18 Ocak 1927, 18 Ocak 2022’nin senaryosunun yazıldığı tarih!
Tamı tamına 95 yıl önce, bugünkü yaşadıklarımızın senaryosu yazılmış, dedelerimizin, babalarımızın anlattıklarına göre de hemencecik rolleri dağıtıp, seti kurup çekime başlamışlar!
Sanırım, 18 Ocak 2022’de de filmin son sahneleri çekiliyor !
Sanırım, 29 Ekim 2022’de çekimi bitirip, montajı kurgusu yapılıp, 29 Ekim 2023’de de ilk gösterimi yapacaklar!
Biliyorum çoğunuz, ne olmuş 18 Ocak 1927’de diye, kara kara düşünüyor!
Durun, sizin kafanızı çok yormayayım, çünkü kafayı daha çoookkk yoracağız!
18 Ocak 1927’de Lozan Antlaşması, ABD Senatosu tarafından REDDEDİLİYOR!
Yanisi şu, Lozan Anlaşması bir nevi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tapu senedidir!
Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bugün tüm ulusal ve uluslararası tavrını, kararlarını, Lozan Antlaşması’ndan doğan haklarına dayanarak alıyor.
Mesela, hiçbir devlete sorma ihtiyacı göstermeden, içerde istediği yere istediği yatırımı yapabildiği gibi!
Mesela, Mavi Vatan’da arama faaliyeti yaptığı gibi…
İstanbul Beyoğlu semtinde birkaç okulun tabelasında, “Rum- Ermeni İlkokulu …” yazdığı gibi…
Yunanistan’da İskeçe, Gümülcine’ de hiçbir tabelada TÜRK yazmadığı, yazılamadığı, yazmanın Yunanistan’da suç sayıldığı gibi…
Siz siz olun, Lozan Antlaşması’nın çizdiği sınırlar ile Misakı Milli sınırlarını karıştırmayın!
Çünkü, Misakı Milli sınırları içerisinde, işgal altında mirasımız var, Musul, Kerkük, Batum…
Lozan sınırlarımız yangın yerinden kurtarabildiklerimiz…
Daha fazlası kurtarılabilir miydi?
Bilmem…
Belki…
Allah muhafaza, elde bir şey de kalmayabilirdi!
Misakı Milli, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ ün vasiyetidir!
İmdi…!
Fazla bilmeye gerek var mı, dün 18 Ocak 1927’de ABD Senatosu’ nun Lozan Antlaşmasını neden imzalamamış olduğunu anlamak için?
Tabi ya!
Akıllarınca hemen yanıbaşımızda tasmasını tuttukları , tasmasını fazla kemik atana veren Marksist, Leninist, Stalinist eli kanlı PKK’ya devleti kurdurttular!
Bize paramızla vermedikleri silahları, on binlerce tır dolusu onlara veriyorlar!
Dünün PKK’sı Yunanistan, sınırları içerisinde adı Türk, Türk’ün işgal altındaki mirasımız Dedeağaç’ ta da aynı şeyi yapıyor !
Heyhattt…!
Birileri, içinde bize figüranlıktan başka rol biçmedikleri senaryoyu, 95 yıl önce yazıyor, üstelik içerisinde de bizi figüran olarak oynatıyor, ama biz farkında bile değiliz!
Durum aynen bu!
Bugün ayrım yapmaksızın hangi gazete, televizyon, YouTube bilmem ne kanalının gündeminde, 18 Ocak 1927 konu edilecek mi, bakın!
Bu zamana kadar da birkaç istisna hariç, 18 Ocak 1927 üzerine kafa patlatanımız olmadı ki!
Bakınız, 18 Ocak 1927’de ABD’nin Lozan Antlaşması’nı onaylamaması sonrası olan bitenden birkaçı…
Kimse bana, ABD’nin, Lozan Antlaşması sonrası, Johnson mektubu arasında; Johnson Mektubu ile Kıbrıs Barış Harekatı sırasındaki ambargo arasında; sağda solda açılan haritalarla, bugünkü Ermeni ve Kürt siyaseti arasında hiç bir alaka yok demesin!
Şunun şurasında 2023’e ne kaldı?
Senaryoya başlasak, 2024′ te ancak set kurabiliriz.
Peki, yapacak bir şey yok mu?
Var elbette…!
Gelin şu sete(!) pislik yapalım!
Mesela, hemen yanıbaşlarına arabayı çekip, son seste Kerimoğlu Zeybeği dinleyelim!
Aramızda Kerimoğlu Zeybeği oynamasını bilen de varsa çıksın oynasın, biz de seyredelim!
Aramızda, “Kesişme – İyi ki varsın Eren” filmini seyretmeyen varsa, ilk adımı bu filmi seyretmekle atsın!
Mesela, biz, Tekirdağ Süleymanpaşa Belediye Konservatuvarı’nda Tiyatro Bölümü açtık, yarıyıl sınavımızı da yaptık!
Muhteşem tiyatro oyuncuları geliyor…
Kimimiz, şiir kitabı, roman, müzik sitelerinden şarkı, türkü satın alsın, kimimiz sinema, tiyatroya, sergiye gitsin, sanatın hiçbir dalını da ihmal etmeden…
Bu oyunu bozarsak, sanatla bozabiliriz.
Çünkü, teknoloji hala inanmış insanın karşısına koyacağı silahı icad edemedi!
Onların silahları, bedenleri vücutları öldürüyor, oysa Yunus ne diyor, ” Ölen beden imiş aşıklar ölmez”!
Aşk, yürek işidir!
Sanat, yürekleri besler…
İlk yorum yapan siz olun