13 Temmuz 2022’de ABD Temsilciler Meclisi, Türkiye’yi iki şekilde hedef alan bir yasa değişikliği önergesini kabul etti: Birincisi, Dağlık Karabağ’la bağlantılı olarak, ve ikincisi F-16’ların Türkiye’ye satışıyla bağlantılı olarak — ki bu Türk-Amerikan ilişkileri değerlendirildiğinde son derece önemli bir konudur. Dağlık Karabağ savaşıyla ilgili olarak bu yasa değişikliği; ABD silah ihracat yasalarının, yaptırım politikalarının veya ABD’nin diğer hükümlerinin olası ihlallerinin değerlendirilmesi de dahil olmak üzere, Azerbaycan tarafından kullanılan Bayraktar TB2 İHA’larında tespit edildiği iddia edilen ABD’nin teknoloji ve parçaları üzerine bir soruşturma talep etti. Daha da ileri gidilerek, söz konusu önergede, Türkiye ve Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ Savaşı sırasında askeri operasyonlara katılmaları için yabancı terörist savaşçıları görevlendirdiği de belirtilerek bu konu hakkında da soruşturma açılması talep edildi.
İkinci olarak önerge, Başkan’ın Türkiye’ye yeni F-16’ları veya F-16 modernizasyon kitleri/iyileştirme teknolojileri satması veya ihraç etmesini iki ana koşulla sınırlandırmaktadır: (i) Başkan, bu kararın ABD’nin ulusal çıkarlarına hizmet ettiğini Kongre’ye kanıtlamalı ve (ii) Bu F-16’lar Yunanistan’a karşı kullanılmamalıdır.
Bu önergenin Türkiye’ye ve Türkiye’nin ikili ilişkilerine etkisine odaklanmadan önce, iki ana konuya bakılması gereklidir: Önergeyi öneren isimler ve bu önergenin yasalaşma süreci. Dağlık Karabağ savaşı ve TB2 İHA’lar ile ilgili olan birinci değişiklik, her ikisi de Ermeni Dostluk Grubu üyesi olan Kongre Üyeleri Tony Cardenas ve Brad Sherman tarafından önerildi. Diğer yandan, F-16’nın Türkiye’ye satışının sınırlandırılmasına ilişkin değişikliği öneren Kongre üyeleri, çoğunlukla ya Yunan Dostluk Grubundan geliyordu ya da Yunan menfaatlerini destekleyen bir tutum sergiliyordu. Görüldüğü üzere bu iki yasa değişikliği, ABD’nin ulusal çıkarlarını korumak ya da yansıtmak yerine, Ermeni ve Yunan menfaatlerinin ilgili lobiler aracılığıyla doğrudan Temsilciler Meclisi’ndeki yansıması olma niteliği taşımaktadır.
Odaklanılması gereken ikinci konu, bu önergenin 2023 Mali Yılı için Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası’na (National Defense Authorization Act – NDAA) dahil edilmiş olması ve yalnızca Temsilciler Meclisi’nde oylanmış olmasıdır; bu da henüz kanun hâline gelmediği anlamına gelmektedir. Kanun hâline gelmesi için Senato ve Başkan tarafından kabul edilmesi gereklidir. Eğer Başkan, bu durumda Biden, NDAA’i kabul etmezse, veto etme hakkına sahiptir. Başkan’ın veto etmesi hâlinde ise NDAA, ancak Senato’daki oyların 2/3’ünü alırsa yasa hâline gelebilir. Türkiye’nin özellikle F-16 satışı meselesinde çabalarını artırdığı ve devlet temsilcileriyle pek çok toplantı düzenlediği düşünüldüğünde, yasa değişikliği önergesindeki Türkiye’yi ilgilendiren bölümlerin değişme ihtimali oldukça yüksektir. Son olarak bu hususla ilgili olarak, F-16 alımına ilişkin planlanan önerge kanun hâline gelse dahi, Başkan’ın Türkiye’ye F-16 satmak veya ihraç etmek için Kongre’den onay alma zorunluluğu olmadığını belirtmekte fayda var. Başkan, bu satışın ABD’nin çıkarlarına nasıl hizmet ettiği ve Türkiye’nin bu uçakları Yunanistan toprakları üzerinde uçuş yapmak için kullanmayacağı yönünde bir argüman sunarsa, Kongre bu satışı engelleyemez.
