İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kapı filmi: Çocuklarının kemiklerini arayan Süryani bir ailenin hikâyesi

Online dizi ve film platformu Netflix’te geçen hafta gösterime giren Kapı filmi, Mardinli Süryani bir ailenin hikâyesi anlatılıyor.

Ahşap ustası olan Yakup ile eşi Şemsa, yıllar önce Mardin’den Berlin’e göç eder. Üç çocukları ve torunları ile birlikte Berlin’de yaşayan Süryani aile, burada düzenlerini kurup mutlu bir yaşam sürer. Ancak bir gün Mardin’den gelen beklenmedik haber ailenin hayatını değiştirir.

Kronos yazarı Alin Ozinian, bugünkü yazısında Kapı filmi üzerinden Türkiye’deki Süryanilerin durumuna ve çocuklarının kemiklerini arayan Türkiye gerçekliğine dikkat çekiyor.

Filmi vizyona girdiği günlerde Mor Yakup Manastırı Rahibi Sefer (Aho) Bilecen’e “örgüte yardım ve yataklık” iddiası ile tutuksuz yargılandığı davada iki yıl bir ay hapis cezası verildiğine dikkat çeken Ozinian, “Bu toprakların insanlarını azımız biliyoruz, çoğumuz bilmek bile istemiyoruz. Türkiye’deki Süryanileri bilmediğimiz gibi. Türkiye’de ne kadar Süryani var, kaçı kaldı, kaçı gitti, neden gitti, nereye gitti, okulları var mı, gazeteleri var mı, korkuları neler biliyor muyuz?” diyor.

Sabro Genel Yayın Yönetmeni David Vergili ile yaptığı görüşmeyi aktaran Ozinian, Vergili’nin verdiği şu bilgileri aktarıyor:

“Bugün itibariyle, elimizde resmî rakamlar olmamasıyla beraber, Türkiye’deki Süryani nüfusunun 20 bin civarında olduğunu tahmin ediyoruz. Ülkedeki Süryaniler en fazla bulunduğu bölgeler İstanbul, Turabdin bölgesi, Mardin ve çevresi ve Adıyaman.”

Son çeyrek asırda bölgedeki güvenlik, siyasi ve güvenlik sorunun ağırlaşması ve 90’lı yıllarda köy boşaltmaları ve faili meçhul cinayetler ile beraber Süryaniler Turabdin’i yoğun bir şekilde terk etmeye başladıklarını belirten Vergili, şunları söylüyor:

“İstanbul Süryanileri 1840’lı yıllardan sonra dönem dönem gerçekleşen göçle beraber oluşan bir topluluk. Son yüzyılda Süryanilerin anayurtları olan bölgedeki nüfusları bir milyon civarında. Bunların çoğu Mardin, Diyarbakır, Adıyaman, Urfa hattında diğer taraftan Doğu Süryanileri ise Hakkâri, Siirt bölgesinde bulunuyorlardı. Süryaniler de Hristiyan azınlıkla benzer bir kaderi paylaşıyor. 1915 soykırımı ile beraber Süryani nüfusu yok olma eşliğine getirilirken, beraberinde kültürel, sosyal, ekonomik ve dilsel yıkım getirdi. Bugün baktığımızda ise, Hakkâri bölgesi, Urfa, Siirt ve hatta Diyarbakır’da bile Süryani varlığı yok olurken, Mardin’de dahi çok az bir nüfus bulunmakta.”

Cumhuriyet politikaları ile beraber Süryani okullarının kapatıldığını belirten Vergili, “Süryani Patriklik merkezleri ülke dışına sürgün edildi, mülklerine el konuldu, bugün Mardin Müzesi olarak kullanılan mekan aslında Süryani Katolik Patriklik merkeziydi. Bununla beraber, dil ve kültürel haklar konusunda da asimilasyon politikaları uygulanarak, Süryaniler köksüz bırakıldı. Mardin bölgesinde sadece manastırlarda resmî olmayan dil eğitimi veriliyor. İstanbul’da ise Süryanilere ait sadece bir anaokulu var. Bunula beraber, Türkiye’de yayınlanan aylık Süryanice-Türkçe Sabro gazetesi bulunmakta” diyor.

Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz


Ahval News

Yorumlar kapatıldı.