Bülent Akarcalı – bulent@bulentakarcalı.com
Yunanistan’ın Ege adaları üzerindeki hakimiyetinin Türkiye tarafından tartışmaya açılması; kara suları, hava sahası sınırların ihlal edilmesi, adaların silahlandırılması gibi sorunları yaratan Türkiye mi yoksa Yunanistan’ın doymak bilmez genişleme iştahı mıdır?
Sorunları yaratan hangi ülkedir?
Hava sahasını kara sularından geniş tutup 10 mile
Kara sularını 3’ten 6 mile çıkaran,
Bu yetmezmiş gibi, tüm Ege’yi Türk denizciliğine kapatacak 12 mile kadar genişletmeyi sık sık açıklayan,
Avuç içi kadar toprağı olan Meis adasına 40.000 km kıta sahanlığı veren,
Adaları silahlandıran,
1963 ve 1967’de Kıbrıs Türklerini katleden
1974’te darbe yaptıranlar, kimlerdir?
Yunanistan, üyesi olduğu AB’yi ve ABD’deki Rum lobisini, ABD yönetiminin Yunanlı sever olmasını kullanarak veya onlara güvenerek, şeytani bir planla kendi yarattığı sorunların müsebbibi olarak Türkiye’yi göstermektedir. Ancak işin en tuhaf yanı, oluşturduğu geçersiz, mesnetsiz iddialarına sonunda kendi de kanarak haklı olduğuna inanır duruma gelmesidir.
Ege, hatta doğu Akdeniz’de Kıbrıs Rum kesimi üzerinden hak iddialarıyla, ülkelerinin-ekonomilerinin-nüfuslarının-askeri güçlerinin cüceliğine bakmadan, tamamen kendi aldıkları kararlarla, Türkiye’ye atfettikleri sorunları kendilerinin yarattıklarını idrak etme yeteneğinden yoksun bir anlayışla karşı karşıyayız.
Yunanistan’ın farkına varmadığı ya da hiç beklemediği sonuç, Türkiye’yi tuzağa
düşürmek için oluşturduğu
stratejinin kendi aleyhine işlemeye başlamış olmasıdır.
Bir an için Ege’de kara suları ile hava sahasının 3 veya 6 mil olduğunu, kıta sahanlığının sağduyunun gerektirdiği şekilde paylaşıldığını ve adaların silahtan arınmış olduğunu düşünelim. Türkiye’nin böyle bir duruma itiraz edecek, adaların egemenliğini tartışacak gerekçesi olabilir mi? Tabii ki hayır!
Egemenlik tartışması fırsatını yaratan Yunanistan’dır
Ama siz tam tersini yapar sonra da “Türkiye adaları işgal edecek” diye yaygara koparırsanız, adaların mülkiyeti hakkında ciddi şüphelerinizin olduğu ve kendinizin dahi bu adaları hak etmediğinize dair içinizde gizli bir duygunuzun var olduğunu kanıtlamaktan başka bir şey yapmamış olursunuz.
Adaların egemenliğini tartışmaya açma hakkını, siz yani Yunanistan Türkiye’ye kendi ellerinizle verdiğinizin farkında değil misiniz?
Kilisenin hakimiyeti
Türkiye ile ilişkilerinde, Yunan siyasetinin temel sorunu, kilisenin sosyal, ekonomik, siyasi, askeri konularda insan ve kurumların yaşantısı üzerinde tam bir hakimiyet kurmuş olmasıdır. Yunanistan halkı, devleti, siyasi iradesi tamamen kilisenin etkisi altındadır. Kilisenin fiilen papazlarıyla mevcut olmadığı etkinlik sayısı oldukça azdır. Bir ara Selanik’te otel satın almaya kalkan Türk iş adamına Selanik Metropoliti’nden izin alması gerektiği söylenmişti. Batı dünyasında din adamlarının, geleneksel siyah cübbeleriyle askeri poligonlarda ağır silah kullanma talimleri aldığı tek ülke Yunanistan’dır.
