İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Dink davası çocuklar için önemli

Serdar M. Değirmencioğlu

Büyük süpermarketlerde alışveriş yapanların çok azı satılan ürünlerin raflara nasıl yerleştirildiğine, raflardaki ürünlerin neye göre düzenlendiğine kafa yorarlar. Oysa yormak gerekir. Ödeme yapmaya giden müşterilerin gözüne çarpması istenenler vardır. Ödeme için bekleyen müşterilerin sıralanacağı alana ya da tam kasa öncesine yerleştirilen özel ürünler vardır. Süpermarketlerde rastlantı olmaz. Çünkü süpermarkette kapitalizmin kuralları geçerlidir.

Süpermarketlerde satılan ürünlerin raflara ulaşması yeterli değildir. Raflara yerleştirilecek ürünlerin birbirleriyle yarışmaları gerekir. Kapitalizm açısından ürünlerin raf peşinde yarışması gayet mantıklıdır. Bu mantığa uygun olarak “raf bedeli” diye bir kavram kullanılır. Böyle bir bedelin neden gerekli olduğunu anlatmak için hazır binlerce satış veya pazarlama uzmanı bulunur. Tam göz hizasında, tam müşterinin göreceği yerde vb. olduğu düşünülen raflar için ne ödeneceğini, nelerin göz önünde tutulacağını anlatacak uzmanlar…

Peki raf bedelini kim öder? Elbette ki, tüketiciler. Bir üretici süpermarket veya mağaza zincirine ödeyeceği raf bedelini maliyet hesabına katar ve ürünün ücretine yansıtır. Tüketici bu ürünü aldığında, ücret içine gizlenmiş tüm diğer gereksiz maliyetler gibi raf bedeli için de ödeme yapar.

Günümüzde büyük medya kuruluşları da birer süpermarket gibi çalışırlar. Bu kuruluşlar da raf bedeli gibi, ekranda, internette ve basılı yayınlarda yer alma bedeli alırlar. Raf bedelini ödeyecek olanlar ise gündemi belirlemek isteyen siyasi güçlerdir. Bu işleyiş öylesine güçlüdür ki, medyanın büyük bir kazanç aracına dönüşmesine kimseler şaşırmaz. Hatta ve hatta, büyük sermaye sahipleri bir medya imparatorluğu kurmanın ve bunu iktidarın hizmetine sunmanın büyük getirisi olacağını kestirdikleri için, sonradan değil en baştan yandaş olan medya organları kurarlar. Raf bedeli hesapları yerine, toptan hesapla çok büyük kazanç sağlarlar.

Günümüzde büyük medyanın programlarında yani raflarında gerçekler değil, iktidarda bulunanların istedikleri yer alır. Bu nedenle sahte haberler, gerçek haberlerden daha baskın, daha geçerli ve daha etkili olabilir; çok önemli bir siyasi koza dönüştürülebilir.

Bütün bunları şu nedenle anlatıyorum: Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilişkili dava sonuçlandı. Bu davada Hrant Dink’in öldürülmesi açıklığa kavuşturulmadı. Bu bir gerçek. Ama bu gerçeği yandaş medya duyurmayacak, yazmayacak. Çünkü artık gerçekler haber olamıyorlar. Yandaş medya rejimin emrinde.

Davada en tepede kimlerin yer aldığı, aslında en ağır suçları kimlerin işlediği ortaya çıkarılmadı. Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilişkili gerçeklerin arasından bazı gerçekler ve bazı kişiler öne çıkarıldı. Bu nedenle gerçekleri açığa çıkarmak isteyenlerin dava üzerine gitmesi gerekiyor.

Suç zincirinin en dibindeki kişi, silahı tutan Ogün Samast hüküm giydi. Samast’ı Pelitli’den çıkıp, Hrant Dink’i öldürmeye dek sürükleyen suç mekanizması açığa çıkarılmadı. Bu mekanizma içinde yer alan Erhan Tuncel’e de ceza verildi çünkü o da altlardaydı. Ama bebekten katil üretmek için çaba harcayan ve çok uzun zamandır çocukların kafalarına mayın üzerine mayın yerleştiren o korkunç ve derin mekanizmaya dokunulmadı.

Hrant Dink’in öldürülmesinin aydınlatılmamasının da bir bedeli var. O dönemde “Sarı Gelin” başlıklı bir yapımla çocuklara kindarlık aşılamasına nasıl karar verildiği de açığa çıkarılmamasının da bir bedeli var. Bu bedeli elbette ki, Türkiye halkları ödüyorlar.

Hrant Dink gerçekleri söylediği için öldürüldü. Çocukların kafalarına döşenen ideolojik mayınların üzerine gittiği için öldürüldü. Hrant için adalet arayanlar aynı zamanda çocuklar için adalet, eşitlik ve özgürlük arıyorlar.


Evrensel Gazetesi

Yorumlar kapatıldı.