Mehmet Şeker
Anlaşmalara aykırı olarak adaları silahlandıran ve topraklarını ABD’ye kiralayan Yunanistan, şimdi de Doğu Akdeniz’de Fransa’yla beraber askerî tatbikat yapmaya niyetlendi.
Ankara şiddetli tepki gösterdi ve Yunan Büyükelçisi’ni Dışişleri’ne çağırarak nota verdi.
Bugüne kadar çok nota verdik onlara.
Biriktirseydiler, bir beste yapacak yekûna ulaşırdı.
*
Yunan Büyükelçisi’ni ikide bir Dışişleri Bakanlığı’na çağırmak can sıkıcı bir şey.
Onun yerine orada bir oda verilse, köşeye bir kanepe atılsa…
Önümüz kış, Ankara geceleri soğuk olur, iki de yorgan şart.
Böylece hem zahmet azalır hem iki taraf için zamandan tasarruf sağlanır. Zile bas, gelsin.
*
Yunanistan’ın küstahlığı ve hadsizliği son zamanda zuhur etmiş bir durum değil.
Yıllardır aynı.
Aramızdaki denize ve adalara bütünüyle sahip olmak yetmiyor, topraklarımıza da göz dikmiş.
Öyle bir noktaya geldik ki artık “Savaş ihtimali var mı?” diye düşünme aşamasını geçtik, “Ne zaman başlayacak ve ilk kurşunu hangi taraf atacak?” diye bakıyoruz.
*
Bir de içimizdeki Yunanlar var.
İstanbul Sultanahmet Meydanı’na Bizans dönemindeki gibi hipodrom yapmayı düşünmüş birileri.
Eski gravürlerde kalmış o hipodromu yapmak için, bölgede ne varsa yıkmak gerekiyor tabii.
Kimmiş onlar diye merak etmek yanlış.
Belediye dolaylarından birileri. At koşturmak isteyenler. Belki gladyatör de dövüştürürler.
Seçim sonunda Yunanların niye sevindikleri şimdi daha netleşti.
*
Hipodrom yapmayı düşünmekle kalmamışlar, bir de animasyon hazırlamışlar.
Ankara’ya teklif sunmuşlar.
Bu edepsizliği gören şair yazar Şaban Abak, şöyle tepki gösterdi:
“Ne güzel animasyon hazırlamış Bizanslılar! Ayasofya’nın minareleri yok, Sultanahmet’i de yıkmışlar, Türk-İslâm Eserleri Müzesi İbrahim Paşa Sarayı kalır mı, o da yıkılmış! Ortalıkta hiç Türk görünmüyor; demek ki son ferdine kadar katletmişler!”
Görüştüğümüzde sözlerine iki cümle daha ekledi:
“Bu gülünç teklifin ciddiye alınmasını istemem. Aksi takdirde Türk milletine, Türk tarihine ve Türk kültürüne Ermeni terör örgütü Asala ile PKK’nın iftiralarından daha korkunç, daha hayasızca bir saldırı saymamız gerekir. Koruma Kurulu, bu teklifin sunulmasına dahi müsaade etmemeli, ayrıca bu küstah teklifin sahipleri hakkında suç duyurusunda bulunmalıdır.”
*
İTÜ Maden Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü›nden Prof. Dr. Cenk Yaltırak ise konuyu beklenen depreme bağlayıp ciddiye alınması gereken bir açıklamada bulundu.
“Bu animasyon sadece 10. yüzyıla ait. 5. yüzyıl ve 16. yüzyıl da var. Bu 989 depremi kenti dümdüz etmeden. 1509’da da kalanı dümdüz oldu, birkaç kilise hariç. 109 cami yıkıldı.
Beklediğimiz depremle Ayasofya dâhil, ayakta bir şey kalmayacak.
Bu yüzden üzmeyin kendinizi, vakit varken hepsini doya doya ziyaret edin.
Bizim camilerimiz Bizans tuğlası ve tuğla duvar değildir. Aksine, kesme taş arası dolgu.
Bu sebeple tamamen ayakta kalmayacakları aşikâr. 1766 ve 1754 depremlerinde hepsi hasar aldılar. Olacak deprem ise 1766’dakinden üç kat daha büyük.”
*
Prof. Yaltırak herhangi biri değil. Deprem üzerine yıllardır çalışıyor.
Marmara Denizi üzerine yaptığı çalışmalar dolayısıyla TÜBİTAK Teşvik Ödülü’nü, doktorasını tamamlamadan kazanan ilk araştırmacı olmuştu.
Bu uyarıları duymazdan gelemeyiz. Söylenmemiş sayamayız.
Depremin günü saati de belli değil üstelik.
Fayların keyfine kalmış. Üç vakte kadar sallayabilir. Üç ay mı, üç yıl mı, otuz yıl mı bilinmez
Alınabilecek ne tedbir varsa, bir an önce başlamak şart.
İçimizdeki ve dışımızdaki Yunanlar ile başa çıkabiliriz ama depreme karşı galip gelemeyiz.
İlk yorum yapan siz olun