞİD hücrelerinin ülke geneline yayıldığıdır. Kontrolsüz kalmaları halinde hücrelerinin gerek talimatla gerekse talimatsız, kendi inisiyatifleriyle eylem gerçekleştirebilme olanağına ulaşmasıdır.
Türk vatandaşı yapılan Horasan Grubu üyeleri
İtalyan Kilisesi’ne yönelik terör eyleminin ardından başlatılan soruşturma çerçevesinde gözaltına alınanlar, peyderpey savcılığa çıkartıldı. Tutuklananlar var, adli kontrol şartıyla serbest bırakılanlar var.
Aynı soruşturma çerçevesinde ulaştığım mahkeme kararını incelerken ilginç bir detayla karşılaştım.
Aktarayım.
İstanbul 3. Sulh Hukuk Hakimliği, kilise saldırısıyla bağlantı oldukları iddiasıyla gözaltına alınan dokuz şüpheliyle ilgili savcılık talebini değerlendirdi.
Hakimlik kararındaki kimlik bilgilerine bakıldığında; haklarında “tasarlayarak öldürme” “ve “silahlı terör örgütüne üye olma” suçlamasıyla soruşturma yürütülen dokuz şüpheliden sadece birisi Türk.
Diğer sekiz şüpheli yabancı uyruklu. Bunlardan üçü Türk vatandaşlığı hakkını elde etmiş. İkisi, geçici ikamet hakkına sahip. Üçünün ise, ne vatandaşlığı mevcut, ne de geçici ikamet hakkı var.
Örneğin, şüphelilerden Enver Karakaş. Çin’in özerk Sincan bölgesinin Hoten kentinden. Konya nüfusuna kayıtlı. Küçükçekmece’de ikamet ediyor. Lise mezunu ve aylık 40 bin lira geliri olduğunu savcılığa anlattı. Sabıkasız ve Türk vatandaşlığı hakkına sahip. Evli, dört çocuklu ve Mahmutpaşa’da esnaf.
Diğer şüpheli Mahmud Muhammed. Çin’in Yenişehir kenti doğumlu. Küçükçekmece nüfusuna kayıtlı ve aynı ilçede yaşıyor. Üniversite mezunu, evli, beş çocuklu, nakliyatçı ve aylık geliri 20 bin lira. Kişisel verdiği bilgiye göre sabıkasız. Türk vatandaşlığına sahip.
Şüphelilerden Maitiyasen Arifoğlu da diğer iki şüpheli gibi Çin’de doğdu. Enver Karakaş gibi Hoten kentinden. Küçükçekmece nüfusuna kayıtlı ve aynı ilçede oturuyor. Evli, dokuz çocuklu, ilkokul mezunu, araç kiralama işi yapıyor. Ayda 30 bin lira kazanıyor ve Türk vatandaşı.
Gelelim oturma iznine sahip Olim Ghulumov‘a. Ghulumov, Tacikistan vatandaşı, Başakşehir’de oturuyor. Evli ve yedi çocuklu. Lise mezunu, kaynakçı ve aylık geliri 500 dolar. Kendi verdiği bilgiye göre sabıkası yok. Oturma izine sahip. Ve 99’la başlayan kimlik numarasını kullanıyor.
Şüpheli İsmanoli Mırjozonov da Tacik vatandaşı. Evli, bir çocuklu, lise mezunu ve Kuran kursu eğitmeni. Aylık geliri 700 dolar ve sabıkasız. Kayıtlara göre İstanbul’da kaldığı adresi ve kullandığı telefonun numarasını bilmiyor! Vatandaşı Ghumulov gibi 99’lu kimlik numarasını taşıyor. Türkiye’de oturma izni var.
Çin kökenli şüphelilere yönelik iddialar
Savcılığın mahkemeye ulaştırdığı sevk kararına göre; kiliseye yönelik gerçekleştirilen eylem sürecinde adı geçen bazı şüphelilerin, eylemden önce Kayseri’ye gidişlerinde kullandıkları 34 FOU 975 plakalı aracın ruhsat sahibi Enver Karakaş. Karakaş’ın hakkında ayrıca “çatışma bölgeleri” olarak tanımlanan Suriye ve Irak’ta IŞİD’le bağlantısının bulunduğu bilgisi mahkemede mevcut. Yanı sıra asıl eylemci David Tanduev’le beraber Kayseri’ye gidip İstanbul’a geri döndüğüne ait kamera kayıtları mevcut.
Karakaş gibi Çin asıllı olup Türk vatandaşlığı hakkını kazanan Mahmud Muhammed’e yönelik suçlama ise şöyle: “Bir kısım şüphelilerin örgütsel toplantı için Kayseri iline gittikleri 34 LP 6121 plakalı aracın sahibi oluşu ve bu aracın Santa Maria Kilisesi saldırganlarından olduğu değerlendirilen şüpheli David Tanduev kiralanması ve şüphelinin çatışma bölgeleri ile irtibatlı ve iltisaklı olduğu yönünde bilgilerin bulunduğu…”
Bir diğer Çin uyruklu olmasının ardından Türk vatandaşlığını alan Maitiyasen Arifoğlu ise, eyleme katılan bazı şüphelilerin Kayseri’ye gidişte kullanılan 34 LP 6121 plakalı aracı eylemci David Tanduev’e kiralanmasını sağladığı gerekçesiyle adli soruşturmaya alındı.
