Keğam Usta 92 yaşında. Sabah evinin önünden geçerken seslendi: “Oralcığım gece başımıza neler geldi bir bilsen…” Ortalığa dökülmüş kırık boruları gösterdi. Evi gece lağım basmıştı. İSKİ ekipleri, tıkanan kanalizasyonu açmak için gelmişler. İlk müdahalede, poşetler, bezler çıkarmışlar. Bırakıp giderlerken, lağımın açılmadığını fark eden karı koca onları geri çağırmış. İSKİ ekibi tıkanmayı açmak amacıyla klozete tazyikli su basınca geri tepmiş, ev lağım suları altında kalmış. O ana kadar koşturup duran 77 yaşındaki Sirun Hanım, manzaraya dayanamamış.
“Fena oluyorum” dedikten sonra düşmüş, bayılmış. Yanındakiler müdahale etmeye çabalamışlar, gözünü açmış ve kapamış. Büyükada’dan, deniz ambulansıyla Kartal Devlet Hastanesi’ne kaldırılmış. Keğam Usta, “Hanımı götürdüler. Geri dönmesini bekliyorum” dedi. O sırada İSKİ ekibi yeniden geldi. Söylediklerine göre, pimaş boru, yıllar önce döşenmiş ve tabii ağır araçların baskısı sonucu ezilmiş, yamulmuş.
Doğru olan, bağlantının pimaşla değil künkle yapılmasıymış. Keğam Usta’nın yanından kızı Tamar’a telefon ettim. Tamar, annesinin komada olduğunu ve geriye dönüş ihtimali kalmadığını söyledi. “Babamın haberi yok, duymasını istemiyoruz” diye uyardı. Keğam Usta, yetim büyümüş. Gedikpaşa’da ayakkabıcı çırağı olarak hayata atılmış. 45 yaşına kadar evlenecek bir geliri olmamış. Sivas kökenli İstanbul Ermenisi Sirun Hanım’la 1975’te evlenmişler.
Bir oğlan, iki kız çocukları olmuş. 1995’ten beri yazları Büyükada’da geçirmişler. Son iki yıl, pandemi nedeniyle yaz kış oturmuşlardı. Keğam Usta, “Sobayı yakınca çok keyifli oluyor” diyordu.
Sokağımızın rengiydi
Zağnospaşa Caddesi’yle Büyükşakirpaşa Caddesi’nin kesiştiği dört yol ağzındaki kaldırımın üzerinde küçük bir balkonları vardı. Balkonun her yanına saksılar asılıydı. Sardunyalarıyla, sokağı şenlendiriyorlardı. Mahalleli güne Sirun Hanım’la, Keğam Usta’ya selam vererek başlıyordu.
Güleryüzleri, herkesle dost sıcaklıkları sokağa ayrı bir hava katıyordu. Keğam Usta sabahları çarşıya doğru yürümeyi seviyordu. Çok dinamikti. Bir gün soba borusunu takmak üzere merdivene tırmandığında İpek telaş içinde söylenmişti: “Başına bir şey gelecek inse şu merdivenden hemen…” Alışveriş, Sirun Hanım’ın işiydi. Sirun Hanım’ı merak edip kızında kalmaya başlayan Keğam Usta’ya sordum. “İnşallah iyileşir döner, ben adamızı özledim dönmek istiyorum” cevabını verdi. Kızları umutsuzdu.
Doktorlar, iyileşmesi imkansız demişlerdi. Kızı Tamar, “Babam yalnızlığı kaldırabilecek mi bilemiyorum” dedi. Birkaç gündür, çiçeklerle süslü balkonları boş. Çiçekleri komşular suluyor. “Bir umut belki Sirun Hanım döner” diye bekliyorduk. Komşularımızdan Yılmaz’la Raffi konuşuyorlardı.
Raffi, “Sirun Hanım’ı kaybettik” dedi. Bir sessizlik oldu. Birkaç ev ötede oturan Yılmaz, “Sokağımızın rengi ve güzelliğiydi onlar” dedi. “İkisine selam vermeden geçilmezdi” diye ilave etti Raffi. Çok üzülmüştüm. Küçük balkonun önünde durdum. Mahallede hüzün vardı. Sirun Hanım’ı kaybetmiştik.
İlk yorum yapan siz olun