İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘Bir Zamanlar Kıbrıs’ bir hınç ve nefret dizisidir – Prof Niyazi Kızılyürek

TRT’nin büyük tanıtım kampanyalarıyla gösterime koyduğu pahalı Kıbrıs dizisinin yakın tarihte yaşanan olaylara ışık tutmak gibi bir derdi yoktur.

Diziyi yapanların da objektif olma gibi bir gailesi olduğunu zannetmiyorum.

Bu yüzden diziyi tarihsel bilgiler ışığında değerlendirmenin bir anlamı yoktur.

Böyle bir şeye kalkışmak, kocaman bir yanlışlar listesi hazırlamak olur ki, buna bu yazıda niyetim yoktur.

Ben daha çok, dizinin çarpık bilgili senaryosuyla, efektleriyle ve müziğiyle izleyenlerin duygu dünyasında yol açtığı tahribata değinmek istiyorum.

Dizi, hiç kuşkusuz bir hınç ve nefret filmidir. Kitleleri hınç duygusuyla harekete geçirmeyi amaçlamaktadır.

Hınç kavramından tam olarak neyi kastettiğimi açıklayabilmem için önce kavramın Fransızca karşılığına bakalım. Fransızcada hınç Ressentiment sözcüğüne tekabül eder ve aynı şeyi tekrar tekrar hissetmek anlamına gelir.

Bu sözcüğün kaynağında ise Kadim Yunan’da kullanılan “Mnisikakia”, yani “hafızanın kötülüğü” kavramı vardır.

Mnisikakia, geçmişte olup biten kötülükleri hatırlayarak, hafızaya çağırarak intikam almaya, kötülük yapmaya yönelmek demektir.

Tam da bu yüzden, Atina ve Isparta şehir-devletleri arasında yaşanan savaştan sonra barışı kurmak ve yaşatmak için “Mnisikakia-Yasağı” uygulanmıştı ki, bu edim tarihe ilk af kararı olarak geçti.

Burada af, yaşanan kötülükleri, haksızlıkları sürekli olarak anımsayarak kötülük yapmaya yönelme yasağıdır.

Dönelim diziye. Kıbrıslı Türklerin mağduriyetini son derece abartılı şiddet sahneleriyle sergileyip izleyicilerin yüreklerini yakarken, aslında bir tür hafıza operasyonu yapılmaktadır. Burada ne genel manada gerçeklere, ne Kıbrıslı Rumların mağduriyetine, ne de gerçek anlamda Kıbrıslı Türklerin mağduriyetine yer vardır. En küçük bir empati kıpırtısı veya gerçekçilik/tarafsızlık söz konusu değildir.

Amaç zaten bu değildir.

Buradaki hafıza operasyonuyla murat edilen şey, kitleleri hınç ve intikam duygusuyla harekete geçirmektir. Öylesine bir duygu ortamı yaratılıyor ki, bırakın uzlaşma veya barış mesajlarını, adeta dağlara-taşlara bile diş biletiliyor, herkes intikam duygusuyla yanıp tutuşuyor.

Fakat ilginçtir ama şaşırtıcı değildir; Dizi Kıbrıslı Türklere hiç de inandırıcı gelmiyor. Toplum kendisini bu “mağduriyet kurgusu” ile özdeşleştiremiyor.

Olsun! Filmi yapanların belli ki bu da derdi değildir.

Asıl mesele, 80 milyonluk Türkiye toplumunu tahrik etmek, nefret ve intikam duygularına sürükleyip Kıbrıs konusunda istenilen yere sürüklemektir.

Nefrete ve intikama davet edilen Türkiyeli seyirciye bir hatırlatma yaparak yazıyı noktalayayım. Öfkeye kapılmadan şu soruları lütfen sorun ve yanıtlarını bulmaya çalışın:

-Kıbrıs trajedisinde 1958’den 1974’e kadar kaç Kıbrıslı Türk, kaç Kıbrıslı Rum öldürüldü,

-Kaç Kıbrıslı Rum, kaç Kıbrıslı Türk kayıp vardır,

-Kaç Kıbrıslı Türk, kaç Kıbrıslı Rum zorla yerinden edilmiştir?

Bu yazı Yeni Düzen gazetesinden alınmıştır


Ahval News

Yorumlar kapatıldı.