Geriye kalan üç şüphelinin haklarındaki iddialar da farklı değil. Eylemcilerin, örgütsel amaçla İstanbul’dan Kayseri’ye gidiş gelişlerinde görev almak, organizasyonda yer almak.
Enflasyon gerekçesi!
Bu tabloya bakıldığında; IŞİD’in Horasan Grubu içinde yer aldıkları ve Santa Maria Kilisesi’ne yönelik eylemde görev aldıkları anlaşılan üç şüpheli, Türk vatandaşlığına sahipler.
Verdikleri bilgilerden görüleceği üzere, Türk vatandaşlığına hak kazanmak için gerekli olan şartları hangi koşullarda sağladıkları soru işareti kanımca.
Türk vatandaşlığı veya özel oturum izni verilen verilen yabancı uyruklu şüphelilerin, Türkiye’de sansasyonel bir eylemi gerçekleştirmelerinin yanında başka eylemler için de bir dizi hazırlık yaptıklarının ortaya çıkarılması fazlasıyla dikkat çekici.
Bu ve benzeri kişilere Türk vatandaşlığı verilmesinde kim / kimlerin referans olduğunun gün yüzüne çıkarılması kamu güvenliği bakımından gerekli.
Bu arada bir ilginç bilgi vereyim; mahkemeye sevk edilen dokuz şüphelinin tamamı tutuklandı.
Ayrıca gerek şüpheliler gerekse avukatları, örgütsel toplantı amacıyla Kayseri’ye gidiş gelişte kullanılan aracın kiralanmasını “enflasyondan kaynaklanan geçim sıkıntısı” nedeniyle ek gelir elde etmek amacını öne sürdü.
Aynı soruşturmanın diğer şüphelilerine bakıldığında da gözaltına alınan 50’den fazla şüpheli içinde Türk uyruklu şüpheli sayısı bir elin beş parmağı kadar neredeyse.
Türkiye’de terör eylemi potansiyeli olduğu ifade edilen ya da IŞİD’le bağlantısı bulunduğu gerekçesiyle farklı dosya / dosyalardan yargılanan kişilerin cezaevinden tahliye olmasından sonra ilgili kamu kurumlarınca yakın takibe alınmadığının görülmesi, üzerinde ciddi biçimde düşünülmesi gereken konu başlıklarından maalesef.
Nurdağı’nda düşen polis helikopteri
Gaziantep’teki helikopter kazasında şehit düşen Pilot Emniyet Amiri Cemil Gülen ve sözleşmeli Pilot Levent Öztürk’ün cenaze töreni.
Hatay Havalimanı’ndan havalandıktan sonra Gaziantep Nurdağı üzerindeyken düşen polis helikopterinde pilotlar Cemil Gülen ile Levent Öztürk şehit oldu.
Emniyet Genel Müdürlüğü Havacılık Dairesi envanterinde kayıtlı EM 708 kuyruk numaralı helikopterin düşmesiyle ilgili yeni bilgilere ulaştım.
Envanterdeki güçlü helikopterler arasındaki Sikorsky S-92 model hava aracı, beraberinde Bell cinsi helikopter ile Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın Hatay – Gaziantep temaslarını izlemek amacıyla Ankara’dan gönderildi.
Erdoğan’ın Hatay’daki temaslarını tamamlayıp karayoluyla Gaziantep’e geçmesiyle birlikte havadan geçiş yapan helikopterler arasında Cumhurbaşkanlığı’na ve Kara Kuvvetleri’ne ait farklı helikopterler de vardı.
Düşen helikopterin pilotları, diğer polis helikopteriyle birlikte Cumhurbaşkanlığı’na ait iki helikopterin ardından havalanmak için izin aldı.
Bu sırada Kara Kuvvetleri’ne ait helikopterlerin pilotları hava muhalefetini gerekçe gösterip havalanmaktan vazgeçti.
Dört helikopter belirli zaman ve mesafe aralığı ile Gaziantep’e doğru seyrederken EM 708 kuyruk numaralı helikopter buluta girdi.
Helikopter 9 bin 500 feet’e kadar yükselmesine karşın buluttan çıkamadı. Aynı zamanda yükselme sırasında diğer polis helikopteriyle çarpışmamak için bulut içindeyken geri dönüş girişiminde bulundu.
İşte bu sırada vertigo adıyla bilinen durum gerçekleşti. Havacılık sektöründe bilinen adıyla vertigo, “pilot tarafından farkına varılmayan, düzenli olarak devamlı artan ve uzayan bir dönüşü takiben aniden düz uçuşa geçilmesiyle” ortaya çıkıyor.
Çok kısa zaman aralığında hava aracının kontrolünü yitirmesine neden olan vertigo, EM 708’in düşmesine neden oldu. Kaza sadece 10 saniyelik bir sürede gerçekleşti.
Helikopterlerde gece görüş olmasına karşın bulut içinde devam eden seyir sırasında etkisiz kalan gece uçuş sistemi, hava aracının kendisini kurtarmasına yetmedi.
Hava olayının ardından içinde üç mürettebat bulunan EM 708, burun üzeri düştü.
Helikopteri kullanan her iki pilotun da tecrübeli olduklarını ekleyim.
İlk yorum yapan siz olun