İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Soykırım tartışması: Osmanlı belgelerine iman edercesine inanılıyor, Ermeni belgeleri yok sayılıyor

Antikapitalist Müslümanlar 1915’in yıldönümü nedeniyle panel düzenledi.

Antikapitalist Müslümanlar, 24 Nisan 1915 Ermeni katliamının yıldönümünde yaşamını yitirenleri gerçekleştirdiği etkinlikle andı. Coronavirus salgını nedeniyle online olarak gerçekleştirilen etkinlikler kapsamında panel ve anma töreni gerçekleştirildi.

Panelde Tarihçi Yazar Ümit Kurt, Araştırmacı Tamar Nalcı, Araştırmacı Yazar Metin Karabaşoğlu ve Devrimci Sosyalist İşçi Partisi Üyesi Canan Şahin konuşmacı olarak yer aldı. Panel, soykırımda yaşamını yitirenlerin anılmasıyla başladı.

‘SOYKIRIM KASTI MEVCUT’

Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre, tarihçi-Yazar Ümit Kurt, 1915 yılında Ermenilerin yaşadıklarının dönemin İttihat ve Terraki iktidarının imha operasyonu olduğunu ifade etti. Türkiye’nin soykırımı kabul etmediğini belirten Kurt, “Birleşmiş Milletler, bir suçun soykırım olması için kasıt unsurunu şart koşar. Zira böyle bir eylemin faillerin böyle bir şeyi kabul etmeleri zor. Osmanlı’nın tarihi belgeleri incelenirken kasıt unsurunun olduğu açıktır. Süreç titizlikle incelenmeli. 1915’i araştırırken geniş bir bakışa ihtiyaç var. Bu kapsamda Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılış döneminin incelenmesi önemli. Ancak Osmanlı belgelerine iman edercesine inanmak gibi bir sorun var. Sanki hiç Ermeni belgeleri yokmuş gibi yaklaşımlar söz konusu. Bu nedenle tüm belgeler titizlikle incelenmelidir” diye konuştu.

‘YARALAR YENİDEN AÇILDI’

Araştırmacı Tamar Nalcı da askerlik yaparken katledilen Sevag Balıkçı’yı anarak konuşmaya başladı. Nalcı, yaşananlara karşı suskunluğun ve tepkisizliğin yaşanan acıları derinleştirdiğini söyleyerek, 24 Nisan’ın kendileri için çok zor geçtiğini kaydetti.

Yıllardır yaşanan travmaların devam ettiğine dikkat çeken Nalcı, Türkiye’nin Azerbaycan’ı desteklediği Karabağ savaşının kendilerini büyük acılara boğduğunu vurguladı. Böylesi bir sürecin ardından 24 Nisan’ın daha ağır geçtiğinin altını çizen Nalcı, Türkiye’nin savaşa dahil olmasının Ermenilerin yaralarını deştiğini dile getirdi. Nalcı, bu süreçte yaşanan sessizliğin ve tepkisizliğin ise yaralarını daha da derinleştirdiğini belirterek, acıların sürekli tazelenmesinin yaraların iyileşmesini önlediğini söyledi.

‘BAŞKASININ ACISI ÜZERİNE MUTLULUK OLMAZ’

Araştırmacı-Yazar Metin Karabaşoğlu, “İnandığım dinimin kitabı Kuran’ın benden istediği ahlakla bakıp değerlendirme yaparım. Kuran adil olanı, doğru olanı söylemeyi emreder. Kuran bir insanın öldürülmesinin insanlığın ölümü olarak değerlendirir. Suçta ve cezada şahsiliğe dair 5 ayrı ayette vardır. Haksız yere bir cana kıymak veya birinin hatasıyla onuna ailesini, akrabasını halkını sorumlu tutmak kuranın yapmayın dediği, tavır konulmasını istediği bir durum. 1915 yılındaki olaylarda birçok masum insanın öldürüldüğünü görüyoruz. 24 Nisan’da Ermeni önde gelenleri yargısız infaza tabi tutuldu. Müslümanca bir bakış açısıyla bakıldığında bunların kabul edilebilir bir tarafı yok. Taşnak ve Kıncak Komitelerinin cinayetleri ve yanlışları söz konusu. Büyük devletlerin dahiliyeti var. Bunlar konuşulabilir. Ama bu konuşulan olayların hiçbiri masum insanların, kadınların, çocukların bir örgüt ile aynı etnisiteye ait diye ölümüne sebep gösterilmesini makul gösteremez. Ermeni toplumun önde gelenlerinin de yargısız infaza maruz bırakılmasına da gerekçe gösterilemez. Bu tablo ile yüzleşmemiz gerekiyor. Çatışmanın tarafı olmayan masumların canına kastetmenin bir izahı olamaz. Bundan sonra öldürmenin değil yaşatmak için geçmişle samimi bir şekilde yüzleşmek gerekiyor. Bu insanlık suçunun bir daha işlenmemesi için toplum olarak çaba içerisinde olmalıyız. Birinin acısı üzerinden başkasının mutluluğu olamaz” diye konuştu.

RUM VE ERMENİ MALLARINA EL KONULDU

Devrimci İşçi Sosyalist Partisi Üyesi Canan Şahin ise, 1916 yılının sonuna geldiğinde İmparatorluk sınırları içerisinde Ermeni nüfusunun neredeyse tamamının yok edildiğini belirtti. 1914 nüfus sayımına göre 1 buçuk milyon olan Rum nüfusundan da geriye de bir şey kalmadığına dikkat çeken Şahin, sürecin Türk olmayan Müslümanlar için de ağır asimilasyon ve katliamlarla devam ettiğini dile getirdi. Türkiye’de Rum ve Ermenilerin mallarına ve mülklerine el koyarak zenginleşen bir burjuva sınıfının doğduğunu hatırlatan Şahin, ”Yeni kurulan Kemalist sistem tüm katliamları meşrulaştırmak üzere devleti şekillendirdi. Aynı şekilde Ermeni soykırımı ile yüzleşmek Kemalizmle yüzleşmek anlamına geliyor. Bütün kurumları ile unutturmak için yanlış bir tarih anlatısı ile gerçekleri çarpıtarak yeni nesillere aktardı. Şehirlerin, köylerin isimleri değiştirildi. Soykırımla yüzleşmenin Türkiye işçi sınıfı açısından özgürleştirici, toplum için de milliyetçilikten kurtarıcı bir özelliği var. Soykırımın inkarının nefret suçu ilan edilmesi ve dünyanın her yerine dağılan Ermenilere vatandaşlık tanınmasını talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Konuşmaların ardından 24 Nisan 1915’te katledilen 250’ye yakın Ermeni’nin isimleri okundu. Anma, yapılan konuşmaların ardından son buldu.


Artı Gerçek

Yorumlar kapatıldı.