İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Özdemir İnce : Vatan

Özdemir İnce

Vatan sözcük ve kavramının ne anlama geldiğini neleri içerdiğini irdelemeden önce ırk, millet ve milliyet sözcük-kavramlarının ne anlama geldiğini anlamamız gerekiyor:


1- IRK: Kalıtımsal olarak belli ortak fiziksel ve fizyolojik özelliklere sahip insanlar topluluğu. (Beyaz ırk, sarı ırk, siyah ırk.)

SOY: Biyolojik özellikleri kuşaktan kuşağa değişmeyen kandaş bireyler topluluğu. Kimse üzerine alınmasın, ama 2021 yılında, kimse, ne ırkından ne de soyundan emin olabilir. Özellikle Anadolu gibi bir Kavimler Kapısı ürünü ise.

UYARI: Yeryüzünde ırka ve soya dayalı tek bir devlet yoktur. Böyle bir devlet zaten dış dünya ile barış içinde yaşayamaz.


2- MİLLET: Millet çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu topluluk. Ama bu tanım da azınlıkları kapsamıyor.


3- VATAN VE VATANDAŞ (Yurttaş): Vatanın tanımını millet tanımına göre yapalım: “Bir milletin yaşadığı topraklara vatan denir.” Bu tanım da azınlıkları kapsamıyor. Çünkü bu topraklar azınlıkların da vatanıdır.

Kendi kafama göre bir vatandaş tanımı yapacağım: Bir devletin toprakları üzerinde yaşayan ve o devletin kimlik ve pasaportunu taşıyan herkese “vatandaş” denir. Vatandaş topluluğunda din birliği olmayabilir, gerçekte böyle bir birlik de yoktur. Irk ve soy birliği de gerekmez. Ama dil birliği tercih edilir. Dil bütünlüğü vatandaşlık bilincini pekiştirir.


Konuyu iyi anlatabilmek için Alev Coşkun’un Devrimin İlk Karşıtları (Cumhuriyet Kitapları) adlı kitabından aktarıyorum. (S. 62-63)

“Osmanlı devleti bir din devletiydi. İslamiyetin temel ilkesine göre dünyadaki her şeyin sahibi Allah’tır. Buna göre insanlar, dünyadaki malların ve toprakların geçici sahipleridirler.

Osmanlı toprağı, Osmanlı ülkesi ilk zamanlar hanedan ailesinin, daha sonra da hükümdarın malı olarak kabul edilmişti. Vatan, millet, ulus gibi kavramlar yerine, padişaha kulluk, cemaat ve şeriat hükümlerine uymak en önemli olgulardı.

Namık Kemal’in 1 Nisan 1873 akşamı Gedikpaşa Tiyatrosu’nda sahneye konan Vatan Yahut Silistre oyunu, halkı büyük bir heyecana getirdi. Namık Kemal bu oyununda Kırım Savaşı’nı ele alıyor, ‘vatan ve vatanseverlik’ olgusunu işliyor, kişinin canı pahasına da olsa vatanını korumak zorunda olduğunun vurgusunu yapıyordu.

Piyes ‘Vatan Türküsü’ şiiriyle son buluyordu.

Osmanlı toplumunda ilk kez ‘vatan’ konusu halkın önüne konuluyordu.

Oyun, halkı çok etkilemişti. Halkın padişaha, İslam ümmeti ile onun yetkili temsilcilerine değil de ‘vatan’ denilen soyut. Bir varlığa bağlılık göstermesi, padişah ve hükümeti harekete geçirdi. Bu heyecandan ürken hükümet, oyunun sahneye konulmasından beş gün sonra, 6 Nisan 1873’te Namık Kemal ve arkadaşlarını… tutuklattı, hepsini sürgüne gönderdi. Namık Kemal’in başyazarlığını yaptığı İbret gazetesi kapatıldı.”


Hiçbir referansa, desteğe başvurmadan, kendi kafama göre doğaçlama yazıyorum: Çağdaş ulus devletlerin iki kurucu öğesi vatan ve vatandaştır. Bu iki öğe, belli bir toprak üzerinde var olan bütün dinleri ve bütün etnisiteleri kapsar. Tek başına din (belki) sadece aynı dinden olanları birleştirir, ama kendinden olmayanları ötekileştirir. Salt ırk, soy, etnik köken ve hemşerilik duygusallığı başkalarını ötekileştirir. Bu nedenlerden dolayı, ortak yaşam söz konusu olduğunda bu köşeli değerler kapsayıcı değildir. İnsanlar, “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” ilkesinin var ve egemen olduğu toprak üzerinde mutlu olurlar. Ama özgür ve eşit insanları “kardeşlik” duygu ve bilinci bir arada tutar. Aynı toprağı vatan sayan, birbirlerini kişisel olarak tanımadan sevip-sayan insanların kardeşliği. Demek ki bir devletin bütün vatandaşları kardeştir. Kardeş olmalıdır. Vatandaşlık bilinci insanları kardeşleştirir.


“Vatandaşlık” ya da “Yurttaşlık” durumunun belgeleri vardır: Kimlik (Nüfus Hüviyet Cüzdanı, Kafa Kâğıdı) ve pasaport. Bir TC vatandaşı olarak bir yabancı ülkede sürücü belgesi (ehliyet) ve oturma izni alabilirsiniz ama o ülkenin vatandaş kimlik belgesi ile pasaportunu alamazsınız. Bu işler ciddi işlerdir, duygusallığa, hatır-gönül ilişkisine yer yoktur. Milyarca yıllık geçmişi olan insanlık tarihinde kimse ırkından, kanından, soyundan emin olamaz. Emin olmak isteyen gen testi yaptırır. Bir ırka değil “kavram”a dayanan “Türklük”ün geçmişi en fazla kaç yıl? Ama insanlığın tarihi 15 milyar yıl! Yaşasın vatandaşlık!


Cumhuriyet Gazetesi

Yorumlar kapatıldı.