İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yeter ki Osmanlı olsun!

Yalçın Bayer

CHP İstanbul Milletvekili Dr. Ali Şeker, ‘mazbut vakıf’ yağmasının peşini bırakmıyor. Geçtiğimiz günlerde Vakıflar Genel Müdürlüğü (VGM) tarafından yapılan yazılı bir açıklama ile tüm Türkiye, Taksim Gezi Parkı mülkiyetinin İBB’den alınarak Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı’na devredildiğini öğrendi. O güne dek neredeyse kimse böyle bir vakfın ne adını duymuştu, ne varlığından haberdardı. Taksim Gezi Parkı mülkiyetinin devrinin ardından da vakfa dair pek bir bilgiye erişilemedi. Türkiye’de bulunan tüm vakıflarla ilgili detaylı bilginin yer aldığı VGM’nin resmi internet sitesi olan vgm.gov.tr’de de ilgili bu vakfa ve diğer mazbut vakıflara dair hiçbir bilgiye ulaşılamıyor.

Türkiye, bu vakfın adını aslında bundan altı ay kadar önce milletvekili Dr. Ali Şeker’in, Ziya Selçuk’a yönelttiği bir soru önergesi ile ilk kez duymuştu. Öğretmenler başta olmak üzere tüm kamu görevlilerinin uygun fiyatlarla kalabildiği Beyoğlu Öğretmenevi, 19 Mart 2020’de Sultan Beyazıt Vakfı’na devredilmişti. Dr. Şeker’in sorusunu Ziya Selçuk hâlâ yanıtlamadı. Ancak aradan geçen sürede İstanbul’da birçok kıymetli tarihi bina ve taşınmaz, sessiz sedasız bir şekilde el değiştirdi. Dr. Şeker, bunların İstanbul Sanayi Odası, Galata Kulesi, Selimiye Kışlası, Adile Sultan Sarayı, Pera Palas Otel, Vefa Lisesi, Şişli Etfal Hastanesi, Sait Halim Paşa Yalısı gibi İstanbul’da ve Türkiye genelinde 1014 taşınmazın, çeşitli vakıflar adına tescil edildiğini açıkladı.

HANGİ YASAYA GÖRE?

Mülkiyet devirlerinin gerekçesi 2008 yılında çıkarılan 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’na dayandırılıyor. Son olarak da yıllardır iktidar müteahhitlerinin iştahını kabartan Taksim Gezi Parkı’nın mülkiyeti ‘mazbut vakıf’ adı altında İBB’den alındı. CHP’li Dr. Ali Şeker, vakıflar ve rant ilişkilerine örnek olarak İstanbul’dan çok önemli iki dosyayı daha açıklıyor:

“Birincisi Harbiye Halaskargazi Caddesi üzerinde yer alan ve içerisinde İnci Sineması’nın da bulunduğu Ermeni Katolik Mihitaryan Manastırı ve Mektebi Vakfı’na ait olan 15 bin 409 metrekare arazide yapılan inşaat vurgunudur. Dönemin CHP’li meclis üyeleri Hüseyin Sağ ve Dursun Çaltı’nın açtığı iptal davası devam ederken, eski mekânlar yerle bir edildi. Şehir merkezlerinde kalmış azınlık vakıf binalarının yıkılıp yerine yenilerinin yapılması üzerine özel çalışmalar yürüten müteahhitlerin çabalarıyla İBB meclisinden gerekli onaylar alınarak bu alanda 3 emsal ve 27.50 metre yükseklik verilerek, bodrum katlar da emsalden sayılmayınca 80 bin metrekareye ulaşan bir beton kütle çıktı ortaya. Aynı konuya diğer bir örnek Elmadağ’da Cumhuriyet Caddesi üzerinde bulunan Surp Agop Ermeni Katolik Hastanesi Vakfı’na ait olan ve içerisinde Şan Tiyatrosu’nun da bulunduğu arazideki rant ilişkileridir.”

Ali Şeker“Osmanlıcılık özentisiyle İstanbul’a ihanet edenlerin talanına daha fazla izin vermeyeceğiz. İstanbul’un kültürel kimliğini temsil eden bu kıymetli yapılar, yeşil alanlar; ne idüğü belirsiz vakıfların, vakıf yöneticilerinin değil İstanbullularındır” diyerek konuyu yakından takip etmeye devam edeceğini söyledi.

