İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘Hibritleme’: MEB ve YÖK’ün kamu okuluna karşı kapitalist, dinci, dijital diktasyonu

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***
Adnan Gümüş

Korona sebep gösterilerek okul ve üniversitelerin kapısına kilit vurulmasının, kısmi açılmalar dışında okul ve üniversitelerimizin kapalı tutulmasının üzerinden bir yıl geçti. Korona koşullarında nasıl çarşı pazar işyerleri açıksa okulların da açık tutulması bir sosyal politika, sosyopolitik bir karar meselesiydi, kapatılması da öyle oldu. Bankalar, Ayasofya, camiler, tekkeler, AKP kongreleri, AVM’ler açık ama okul ve üniversiteler kapalı tutuldu.

Dahası birkaç gün önce Milli Eğitim Bakanı Selçuk bir kez daha “Çok başarılı olduk, hibrit eğitimi kalıcı hale getireceğiz” diye deklere etti :“Bu süreç bize bazı dersleri uzaktan eğitimle verebileceğimizi gösterdi. Bu durumun devam ettirilebileceğini düşünüyoruz. Eğer salgın olmasaydı yıllar alacak bir deneme sürecini aşmış olduk.”

YÖK zaten salgından öncede “açık öğretim” ve “uzaktan öğretim” sayısını artırıp duruyordu. Salgına bağlı olmaksızın diğer programlardaki derslerin de en az yüzde 40’ını kalıcı olarak uzaktan yapın diye talimat vermişti.

Tüm bunların anlaşılması için bilgi nedir diye sorabilir, sonra da bunun politik kısmına, bu politikalarda salgının ve dijitalleşmenin nasıl kullanıldığına değinebiliriz.

İNSANI İNSAN YAPAN DEVRİMCİLİK VE POLİTİK BİLGİ: GAYENİN BİLGİSİ, YAPILACAKLARIN BİLGİSİ

Bir şeyi betimlemek bir bilgidir ama bu sadece sığ bir bilgidir, bunun unsurlarını, nedenlerini, faktörlerini, oluşturucularını, aktörlerini, tarihini, ilişkilerini, en önemlisi de işlevlerini, ne işe yaradığını, neye yarayacağını bilirsek o şeyi daha iyi bilmiş, daha iyi anlamış oluruz. Hele de canlılar için nereden geldikleri değil ne oldukları ve neye doğru hareket ettikleri önemlidir; insan için kimin doğurduğu, boyu posu genetiği değil, idealleri, olmak istediklerini anlamak çok önemlidir; bir insan şundan doğdum şurada yaşadım diye değil daha çok bunların da etkisi altında gelecek beklentisi ile, olmak istedikleri ile, diğerleri ile ilişkilerinde de yarar veya bu ereğine uygun olup olmamasıyla daha fazla ilgilidir.

Bunu en iyi her halde “praksis” ifade etmektedir, “yaşam” hem eskiden beri gelen, hem yaşanan hem de bir sonraki yaşanacak olanı birlikte taşıyandır; sadece nedenler değil amaçlar da “nesnel”dir, yani ulaşmak istediğimiz yönde reformlar devrimler yaparız, insanı insan yapan en önemli hasleti “devrimciliğidir”, yoksa doğadaki diğer hayvan ve bitkiler de uyum yapmaktadır, belli bir libidoları bulunmaktadır ama çok “devrimci” olamamaktadırlar, kültür veya yeni komünler oluşturamamaktadırlar, insan aynı zamanda şartlarını iyileştirmesi ile “devrimciliği” ile diğer canlılardan ayrışmaktadır, uymanın yanında olan biteni belli erekler doğrultusunda uyarlamaktadır da.

O halde, hele de tüzel kişilikler olan, politik taşıyıcılar olan reisliğin, YÖK veya MEB’in iradesiz amaçsız bir şekilde okulları ve üniversiteleri kapalı tuttuğu düşünülemez.