Söz konusu önergenin Türkiye – ABD ilişkilerine olan etkisine gelecek olursak, F-16’lar konusunda yapılacak olan bir değişikliğin Türkiye için sürpriz olmayacağı söylenebilir. Çünkü bu, Amerikan Kongresi’nin Türkiye’ye yönelik silah satışlarını durdurmak üzerine yaptığı ilk girişim değildir. Bu noktada 2008’de Türkiye’nin, PKK tehdidiyle mücadele etmek üzere, MQ-1 Predator ve MQ-9 Reaper da dahil olmak üzere ABD yapımı İHA’lar satın almak istemesi meselesi hatırlanabilir. Maalesef ki bu karar Kongre tarafından kabul edilmemiştir. Daha sonra, 2014 yılında Türkiye insansız hava aracının silahsız versiyonunu talep etmiştir ancak bu konuda da anlaşma sağlanamamıştır. ABD ile yapılan görüşmelerin yaklaşık 8 yıl sürdüğü ve Türkiye’nin güvenliği için büyük bir tehdit oluşturan PKK’ya karşı yürüttüğü mücadeleyi doğrudan etkilediği gerçeğini vurgulamakta fayda var. Ancak bu, Türkiye’yi kendi İHA’larının geliştirilmesine odaklanmaya ve bir oyun değiştirici olmaya itmiştir.
Ayrıca, yine Türkiye karşıtı lobiler tarafından desteklenen birçok Kongre üyesi; 2021 yılında Dışişleri Bakanı Antony Blinken’e gönderdikleri bir mektup ile Türk İHA’larının, ABD’nin ulusal çıkarlarına karşı bir tehdit olduğu yönünde endişelerini dile getirmişlerdi. Bu noktada, bu düşüncelerin Kongre’de daha fazla zemin bulmaya çalışacağını söylemek yanlış olmaz.
Trump yönetimi sırasında da görüldüğü gibi, Kongre ile Beyaz Saray arasındaki görüş ayrılığı hâla iki devlet arasındaki ilişkileri etkilemektedir. Uzun süredir ikili ilişkiler, PKK/YPG, FETÖ ve S-400 meselesi gibi çeşitli sorunlar sebebiyle yeni dip seviyelerine ulaşmıştır. Geçen sene masaya F-16 satışı meselesi geldiğinde, bu aynı zamanda iki devletin ilişkilerini geliştirmeleri olasılığını da beraberinde getirmişti. Eğer Temsilciler Meclisi’nde önerilen değişiklikler kanun hâline gelirse, hâlihazırda tökezlemekte olan ABD – Türkiye ilişkileri bu durumdan büyük ölçüde etkilenecek ve (Türkiye ile Yunanistan arasındaki son gerilimler de dikkate alındığında) daha fazla çıkar ayrımına yol açacaktır. Rus tehdidinin ABD ve müttefikleri için en büyük sorun olduğu dikkate alındığında, böyle bir konumda kalmak ABD’nin çıkarlarına pek hizmet etmeyecektir. Bunun yanında geçen aylarda da görüldüğü üzere Türkiye, bölgede krizin çözülmesine ve istikrarın sağlanmasına destek olma kapasitesine sahip birkaç ülkeden biri durumundadır. Bu durumda “uluslararası arabulucu” görevi üstlenen Türkiye’yi yüzüstü bırakmak, Türkiye’nin bu rolünü de etkileme potansiyeli taşıdığından ABD ve müttefiklerinin işine gelmeyecektir. Diğer taraftan bu karar, Türkiye için de büyük önem arz etmektedir. Özellikle Ege’de ve Doğu Akdeniz’de Yunanistan ile yaşadığı gerilimler göz önüne alındığında, Türkiye’nin de bu değişiklik teklifinin kanun hâline gelmemesi için mücadele etmesi gerekmektedir.
İlk yorum yapan siz olun