KOÇAK FARMA’DAN ‘AŞIDA DEV ADIM’ AÇIKLAMASI

KÖŞEMİZDE dün Türkiye’deki aşı üretim çalışmalarından söz ederken Koçak Farma’nın çalışmalarından da söz etmiştik. Firmanın CEO’su Uzm. Dr. Hakan Koçak “Koçak Farma’nın inaktif COVID-19 aşısının Faz-1 çalışmalarının başladığını”, ‘Aşıda dev adım’ bülteniyle duyurdu.

Koçak Farma tarafından geliştirilen ve preklinik çalışmaları tamamlanan Koçak Farma inaktif COVID-19 aşısının Faz-1 çalışmaları 23 Mart günü (dün), ilk gönüllülere uygulanarak başladı.

COVID-19’a karşı geliştirilen Koçak-19 inaktif COVID-19 aşısı, 18-55 yaş arasında sağlıklı gönüllülere uygulanacaktır. Koçak Farma aşısı aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütü (WHO) aday aşı listesinde de yer almaktadır. Koçak Farma, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı onaylı Ar-Ge merkezinde 100 civarında bilim insanı yeni ürünler, biyoteknolojik ürünler ve aşılar ile ilgili araştırmalar yapmaktadır.

Firma, inaktif COVID-19 aşısının üretimi için zorunlu olan BSL-3/ABSL-3 laboratuvar ve üretim tesislerine sahip tek ilaç firması kabul ediliyor.

PROF. TÜRK: ‘GEZİ, VAKIF MALI DEĞİL’

ESKİ Adalet Bakanı olan Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, yaptığı yazılı açıklamada, siyasi iktidarın başkanlık seçimini kaybetmesi üzerine İBB’yi zor durumda bırakmak amacıyla bu işleri yaptığını belirterek şöyle dedi:

“Gezi Parkı ile ilgili işlem 13 yıl önce kabul edilmiş bir KHK’ye dayandırılıyor. 20.2.2008 tarih  ve 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun ‘vakıf kültür varlıklarının devri’ kenar başlıklı 30. maddesindeki düşük cümlede yer alan bu hüküm şöyle: ‘Vakıf yoluyla meydana gelip de her ne suretle olursa olsun Hazine, belediye, özel idarelerin veya köy tüzel kişiliğinin mülkiyetine geçmiş vakıf kültür varlıkları mazbut vakfına devrolunur.’ Anayasa’nın ‘mülkiyet hakkı’ ve ‘kamulaştırma’ ile ilgili 35 ve 46. maddeleri ile 2. maddesindeki ‘hukuk devleti’ ilkesine aykırı olan bu maddede devrin hangi mazbut vakfa yapılacağı belirtilmemiştir. Vakıflar, iktidarın talimatıyla belirlenecek herhangi bir mazbut vakfa devir işlemini yapmaktadır. Nazım planına göre ‘gezi’ alanı Cumhuriyet döneminin ilk parkı (millet bahçesi) için ayrıldı. 1940’ta gerekli kamulaştırma işlemleri yapıldı. Gezi Parkı bu alanda yapıldı.”

CHP VATANDAŞA HESAP VERMELİ

CHP Genel Merkezi, Meclis’ten çıkan bazı yasalar üzerinde gerekli hassasiyeti görüp iptali için başvuru yapıyor ama Gezi ve İstanbul Sözleşmesi ile ilgili bazı maddeleri atladığı görülüyor. Bu işte titizlik göstermeyen MYK üyesi kimdir? Hukuk ve Resmi Gazete ile ilgili sorumlu çalışanlara gerekli uyarılar yapılmış mıdır?

İMZALAYAN A. GÜL

AKP iktidarının çıkardığı kanunların yeteri kadar irdelenmediği, itirazların teknik olarak yerine getirilmediği anlaşılırken, “Peki bu kanunları kim onaylıyor”sorusu da gündeme geliyor: “Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül.”

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/yalcin-bayer/yeter-ki-osmanli-olsun-41770230?sessionid=3

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın