Ragıp Karadayı
Cemaatten biri cevap verdi:
– Hocam biz bir şey görmedik ama dedelerimizden, ninelerimizden duyardık ki orası tekin değil.
– Nasıl?
– Mübarek birileri yatıyor ama bilen yok. Çok eski bir hikâye anlayacağın.
– Anlatın merak ettim.
– Bazen çocuklar, kadınlar orada mum yandığını görmüşler. Tabii kimse inanmıyor onların dediklerine ama neredeyse her evde bir hatırası var.
– Niçin inanmıyorsunuz ki?
– Hocam biz bir şey görmedik. Ne bileyim hayal kuruyorlar gibi düşünüyoruz.
Salmangil’in Mevlüt Ağa köyün en güngörmüş ihtiyarlarından biriydi. Ermeni harbinde Halit Paşanın çavuşuymuş. O söze girdi.
– Hocam şu gözlerim şahit oldu. Biz İd’den Ermeni eşkıyasını süre süre Şekerli’ye, oradan da bizim köye doğru geldik. Meğer Uruslardan kalan cephaneliklerle evlere sinmiş Ermeniler, bizim askerimiz su içmek için Sütlü Pungar’a hücum edince yaylım ateşine başladılar. Sayısız askerimiz arkadan vuruldu, nâhak yere kırıldı, şehit düştü. Gerçi onları saklandığı inlerinde bulduk canlarını Cehenneme gönderdik ama bizim uşaklardan da epey kaybettik. O kayalığın dibi kan gölüne dönmüştü. Sütlü Pungar kan akmış bir müddet. Tabii köyde de kimseler yok önceden Yozgat taraflarına hicret etmişler. Öyle bıraktık Topyolu’na doğru sürdük kefereyi. Ben öyle sanıyorum ki bu görülenler tesadüf değil. Bir iki kişi değil ki inkâr edesin. Hem bir de; “Gördüm” diyenlerin hepsi de çok takva kişiler. Benden bu kadar.
Zulüm ile akan kanlar,
Akıtanı boğar bir gün.
Şehit olup düşen canlar,
Nur içinde doğar bir gün.
Anan sızlar, atan sızlar,
Yer altında yatan sızlar,
Vatan satar vatansızlar
Hesabını verir bir gün.
Korkuludur bütün düşler,
Eğri büğrü bu gidişler,
Söktükleri sağlam dişler,
Kurşun olur yağar bir gün.
Topçuların İsmail Ağa söze girdi.
– Hocam, bizim davar sürümüz varmış. Urus hepsini getirip köyün önüne indirmiş. Havalar o zaman soğukmuş, anam anlatıyordu. Çayın üzeri buz bağlamış Köyle bizim merek arası bir bütün olmuş. Besili tokluları çifter çifter kesip yemişler. Kebap kokuları her tarafı kaplamış. Onların zulmü sayılamayacak kadar çok ah ah!
– Ya demek öyle ha! Şimdi anlaşıldı mesele.
– Ne anlaşıldı Hocam?
– Yani oranın şehitler mekânı olduğu.
– Urus çekildikten sonra toplanan kemikler, kafatasları kabristanda bir çukur kazıldı defnedildi.
– Ecdat ne çileler çekmişler. Bütün şehitlerimizin, bu köyden vefat edenlerimizin, akraba ve yakınlarımızın ruhu için el-Fâtiha…
Yol korkulu, uzun ve dar,
Ölüm vardır, her can tadar,
Sanma hayat kabre kadar.
Nice güneş doğar bir gün.
İbretle bak olaylara!
Alaylara, kalaylara,
Sığmayanlar saraylara,
Toprak eve sığar bir gün.
Yerde kalmaz elbet zulüm,
Ciğerimiz dilim dilim,
Her planı bozar ölüm,
Ecel başa ağar bir gün.
DEVAMI YARIN
İlk yorum yapan siz olun