Ali Akben
Değerli okurlarım, bundan 102 yıl önce, doğup büyüdüğüm şehri, dedelerimiz, Fransız ve Ermeni gavurlarından kurtarmışlar.
O günün zor şartlarında gösterilen kahramanlık destanı nedeni ile de, şehrimize TBMM tarafından kahramanlık unvanı verilmiş ve Kahramanmaraş olarak ismi tescillenmiş.
Her yıl 12 şubat memleketimde Çete Bayramı olarak kutlanır ve o zor ve zahmetli işgal günlerinde çekilen eza, cefa ve kahramanlıklar çetelerin gösterileri ile canlandırılır.
Çete bayramı devlet erkanının tam kadro katıldığı törenlerle, bu kutlu gün yeniden hatıralarda tazelenir ve dedelerimizin gösterdiği olağanüstü kahramanlıklar, şiirlerle piyesler ve tiyatro gösterileri ile nesilden nesle aktarılır.
Dün Kahramanmaraş yerel televizyonundan kurtuluş törenlerini izlerken öğrencilerin okuduğu duygulu şiirlerle çocukluk yıllarıma gittim ve yaşadığım duygu dolu çete bayramlarını adeta yeniden yaşadım.
Kar, kış, don, ayaz demeden günler öncesinden çete abiler, özel kıyafetleri ile sokak ve caddeleri şenlendirir ve Abdal Halil Ağa’nın torunları davula tokmakla öyle bir vururlardı ki, sanki düşmanın kafasına vuruyormuş gibi.
Gazi ortaokulundan mezun olmuş bir Kahramanmaraşlı olarak dünkü törenlerde mezun olduğum okuldan iki öğrencinin okuduğu şiirler ise beni taa o yıllara yeniden götürüverdi.
Rahmetli büyük babamın Çete Bayramı ile ilgili anlattıklarını hatırladım.
Ermeni Agop Hırlakyan, Abdal Halil Ağa’nın davulunu altınla doldurma teklifine verdiği ibretlik cevabı büyük babam anlatırken gözlerinin içindeki ışıltıyı, Fransız gavurunun şehri yakarak kaçtığında halkın yaşadığı sevinç ile ilgili anlattıklarını hatırladıkça bugüne gelip, 15 Temmuz’da bizzat bizim yaşadıklarımız gözlerimde canlanıverdi.
O gün Maraş’ı işgale yeltenerek masum ve mazlum insanları acımasızca katledenler, Fransız ve Ermeni.
15 Temmuz’da cennet vatanımızı tarumar eylemeye yemin etmiş gözü dönmüş caniler ise maalesef içimizden birileri.
Sureti insan olsa da, yıkıp yaktıklarına ve cennet vatanımızı nerelere sürüklemek istediklerine bakarsak Fransız ve Ermeni’den farkları yok, hatta daha da acımasızlar.
Bu zihniyetin ve onun içimizdeki temsilcilerinin bugün, dünden zerre kadar farklarının olmadığını ve fırsat kolladıklarını düşünenlerdenim. Bu düşüncemi doğrulayacak sayısız örneklerin olduğunu bizzat bilen bir vatandaş olarak devletimizin bu habis urdan kurtulmak için daha çok gayret etmesi gerekir diyorum.
Devletimize muhalefet edenlerin içerisinde sayılarının sanılandan daha fazla olduğu gerçekliği göz önüne alınmalı ve sapla samanın karışmasına müsaade edilmeden bu pislikten bir an önce kurulmak için gece gündüz çalışılmalı.
Kuzu postuna bürünmüş çok sayıda aç kurt özellikle sosyal medya üzerinden yalan dolan kirli bilgi tüccarlığına soyunmuş ve ha bire sosyal medya pazarını harlamakla meşgul.
Devletimizin yetkili organlarının malumu olan bu gerçekliklere karşı alınacak ivedi tedbirlerle gecikme bedeli ödemek zorunda kalınmadan; trol, bot, top ve fondaş hesaplara çekidüzen verilerek kalemleri ile kin ve nefret kusanların gerçek kimlikleri ve kişilikleri deşifre edilmeli.
Edilmeli ki, ulu orta atıp tutanlar yapıp ettiklerinin bir bedeli olduğunu bilsin.
İnadım inat diyerek etrafa fitne fücur satalar da cezasını çeksin.
Sosyal medyadan uzak durmanın mümkün olmadığı bir dünyada yaşadığımıza göre, namuslu insanlar, namussuzlar kadar cesur olsunlar ve devlete ve millete musallat olan bu hasta ruhlarla mücadelede bende varım desinler.
Bu haftalık da bu kadar.
Kalın sağlıcakla.
İlk yorum yapan siz olun