Oğuz Yücel, Yunanistan’ın Türkiye ile gerilim politikasının lobicilik faaliyetleri ve ülkenin genel durumu bakımından değerlendirmesini AA Analiz için kaleme aldı.
Oğuz Yücel
Lobicilik faaliyetlerinin Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) önemli bir yer tuttuğu herkesin malumudur ve lobilerin etki alanları etnik grupların gücü nispetindedir. Ermeniler, Yahudiler gibi Yunanlılar da lobicilik faaliyetlerinde ön plana çıkmaktadır. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) de Yunanlılara Amerika’da 100’den fazla lobisiyle sağladığı desteğe ek olarak, özellikle 1974 yılından sonra Ermeni Lobisi ile yapılan ittifak da eklendiğinde Yunanistan’ın, ABD’de lobicilik faaliyetlerinde etkin bir durumda olduğu söylenebilir. Dolayısıyla Türkiye, Amerika’da sayısı çok fazla olan Ermeni ve Yunan lobisi ile mücadele etmek zorunda kalmıştır[1].
Yunanistan, Türkiye ile yaşadığı her kriz döneminde kendisine destek aramak için lobicilik faaliyetlerine sarılma eğilimindedir.
Yunanistan, Türkiye ile yaşadığı her kriz döneminde kendisine destek aramak için lobicilik faaliyetlerine sarılma eğilimindedir. Atina’nın bu faaliyetlerine destek ise Sevr Antlaşması’na destek veren ülkelerden geliyor. Yunanistan, ABD’de var olan American Hellenic Educatioanl Progressive Association (AHEPA) ile American Hellenic Institute (AHI) isimli lobileri sayesinde Kıbrıs, Patrikhane, Ruhban Okulu, Batı Trakya, Ege Denizi’ndeki sorunlar, Türkiye’nin silah alımları gibi meselelerde Türkiye’ye karşı önemli bir destek sağlamaya çalışıyor. ABD Başkanı Joe Biden’ın başkanlığından sonra Yunanistan ile ABD arasındaki ilişkilerde büyük bir ilerleme sağlandı ve Yunan Lobisi’nin Türkiye karşıtı faaliyetlerinde gözle görülür bir artış yaşandı. Yunanistan, emrindeki lobilerle sadece kendine destek sağlamıyor, aynı zamanda Türkiye’nin ABD ile ilişkilerine de zarar vermeye çalışıyor. Bugün Yunanistan’ın Türkiye karşıtlığındaki en büyük destekçileri ABD’de var olan lobileridir.
Yunanistan’ın demografik, ekonomik, askeri bakımdan gücünün ve eksiklerinin farkında olmadan, sadece Batılı güçlerin desteğiyle Türkiye’ye karşı bir mücadeleye girmesi tarihin tekerrür edeceğine dair bir işaret olarak yorumlanmalıdır.
Yunanistan’ın ekonomik potansiyeli
Yunanistan da diğer batı ülkeleri gibi hızla yaşlanan nüfusa sahip bir ülke olarak ön plana çıkıyor. Bununla birlikte, diğer Avrupa devletleri gibi nüfusunu arttırmaya yönelik politikaya da sahip değil. Yunanistan, siyasi gelenek olarak tutucu bir yönetim biçimini benimseyerek varlığını devam ettirme çabası içerisinde. Olası bir sanayileşme hamlesi yapabilecek bir güce de sahip olmayan Yunanistan, artacak olan nüfusunu doyuracak bir teknik eğitim ile üretime de sahip değil -kaldı ki beyin göçünde üst sıralarda yer alıyor. Bazı Yunan liderlerin beyin göçünü engelleme vaatlerine rağmen bu yolda bir ilerleme sağlanamadığı gibi Yunanistan’ın kaybettiği nitelikli nüfusun yerini doldurabilecek teknik-ekonomik yeterliliği de mevcut değil.
