İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Osmanlı’da kitap satma sanatı!

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***
13 Ocak 2022 Perşembe, 00:01

‘OSMANLI’DA SAHAFLIK VE SAHAFLAR’IN GENİŞLETİLMİŞ BASKISI

Enis Batur çoğu kitabının yayınlanmasının ardından da büyüyüp genişlemeye devam ettiğini söyledikten sonra şöyle der: “Paris, Ecekent’in giriş sayfasında, soğan mürekkebiyle, ‘genişleyebilir ilk baskı’ yazdığını varsayabilirsiniz.” Tarih araştırmacısı, yazar Prof. Dr. İsmail E. Erünsal’ın yeni kitabı Osmanlılarda Kitap Ticareti: Sahaflar ve Kitapçılar’ı (Timaş Yayınları) gördüğümde ister istemez Batur’un bu satırlarını hatırladım.

İnceleme Prof. Erünsal’ın 2013’te yayımlanan Osmanlılarda Sahaflık ve Sahaflar’ın gözden geçirilerek eklerle genişletilmiş baskısı. İsim değişikliğine gidilmesinin ise iki nedeni var:

Birincisi, yazar ilk baskı çıktıktan sonra birçok yeni belgeye ulaşmış, konuyla ilgili yeni bilgileri derlemiş, ilk baskıda yaptığı bazı yanlışları düzeltmiş, yorumları genişletmiş, eksik bulduğu noktaları tamamlamış ve en önemlisi yeni bölümler eklemiş. Böylece kitap da yarıya yakın genişlemiş.

İkincisi, ülkemizde bir kitabın yeni ve genişletilmiş olarak basılmasıyla aynen basılmasının arasındaki farkın net şekilde ifade edil(e)memesi.

Yazar, bu durumun yarattığı karmaşayı şöyle açıklıyor:

“Maalesef akademi âleminde literatür takibi son derecede zayıfladığından birçok araştırmacının bu hususa dikkat etmeyerek sizin yeni yayınlanan eserinizi bırakıp, bu eserinizin 20-30 yıl önce yaptığınız neşrini kullandığına şahit olabiliyorsunuz.

İşte benim kitabın isminde değişikliğe gitmemin ikinci ve asıl sebebi budur. Yani, okuyucularımın yaptığım yeni neşirde kitabımı büyük ölçüde değiştirdiğimi ve çalıştığım konularda vardığım son noktayı bilmelerini istememdir.”

SAHAFTAN KİTAPÇIYA

Prof. Erünsal’ın kitapta isim değişikliği yapmasının asıl nedeni olan bölüm, “Sahaflık Mesleğinde Büyük Değişim: Sahaftan Kitapçıya” başlığını taşıyor.

18. yüzyılın sonlarına kadar el yazması eserlerin alım satımı şeklinde yapılan sahaflık, 19. yüzyılda büyük bir değişim geçirmiş, geleneksel sahafların çoğu önce “matbaacı-sahaf”a, daha sonra da “kitapçı-sahaf”a dönüşmüştür.

Yazara göre bu değişimin nedenleri arasında medreselerin taşrada yayılması, yeni okulların açılması ve okuma-yazma oranındaki yükselişle birlikte yeni bir okur kitlesinin ortaya çıkışı sayılabilir.

Bu kitlenin taleplerini karşılamak üzere sahafların litograf / taşbaskı tezgâhlarıyla başlayan basım faaliyetleri, ardından matbaa makineleriyle devam etmiştir.

Meselâ 19. yüzyılda, kitap basımı ve toptan ticareti işini yapan bu sahaflardan biri dikkat çekiyor: Sahaf Karahisarî Ali Rıza Efendi ve ailesi.

Farklı isimlerle birkaç matbaa kuran ve 50 civarında kitap basan Sahaf Karahisarî Ali Rıza Efendi’nin bütün çocukları ve bazı torunları da kitap basım işiyle toptan kitap dağıtımına girmiş ve bu yolla servet sahibi olmuştu.