Kilise asırlardır yapılan bağışlar sayesinde milyonlarca dönüm tarım arazisine, zeytinliklere, sayısız mülke sahiptir. 1981-89 ve 1993-96 arası 11 yıl başbakanlık yapmış, sosyalist Andreas Papandreu, en güçlü döneminde kalkıştığı tarım reformuna, kilisenin arazilerini de dahil ettiği için geri adım
atmak zorunda kalmıştı.
İşte bu kilise Türkiye ve Türklere öylesine husumetle bakar ki, yıllar önce noel ayini için Atina’ya giden İstanbul Rum (Roma) Patriği Bartholomeos’a, Türk dostudur diyerek ayin yapma izni vermedi.
Herkesle ihtilaflı bir ülke
Yunanistan yalnız Türkiye ile değil, tüm komşularıyla ihtilaflıdır. Arnavutluk, Kuzey Makedonya üzerinde hak iddia eder. Makedonya bölgesinin adını tekeline alan Yunanistan’ın haris zihniyeti 1991’den düne kadar Makedonya’yı, yıllarca ülke adından dolayı Birleşmiş Milletlerde ve NATO üyelikleri için süründürmüş sonunda bu ülkenin resmi adının Kuzey Makedonya olmasını kabul etme lütfunda bulunmuştur!
Ezikliğini kabadayılıkla kapatmaya çalışan bir ülke
Yunanistan, Osmanlı’dan bu yana duyduğu ezikliği üzerinden atamadığı için boyuna posuna bakmadan, kendini savunacağını sandığı birkaç ağabeyine güvenerek Türkiye’ye karşı kabadayılık taslamaktadır.
Savunma sanayinde yerli üretim ve Ar-Ge’sini yüzde yetmişler oranında millileştirmiş, on yıl içerisinde, tankları, askeri jet uçakları dahil bu oranı yüzde yüze çıkaracak, dış ticaret altı yedi misli, sınai üretimi on misli, nüfusu sekiz misli bir Türkiye ile rekabet edemeyeceğini anlamak istememektedir.
Krallık yok ama yerine hanedanlar var
ABD, Sovyetleri silah ve uzay yarışına sokarak çökertti. Kaynaklarını silah üretimine harcayıp milletini unutan Sovyet rejimi sonunda yok oldu.
Yıllardır Yunanistan’ı baba, oğul, kız kardeş, yeğen, amca, enişte ile yönetmiş ve yöneten olan Karamanlis, Papandreu, Miçotakis hanedanları ve kiliseye yeter artık diyecek bir Yunan sağduyusunun bir gün oluşacağını ummak istiyoruz. (*)
Sonuçta; adaların egemenlik durumunu sürekli gündeme getiren Atina’nın kendisidir. Adaları hava sahası on mil yerine 3 mil olsa adaları silahlandırmasan üzerinde uçuş olmayacak.
Türkiye’ye karşı silahlandırılan adalara Türkiye keşif uçağı göndermeyip de yalnız turist göndermekle mi yetinecek.
Silahtan arınmış bir adanın nesi gözetlenir ki?
Yunanistan a’dan z’ye bizzat oluşturduğu bir sorunun doğal sonucundan Türkiye’yi sorumlu tutma oyununu oynuyor. AB’nin saftirikleri de başta Macron olmak üzere bu oyunda figüranlık yapamaya bayılıyorlar.
Türk tehdidinden söz edenler esas tehdidi kendilerinin oluşturduğunu unutuyor. Selanik’e, İzmir’e, Türk tehdidi var diye mi saldırdınız, Kıbrıs’ta Türk tehdidi var diye mi katliamlar ve darbe yaptırdınız?
(*) Son 50 yılın Hanedanı
Konstantinos Karamanlis, 1974-1980 başbakan, 1990-95 cumhurbaşkanı n Kostas Karamanlis, yeğeni başbakan 2004-2009 n Andreas Papendreu iki defa başbakan n Yorgo Papandreu, oğlu başbakan 2009-2011n Konstantinos Miçotakis başbakan 2013-2015 n Dora Bakoyanni kızı, Atina belediye başkanı, dış işleri bakanı n Kiryakos Miçotakis, oğlu başbakan 2019-. . .
İlk yorum yapan siz olun