Yer altı kaynakları bakımından da pek olumlu bir görünüm arz etmeyen Yunanistan’ın coğrafyası, sanayi hamleleri yapabileceği bir altyapıya da sahip değil. Ülkede temel beslenme için ekilebilir alan yetersiz. Üretim için gerekli hammaddenin taşınması tamamen kıyı şeridi boyunca gemilerle ve limanlarla sağlanıyor. Bugün dahi deniz taşımacılığı olmasa, Yunanistan taşımacılık konusunda sıkıntıya düşebilir. Nitekim Yunanistan’ın taşımacılık için gerekli kara yolu ulaşımı Avrupa standartlarının çok altında. Bu durum ise sanayi hamlesi yapabilecek bir ülke için oldukça olumsuz bir görünüm arz ediyor.
Bununla birlikle Yunanistan’da ülkenin coğrafi konumundan, özellikle de adaların konumundan dolayı tatlı su krizi yaşanıyor. Küresel ısınmanın da etkisiyle büyük sıkıntıların doğacağı öngörülse de Yunanistan devlet yöneticileri hem konuya dair fikir sahibi değiller hem de bu durumun üzerine eğilmemekte ısrar ediyorlar. Bu durumun Yunanistan ekonomisi için hayati derecede önemli olan balıkçılık, sebze-meyve üretimi ile en önemli gelir kaynağı turizm üzerinde olumsuz bir etki oluşturacağına kesin gözüyle bakılabilir.
Genelde AB’nin özelde ise Almanya’nın tüm teşvik ve desteklerine rağmen Yunanistan’ın gerçekleştirdiği sanayi proje ve hamleleri kimi yerlerde yarım kaldı kimi yerlerde ise hiç başlamadı. Yapılan sanayi bölge projeleri devlet adamlarının aldığı rüşvetler, projelerin yanlış planlanması gibi iç sebepler ve de siyasi çekişmeler yüzünden terk edilmiş haldeler. Bununla birlikte ülkenin teknik öğrenci yetiştirmek için var olan eğitim kurumları son dönemde gelişen teknolojilere entegre olmaktan da çok uzak.
Yunanistan’da yolsuzluk ve rüşvet
Siyasi görünüm olarak ise Yunanistan’da siyasi çekişmeden kaynaklanan liyakatsizliğin had safhada olduğu ifade edilebilir. Devlet memurluklarının neredeyse tümünün siyasi bağlantılara göre verildiği ülkenin, hava kuvvetlerinin pilot seçimlerinde dahi usulsüzlük yapıldığı son dönemde medyaya yansıyanlar arasında. Yine geçtiğimiz yıllarda polisin rüşvet alarak suç örgütünde görev alan suçluları kolladığı ortaya çıkmıştı. Ülkenin dış kaynaklardan silah alımlarında ise üst düzey yönetici ve siyasetçilerin Alman ve Fransız firmalarından silah satın alınması için rüşvet aldıkları açığa çıkmıştı. 2 Ocak 2014 tarihli gazetelerde Yunanistan’daki bu rüşvet olayları hakkında Yunan yargısının, Savunma Bakanlığındaki 1990-2000 yılları arasında 10’dan fazla silahlanma programında üst düzey ordu mensuplarının rüşvet karşılığı iş yaptığını, Alman Atlas Elektronik savunma sistemleri şirketinin eski Yunan temsilcisi Panayotis Evstathiou’nun, eski hava ve kara komutanlarının da olduğu 10 üst düzey yetkiliye rüşvet dağıttığını itiraf ettiği haberleri görülebilir.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün belirttiğine göre yolsuzluk ve rüşvet Yunanistan’da büyük bir sorun olmaya devam ediyor. Yine bu kurumun belirttiğine göre rüşvet, 2007-2008 yılındaki kriz ile had safhaya ulaştı ve bugün Yunanistan dünyada son 10 yılda rüşvetin en çok arttığı ülkeler arasında 49’uncu sırada yer alıyor[2][3].
