Ordu, yemyeşil yaylaları, Akdeniz’i aratmayan sahiliyle Karadeniz’de turizmin dinamosu olabileceği iddiasında
Hilmi Güler… ODTÜ mezunu doktor bir metalurji mühendisi… 58, 59 ve 60’ıncı hükümetlerde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yaptı… Bu görevi cumhuriyet tarihinde en uzun süre ifa eden bir isim Güler…
Karadeniz Yason Burnu’nu bazen dövüyor, bazen okşuyor.
2019’dan bu yana tüm enerjisini, insanı, doğası ve tarihiyle Karadeniz bölgesinin en özel kentlerinden biri olan Ordu’ya zerk ediyor.
Ama bu kez Büyükşehir Belediye Başkanı unvanıyla…
Güler’in başlattığı bir seferberlik halini yaşayan Ordu, “Fındıktan çok daha fazlasıyım” diye haykırıyor. Her yıl ağustos ayında Ordu fındıkla yatıyor, fındıkla kalkıyor; çiftçisinden memuruna, balıkçısından esnafına herkes fındığa koşuyor.
Ama durun! Karadeniz’in en özel sahillerine sahip Ordu’un bölgenin turizm incisi olabilecek potansiyeli var. Kıyılarını sahil yoluna teslim etmeyen Ordulu, bunun ödülünü almaya çok yakın.
Hadi Ordu’nun kıyısını kesitlere ayıralım. Mesela bir kesidinde dalga sörfü yapıyoruz. Şaka değil! Güler, Ordu’yu bir dalga sörfü cennetine dönüştürme iddiasında; “Yıl boyu 200 günden daha fazla sörf eğitimine uygun hava ve deniz var. Dalga Sörfü Eğitim Merkezi’yle Ordu’yu bu alanda dünya markası hâline getireceğiz” diyor.
Hilmi Güler, eşlik ettiği gezimize başlamadan önce bizi ofisinde ağırladı.
Karadeniz’in Karadenizli’nin bilinç altına işlediği hırçınlığı, türküler bazen de ağıtlara konu olur. Güler’in hedefiyse deniz gördüğünde içi gülen gözler…
Yelkenliler, kanolar ve hatta vapurla şenlenen denizinin dalgalarında şimdi de sörfler dans ediyor.
Bir zamanlar Kadıköy-Beşiktaş arasında mekik dokuyan İstinye Tersanesi 1977 doğumlu Şehit Temel Şimşir Vapuru şimdi Ordululara denizi sevdiriyor. Restoranı, kafeteryası, çocuk oyun alanı olan 600 kişi kapasiteli gezi vapurunda seyir halindeyken konserler veriliyor.
Sahilden bir kesit daha; “Sakin Şehir” Perşembe’de dalgaların bazen dövdüğü bazen okşadığı Yason Burnu her gün yüzlerce yerli ve yabancı turist ağırlıyor. 1. derece arkeolojik, 2.derece doğal sit alanı Yason Burnu’nda 1869’da yapılan kilise, bu doğa harikasına uygun hava şartlarında ilahi bir hava da veriyor.
Hadi yeni bir kesit; bir zamanlar çöplerin döküldüğü Hoynat Adası, bugün eşine Tayland, Phuket kıyılarında rastlanabilecek bir doğal estetiğe kavuşmuş. Turistlerin akın ettiği adada karabataklara çift gümüş martılar yarenlik ediyor. Adanın karşısında bir süre öncesine kadar atıl durumda olan alan seyir terası olmuş, altındaki eşsiz kumsalı dalmış sanki izliyor.
Ve bu kesitlerin arasındaki plajlarda Ordu halkı denizle kucaklaşıyor…
Kurul Kalesi’nde tarih yazılıyor
Kazı Başkanı Prof. Dr. Yücel Şenyurt Milliyet Arkeoloji’nin 23 Ekim’de yayımlanacak 19’uncu sayısında yazacak ama bu satırlarda da Kurul Kalesi kazıları ve kalede bulunan Kibele heykelinden bahsetmeliyim.
