İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kıbrıs’ta Barış 47 Yaşında – Ahmet GÖKSAN

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***
“Görülüyor ki 20 Temmuz, anavatanın geniş topraklarına toprak katmak için yaratılmış bir istila değil, Kıbrıs Türk tarafının yalvarması sonucu adanın altüst edilen, darbeyle ayaklar altında çiğnenen düzenini kurmak için olmuştur.”

Dr. Fazıl KÜÇÜK

İngiliz sömürge döneminde 1950’li yıllarda başlayan olaylar sonrasında 16 Ağustos 1960 tarihinde kurulan Türk ve Rumların eşit ortaklığına dayanan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ömrünün kısa sürdüğü biliniyor. Yunan destekli yerel Rum terör örgütleri adanın tek sahibi olduklarını ilan ettiler. Saldırılarına gerekçe olarak Türklerin yasal hükümete isyan ettikleri yalanını gösterdiler. Bağlantısız Ülkeleri ve dünya kamuoyunu bu yalanlarına alet ederek zemin kazandılar. Türklere karşı acımasızca soykırım yaptılar.

Dünya kamuoyunun gözleri önünde yaşanan katliamlardan sonra 1968 yılının haziran ayında Beyrut’ta aracılar aracılığıyla başlayan görüşmeler, “Kıbrıs’ın sürekli bağımsızlığı esası üzerinden barışçı ve adil bir çözüme ulaşılabilmesini amaçlıyordu”. Bu amaca ulaşmanın önünü kesmek için karşımızdaki unsur görüşmelere devam edilirken uluslararası topluma Türk uzlaşmazlığı yüzünden yapılan görüşmelerin başarısızlığa uğrayacağını önceden bildiriyordu.

YUNANİSTAN’I ADAYA BAĞLAMAK

Kıbrıs Türklerini bu yöntemle suçlayıp bir yandan da kendi yaptıklarını gizleyerek adanın Yunanistan’a bağlanması gerektiğini söylüyorlardı. Bu hususu ortalığa çıkarırken BM üyesi bağımsız bir devletin ortadan kaldırılmasına olanak sağlamış olacakları beklentisi içine adeta hapsoldular. Bu amaçlarına ulaşabilmek için 21 Aralık 1963 tarihinde devlet destekli olarak Kıbrıs Türklerini soykırımdan geçirmek üzere saldırıya geçtiler.

Kendilerinden olmayan halkın da can güvenliklerinden sorumlu olması gereken İçişleri Bakanı ile Temsilciler Meclisi Başkanı saldırıları yönlendiriyordu. 2018 yılında Rum Politis gazetesinde bu konu ayrıntılarıyla anlatılmıştır.

Kıbrıs Türklerine karşı başlatılan Akritas Planı diye bilinen soykırım hareketinin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yanı sıra diğer uluslararası kuruluşlarca da sorgulanmadığı biliniyor. Sorgulanmayan bir başka konu ise Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş antlaşmalarına aykırı olarak konuşlanan, sayıları 20 bin olarak belirtilen Yunan askerleridir. Bu askerlerin yerel Rum teröristlerin dışında da pek çok silahlı eylemlere katılmış oldukları bilinmektedir.

Bütün grupların adayı Yunanistan’a bağlama çabaları devam ederken Makarios’un, Yunan cuntasının yaptıklarına karşı Yunanistan’ı Kıbrıs’a bağlama çalışmaları yaptığı belirtiliyordu. Yunan cuntasına karşı yazdığı mektuplarla da din adamı olması nedeniyle bunun kolay gerçekleşeceğine inanıyor ve meydan okuyordu.

15 Temmuz 1974’e gelince Grivasçı ve Makariosçu diye ikiye ayrılmış olan terörist Grivas’ın komutasındaki grupların birbirlerine karşı acımasızca kırım gerçekleştirdikleri biliniyor. Bu çatışmalar sürerken garantör ülkelerden sadece Türkiye harekete geçti; ancak İngiltere’de yaptığı ortak müdahale yollarını arama çalışmalarından sonuç alamadı. Darbe hareketinin başlaması sonrasında Makarios İngilizlerin marifetleriyle önce Ağrotur üssüne oradan da Londra üzerinden New York’a ulaşıyordu.

HASTALIKLI ÇIKARIM

Çatışan grupların başarılı olmaları halinde Kıbrıs Türklerine adeta son darbeyi vurarak soykırım yapacaklarına ilişkin belgelere de ulaşılmıştır. 19 Temmuz 1974 tarihinde BM Güvenlik Konseyi’nde tarihi diye tanımlanacak bir konuşma yapan Makarios, “Kıbrıs, Yunan ordusu tarafından işgal edilmiştir. Halkın can güvenliği kalmamıştır” diyerek Türkiye’nin müdahale ederek çatışmaları durdurmasını istiyordu. Başbakan Bülent Ecevit Kıbrıs konusunu görüşmek üzere Londra’dan ayrılmadan önce TBMM’nin 20 Temmuz 1974 tarihinde saat 15.00’te toplantıya çağrılmasını istiyordu.

TBMM aynı saatte toplandı. Belirlenen saatte Kıbrıs’a harekât başlatılmış ve devam ediyordu. Başbakan Ecevit, 1964 yılında İsmet İnönü hükümetinin aldığı Kıbrıs’a müdahale edilmesi kararına işlerlik kazandırıyordu. Bu nedenle yapılmış olan onurlu başarıdan siyasi çıkar elde etmeye çalışmaya gerek yoktur. Bir takım kendini bilmezlerin Kıbrıs Türklerine “Siz Rumlarla kavga ettiniz. Biz de gelip sizi kurtardık” söylemleri anlaşılır olmanın ötesinde hastalıklı bir anlam içeriyor.

NİYETLERİNDEN VAZGEÇMEDİLER

Rum ve Yunanlı siyasetçiler adayı Yunanistan’a bağlama çabalarını sürgit ediyorlar. Son olarak Cenevre’de yapılan görüşmelerden sonra Nikos Anastasiyadis nerede ise bütün konuşmalarında “adada iki devlet ve egemen eşitliğin kurulmasının yeri olmadığını” söylüyor.

Nitekim 14 Mart 1971 tarihinde Makarios ise “Kıbrıs Elendir. Kıbrıs tarihin başlangıcından beri Elendir ve Elen kalacaktır. Kıbrıs’ı Elen ve bir bütün olarak teslim aldık. Elen olarak muhafaza edeceğiz. Elen ve bir bütün olarak Yunanistan’a teslim edeceğiz” diye konuşuyordu. Bu düşünce yapısındayken daha sonra kendi aralarında yaşadıkları iç çatışmalar nedeniyle Yunanistan’ı Kıbrıs’a bağlamayı hedeflemeye başlamıştı.

Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında şehit olan ve daha sonra da yaşamlarını yitirmiş olan kardeşlerimizi saygı ile selamlıyorum. Aramızdan ayrılmış olan bu kardeşlerimizin ışıklar yoldaşları olsun. Yüce Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesiyle Kıbrıs’ı bir kez daha vatan yapmak için görevini yapanlara sağlıklı bir yaşam diliyorum… Ne mutlu onlara…


Cumhuriyet Gazetesi

Yorumlar kapatıldı.