İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Biden’ın açıklaması, siyaset ve hukuk

Ohannes Kılıçdağı

Bu tanıma Türkiye’de bir sorgulamaya yol açar mı? Sanmam. Tam tersine, “Biz bunlar emperyalizmin oyunu dememiş miydik”, yollu laflarla inkar daha da şiddetlenecektir. Ama hakikatin kimseyi bekleyecek sabrı kalmadı. Ermenilere gelince. Ermeniler tarafından bu tanınmaya gösterilecek tavrın coşku veya sevinç değil, alçakgönüllü bir vakar olması gerektiğini düşünüyorum.

Türkiye’nin onlarca yıldır ABD üzerinde uyguladığı siyasi şantajın ömrü demek buraya kadarmış. Tabii ABD yönetimleri de buna gönüllüydü. Sonuçta ABD Başkanı’nın Ermenilere yapılana bugün soykırım demesi, ABD’nin bu gerçeğin farkına bugün varmasından değil, devletlerarası siyasetin yıllardır tuttuğu yoldan ve o yıllar boyunca Türkiye’nin yaptığı işlerden kaynaklanıyor. Yani, olaylar bu şekilde gelişmese, Türkiye son yıllarda attığı adımları atmasa, muhtemelen Biden da bugün soykırım tabirini kullanmayacaktı.

Bir de işin moral-ahlaki-psikolojik boyutu var. Amerikan federal hükümeti tarafından gelen bu tanınma hem geç hem güç oldu ama sonuçta acının ve hakkın her teslimi bir nebze de olsa iyileşme ve ferahlamadır.

Siyasi ve hukuki boyuta gelince. Aslında bu konunun Türkiye-ABD ilişkisindeki siyasi işlevi kanımca bugün büyük ölçüde bitti çünkü soykırımı tanıma bir “tehdit” olduğu ölçüde bir siyasi manivelaydı. Belki kısa süreli bir iki atışma olur ama bu tanımanın iki ülke arasındaki ilişkileri belirleyici olacağını tahmin etmiyorum. Türkiye-Amerikan ilişkilerinin gidişatını belirleyecek daha güncel ve kritik konular var. Yalnız burada şunu eklemek gerekir ki bazıları siyaseten ve tabii iktisaden sadece ABD’nin Türkiye’ye ihtiyacı varmış da Türkiye’nin ABD’ye yokmuş gibi konuşuyorlar. Bilmiyorum ilişkilerin bozulmasında hangi taraf daha çok zarar görür?
Hukuki boyutu Amerika’nın iç hukuk sistemiyle ilgili ve daha karmaşık. Bu tanımanın ABD’yle iş yapan Türkiye kamu ve özel tüzel kişilikleri üzerinde dava yoluyla bir etkisi olabilir. Fakat, bu tüzel kişiliklerin soykırımla bir ilgisi veya soykırımdan faydalanmış olması gerekiyor.

Benzer şekilde, yalnız Türkiye menşeli kurumlar değil, örneğin, soykırım kurbanlarını sigortalamış sigorta şirketleri veya menkul mallarını soykırım zamanı elinde tutan yerli veya yabancı bankalar daha ciddi davalarla karşı karşıya kalabilirler çünkü şimdiye kadar Amerikan mahkemeleri, dış politikanın federal hükümetin işi olduğunu, orada da soykırımın tanınmasına dair net bir politika olmadığını söyleyerek işi yokuşa sürüyorlardı. Artık, bu argüman ortadan kalktı. Yine de hukuki sonuçlarını bekleyip görmemiz gerekecek. Tabii, hukuki derken ceza hukukunu kastetmiyoruz çünkü Türkiye’de yaygın olarak yanlış bilinmesine rağmen bugün Ermeni Soykırımı herhangi bir ceza davasının konusu olamaz çünkü ortada fail yani zanlı kalmamıştır.

Bu tanıma Türkiye’de bir sorgulamaya yol açar mı? Sanmam. Tam tersine, “Biz bunlar emperyalizmin oyunu dememiş miydik”, yollu laflarla inkar daha da şiddetlenecektir. Ama hakikatin kimseyi bekleyecek sabrı kalmadı, hak da kimseyi teskin etmek zorunda değil.

Ermenilere gelince. Ermeniler tarafından bu tanınmaya gösterilecek tavrın coşku veya sevinç değil, alçakgönüllü bir vakar olması gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta yaşadığımız şeylerin yaşadığımız şekilde yaşanmış olması acı ve trajik; meselemizin özü en korkunç yöntemlerle yok edilmiş koca bir halktır. Sevinç gösterilerinden ziyade sessiz gözyaşlarıdır onların hakkı.


Agos

Yorumlar kapatıldı.