Hilmi Güler, Kurul Kalesi’ndeki kazıya büyük önem veriyor. Bulunmasının ardından arkeoloji dünyasında büyük ses getiren Kibele heykeli, Kybele Ordu markasınna ilham kaynağı oldu.
Pontos Kralı VI. Mithradates’in kalelerinden birisi olan Kurul’da 2016’da tahtında oturan bir ana tanrıça Kibele heykeli bulunmuştu. 200 kilo ağırlığında, 110 santimetre boyundaki heykelin kucağı ve çevresinde sikkeler, silahlar gibi “adak eşyalar” vardı. 2 bin 100 yaşındaki heykel, Roma saldırısı sırasında giriş kapısının yıkılarak heykelin üzerini örtmesiyle günümüze ulaşabilmişti. Çok önemli pagan sembolü, Hıristiyanlığı görememesinin ödülünü adeta bir zaman kapsülü gibi günümüze büyük ölçüde sağlam ulaşarak almıştı. Türkiye’nin Karadeniz kıyılarında bulunan tek Kibele idolü bugün İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde.
UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne aday 2 bin 300 yıllık Kurul Kalesi -Kibele sayesinde mi bilinmez- o kadar bereketli ki sürekli Dionysos, satyr büst ve maskları, sikkeler bulunuyor. Kazılarda bugüne kadar çıkarılan tarihi eser sayısı 2 binin üzerinde. Ee artık Ordu bir arkeoloji müzesini hak etmiyor mu? Ne diyoruz; tarihi eser yerinde sergilenince güzel!
Toprakları ve denizi her daim bereketli Ordu bunu belki de gerçekten Kibele’ye borçlu. Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin bir girişimi olan çikolata markası “Kybele Ordu” da bereket tanrıçasının himayesinde ulusal ve uluslararası çıkış hazırlığında. Fındıkla kakaonun en ideal birlikteliğini sağlama iddiasındaki butik marka İstanbul’da Galataport gibi seçkin bir bölgede mağaza arayışında.
3 ay değil, 12 ay Ordu
Ordu’nun dereleri meşhurdur ya; işte o derelerin beslediği çağlayanlarla şenlenen yaylalar kış aylarında kar festivallerine sahne oluyor. Akkuş, Argan, Aybastı, Perşembe, Kabadüz, Çambaşı, Gölköy, Uluvahta, Mesudiye, Keyfalan yaylarında geçen kış düzenlenen festivaller, Hilmi Güler’in “3 ay değil, 12 ay Ordu” sloganının da yakıtı oluyor.
Türkiye’de kış turizmi gözdelerinden biri olmaya aday Çambaşı Yaylası, 2 bin metre yüksekten sahile selam çakıyor. Yaylanın turistik bungalovları misafirlerine masalsı güzellikler vadediyor.
Menderesleriyle meşhur Aybastı Yaylası’nda da balon turizminin başladığından bahsetmiş miydim?
Peki ya Ünye’de kentin ilk ve tek turizm tescilli mağarası olan Yazkonağı’ndan. Fay kırığı boşluğunda yer altı sularının genişlemesiyle oluşan 900 metre uzunluğundaki mağarada 25 metre yüksekten akan iki şelale bulunuyor.
MFÖ şarkısından esinlendiğim başlık yazdıklarım ve yazamadıklarımın teminatı. Ordu merkeze 520 metre yüksekten hükmeden Boztepe’de oturduğumuz masada Güler’in, “Siz ne önerirsiniz?” sorusunda verdiğim yanıt da mealen başlıktaki gibi oluyor.
Fatsa’sından Mesudiyesi’ne, Ünye’sinden Perşembe’sine her biri farklı bir renk 19 ilçesiyle kabuğunu kırmaya çalışan Ordu fındıktan çok daha fazlası; gidin, görün ve yaşayın! Hak vereceksiniz…
İlk yorum yapan siz olun