TUHAFİYECİ MANOLAKİ VE ‘KİTAP BASMACILARI’

Kitaba yeni eklenen bölümlerden bir diğeri İstanbul’da gayrimüslim matbaacılar ve kitapçıları. Bilindiği gibi matbaa 15. yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı Devleti’ne sığınan İspanyol Yahudileri tarafından başkent İstanbul’a getirildi. Bunu Rum ve Ermenilerin kurduğu matbaalar takip etti (İlk Türk matbaası için İbrahim Müteferrika’yı ve 1727 yılını beklemek gerekecektir).

16. yüzyılda Beyoğlu ve Galata bölgelerinde görünen gayrimüslim kitapçıların sayısı 19. yüzyılın ikinci yarısında ciddi oranda artmıştı. Örneğin Ermenice kitaplar, aynı zamanda yayıncı ve kitapçı olarak çalışan matbaalarda satılıyordu.

Prof. Erünsal, Ermeni kitapçılara ait tereke kayıtlarından yeni bilgilere ulaşmıştır:

Kumkapı’da oturan “millet-i Ermeniyye’den kitap basmacısı Tatyos”un 1861 yılına tarihlenen terekesinde, Vezirhanı’ndaki işyerinde matbaa aletleri dışında çok sayıda “Bulgariyyü’l-ibâre”, “Yahudiyyü’l-ibâre” ve “Ermeniyyü’l-ibâre” kitap bulunuyordu.

Yine terekelerden hareketle gayrımüslim tebaanın bastırdıkları kitapların çeşitli dükkânlarda satıldığını tespit etmiştir:

İpekçi Artin, Devatî Ohannes, Boncukçu İsak, Tuhafiyeci Manolaki, Terzi Mardoros dükkânlarında kitap da satıyorlardı.

19. yüzyıl başında İstanbul’u ziyaret eden Alman şarkiyatçısı ve seyyahı Ulrich Jasper Seetzen’in seyahat notlarında kaydettiği Ermeni tuhafiyecinin dükkânındaki hurda kitap yığınının içinde Türkçe-Fransızca dil bilgisi kitabı bulup satın alması daha da anlam kazanıyor.

ÂBÂDÎ, FISTIK, VENEDİK…

Kadı sicillerine göre kitap telif ve istinsahında kullanılan kâğıt, mühre, kâğıt makası, mürekkep, hokka, kalem, kalemtıraş, makta, divit gibi yazı malzemeleri ve aletlerine dair ilave edilen bölüm de – kitabın her bölümü gibi – orijinal bilgiler içeriyor.

Bugüne kadar kullanılmayan kâğıtçı terekeleri bu bölümün yazılmasında esas kaynaktır. Bu terekelerden Osmanlılarda asırlar boyu kullanılan Âbâdî, Alem damgalı, Ay damgalı, Fıstık kâğıdı, Haşebî, Hatayi, Kâğıd-ı İstanbul, Kâğıd-ı Venedik, Üç halkalı, Üç takyeli, Battal, Ceneviz kâğıdı, Çan damga, Alikurna kâğıdı gibi yüzlerce kâğıdın isim ve fiyatlarını öğreniyoruz.

Meselâ “fıstık kâğıdı”, kitap yazımında tercih edilen kâğıtlardan biri. Kâğıtçı terekelerinde en çok rastlanan “İstanbul kâğıdı” ise resmi dairelerde kullanılanlar arasında ilk sırada.

Kâğıttan sonra sıra elbette mürekkepte: Çeşitli renk ve kıvamdaki mürekkeplere dair belgelerde ilgi çekici kayıtlar var. Onlardan biri İstanbul Mahkemesi’ne ait bir sicilde şöyle başlıyor:

“Defter oldur ki mürekkebçiler esnâfının cümle ittifâkıyla hâlis ve pâk mürekkeb olmak üzre ittifâk eyledikleri mürekkeb terkîbidir ki ber vech-i âtî zikr olunur.”

Meraklı okur, iyi bir mürekkebin karışımında bulunması gereken maddeleri ve miktarları kitaptan okuyacaktır. Ben size Prof. Erünsal’ın eserin girişine soğan mürekkebiyle yazdığı yedi kelimelik notu deşifre edeyim:

“On seneye kalmadan fevkâlade genişleyecek yeni edisyon!”

Osmanlılarda Kitap Ticareti: Sahaflar ve Kitapçılar / İsmail E. Erünsal / Timaş Yayınları / 792 s. / 2021.


Cumhuriyet Gazetesi

Yorumlar kapatıldı.