AKP’NİN, MEB VE YÖK’ÜN EREĞİ ‘DİJİTALLEŞME’ ÜZERİNDEN OKULU DEJENERE EDEREK ‘KAPİTALİZME’, ‘DİNCİLİĞE’, ‘OTORİTERLEŞMEYE’TÜMDEN AÇIK HALE GETİRMEK

Okulların, üniversitelerin kapatılmasının ereksel bir yanı, sosyopolitik bir yanı, ekonomipolitik bir yanı var mı ki diye sorulabilir, okulların üniversitelerin kapatılması ile dijitalleşmenin ne ilgisi var diye sorulabilir.

Önemli olan da bu sorulardır.

Soruyu tersten alalım. Okulların veya üniversitelerin kapalı tutulmasının hiçbir sosyopolitik, ekonomipolitik gayesi yok? Bu denemeyeceğine göre, geriye kalan en saf yanıt “salgını” denetim altında tutmak ve mümkünse önlemektir olacaktır.

Bu kötü bir gaye değildir, elbette salgının önlenmesine yönelik olası tedbirler önemlidir.

Adaletin çok temel bir ilkesi vardır. Verilecek ceza suçla (sorumlulukla) orantılı olmak zorundadır.

Okulların kapalı tutulmasının ne tür fayda ve zararları var, açık olunca salgında ne kadar bir etkisi var, kapalı tutunca nelerden oluyoruz, bunların yanıtları kamuoyuyla paylaşılmamaktadır.

Örneğin çok büyük örneklemli olmasa da benim de öğrencilerimle birlikte yaptığım araştırmalar lise ve üniversite öğrencilerinin okullar kapalı iken yüzde 10’dan fazlasının korona geçirmiş olmasıdır. Yani okul kapatılınca bulaş azalmamıştır.

Neyse bu notu da bir yana bırakalım, en önemli soru şudur: AKP, MEB ve YÖK, çok daha eskilere ‘açık öğretim’ uygulamalarına kadar geri giden okul ve üniversitelerin kamu maliyetini düşürmek, kolay diploma dağıtarak değersizleştirmek, ücretsiz kamu hizmeti olmaktan çıkarıp açık öğretimlerde olduğu gibi “ücretli” ve “kârlı” hale getirmek, mümkünse okul ve üniversiteleri çocuk ve gençlerin birincil yaşam alanı olmaktan çıkarmak gibi gayelerinin olup olmadığıdır.

YÖK’ün de MEB’in de ısrarla söylediği, pandemiden önce 2023 vizyon belgesine yazdığı, Bologna Sürecinde “çeşitlendirme” ve “kaynak yaratma” adı altında “uzaktan öğretimin payının artırılmasını” planladığı, şimdi de ısrarla “HİBRİT” öğretime geçilecek, bunun için herkes Türkiye’yi örnek alıyor dedikleri şey hep aynı gaye uğruna yapılmaktadır.

YÖK ve Başkanı Saraç da, MEB ve Bakanı Selçuk da, AKP de hep aynı gayeye hizmet etmektedirler. Salgını fırsata çevirerek “dijitalleşmeyi” araç olarak kullanarak okulları, üniversiteleri giderek dejenere etmek, dejenere ettiklerini piyasalaştırmak, okul ve üniversiteleri kamusal bir yaşam alanı olmaktan çıkarmak, kültürü sanat ve bilim ortamıyla ilişkilendirmekten çıkarmak, çocuk ve gençleri tarikatların, geleneğin ve piyasanın doğrudan yönlendirmesine ve yönetmesine aracılık etmek.

Marx 150 yıl önce, Scheler yüz yıl önce kapitalizmin yükselişi, doğanın mekanizasyonu ve liberal bireyciliğin insanlığı içten içe kemirdiğini ifade ediyorlardı. Din bu insanlık hallerinin ikamesine yarıyor, kapitalizmin ve kötülüklerin ömrünü uzatıyor.

Kapitalistler ve dinciler çoğu zaman bloktular, bloklarını tazeliyorlar. Dijital uzaktan öğretimle oluşacak farklı bilinç ve insanlık durumlarını da tümden kendi denetimlerine almakta salgını büyük bir fırsata çevirmeye uğraşıyorlar.

Çocuklarımızı, gençlerimizi, bugünkü toplumların en güzel yaşam alanları olan okul ve üniversitelerimizi savunalım.


Evrensel Gazetesi

Yorumlar kapatıldı.