Tüm bunlara ek olarak Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in muhalefet liderlerini hukuksuz olarak dinlettiği ve izlettiği de ayyuka çıkan bir durum. Ancak halihazırda Türkiye ile devam eden krizden ötürü muhalefet bu işin üzerine pek gitmiyor, hükümet yanlısı medya da bu durumu göz ardı ediyor.
Yunanistan’ın Türkiye politikası
Türkiye ile Yunanistan arasında var olan rekabetin Yunanistan açısından başarıya ulaşması orta ve uzun vadede mümkün görünmüyor. Ülkenin yöneticilerinin sahte gündemler oluşturarak, silah tedariklerini başka ülkelerden sağlayarak topluma “Türkiye’ye karşı üstünlük kazanıldı” duygusunun verilmesi tamamen bir iç politik söylem olmaktan öteye geçemeyecektir. Yunanistan’ın demografik, ekonomik, askeri bakımdan gücünün ve eksiklerinin farkında olmadan, sadece Batılı güçlerin desteğiyle Türkiye’ye karşı bir mücadeleye girmesi tarihin tekerrür edeceğine dair bir işaret olarak yorumlanmalıdır. Çünkü eldeki veriler Yunanistan’ın bu mücadeleyi kazanma ihtimalinin olmadığını gösteriyor.
Yunanistan’a karşı Türkiye’nin, Batı harici başka bir güç ile iş birliği yoluna gitmesi Batı’nın istemeyeceği bir durum olarak değerlendirilebilir. Zira önümüzdeki yıllarda gerçekleşmesi muhtemel Çin-Rus birlikteliğinin Akdeniz’deki müşterek faaliyetleri ABD ve AB ülkelerinin nezdinde Türkiye’nin önemini ve konumunu daha da artıracak, Yunanistan’a verilen bu tavizler o dönemde verilmeyecektir. Türkiye’nin Rus-Çin birlikteliğine katılması, tercihini bu bloktan yana kullanması AB-ABD’nin göze alabileceği bir tercih olmayacaktır.
Öte yandan Yunan devleti Yunanistan’ın AB ve ABD ile ilgili olarak tam bir bağdaşıklık içerisine girmesini istiyor. Lakin ABD’nin bunu kabul etmesi için Yunanistan’ın enerji denkleminde yer alması gerekiyor ki bu durumun şimdilik imkansız olduğu söylenebilir. Yunanistan enerji taşıyıcılığı alanında herhangi bir rol alamazsa -ki bu durum bugün Batı için daha pahalı bir seçenek- ABD tercihini Yunanistan ile tam bir entegrasyondan yana kullanmayacaktır.
Yunanistan için tek çare Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğal gaz taşımacılığında “Avrupa’nın kapısı” rolünü üstlenmek olacaktır. Yunanistan bunun için Mısır ve İsrail gibi ülkelerle görüşmeler yapıyor olsa da bu ülkeler için Türkiye daha stratejik bir pozisyondadır. Yunanistan’ın ABD ve AB için vazgeçilmez bir pozisyonda olabilmesinin tek yolu, yukarıda adı geçen “enerji kapısı” olmasından geçiyor. Tüm bu nedenlerden dolayı Yunanistan Devleti, Türkiye için tehdit unsuru olamayacaktır. Zira Yunanistan hem stratejik açıdan hem de yüzölçümü ve nüfus bakımından bu bahsettiğimiz durumların şartlarını haiz değildir.
[Oğuz Yücel, Marmara Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Doktora Öğrencisi]
[1] John Newhouse, “The Influence of Lobbies on U.S. Foreign Policy”, Foreign Affairs, May/June 2009, Vol. 88, No. 3 (May/June 2009), s.73.
[2] https://www.transparency.org/en/press/2021-corruption-perceptions-index-press-release
[3] https://www.transparency.org/en/press/2021-corruption-perceptions-index-press-release-regional-western-europe
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
İlk yorum yapan siz olun