İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Melik Tekiş Kimdir? Selçuklu Melik Tekiş Kimdir, Hayatı

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***

Büyük Selçuklu Devleti Sultan Alparslan’ın oğlu Melik Tekiş Kimdir? Melik Tekiş sultan olmak için neler yapmıştır? Melikşah ve Melik Tekiş arasındaki taht kavgalarında neler yaşanıyor? Melik Tekiş hakkındaki kısaca bilgiler…

Şihâbüddevle Tekiş (Tokiş)’de olarak bilinen Melik Tekiş Sultan Alparslan’ın oğludur. Tarihin gizemli sayfalarında Melik Tekiş’in doğum, ölüm, eşi gibi detaylı bilgilere rastlanılmamaktadır. Melik Tekiş hakkında geçen bilgiler genellikle Sultan Melikşah ile arasındaki taht kavgalarıdır. Buradaki notlarda Melik Tekiş hakkında azda olsa bilgiye ulaşabiliyoruz.

MELİK TEKİŞ KİMDİR KISACA? SULTAN MELİKŞAH VE MELİK TEKİŞ TAHT KAVGALARI

Şihâbüddevle Tekiş (Tokiş)’de Sultan Alparslan’ın çocuklarından olup aynı zamanda Selçuklu tahtında hak sahibi olan bir Meliktir. Melikşah’ın Sultanlığı döneminde ona Belh ve Toharistan bölgeleri ikta olarak verilmiştir.

Sultan Melikşah tahta geçip Kavurd meselesini hallettikten sonra kardeşi Tekiş (Tokiş)’in hem de iki defa 1081 ve 1085’de isyanı ile karşılaşmıştır. Tekiş’in isyan etmesindeki sebeplere bakıldığında, Selçuklu Devleti tahtına geçmek niyetinde olmadığı, ama Horosan’da müstakil bir devlet kurma niyetiyle hareket ettiği anlaşılmaktadır.

Merak Edebileceğiniz Benzer Yazılar

Bu bağlamda Sultan Melikşah, 1074-1075 yılında akrabalarını ziyaret maksatlı Herat’a geçmiştir. Bu sırada Belh’de bulunan Melik Tekiş haberi alınca Sultanın huzuruna gelip itâatini arz etmiş ona saygısını göstermiştir. Melikşah’da Tekiş’in bu hareketine karşılık ona bağışlarda bulunarak hil’atler vermiştir. Daha sonra Tekiş görev yeri olan Belh’e dönmüştür.

Buna mukabil Rey’e dönen Sultan Melikşah ordu denetlemesinde bulunduğu Ocak- Şubat 1081 tarihinde şüphelendiği, Türk kıyafetleri içerisinde bulunan 7 bin Ermeni asıllı Selçuklu askerini ordudan ihraç edilmesi için emir vermiştir. Nitekim Sultan, bu askerlerin ihracını emrettiği zaman Vezir Nizamülmülk, “ordudan çıkarılanların askerlik dışında hiçbir mesleklerinin olmadığını, eger bunlar ordudan ihraç edilecek olursa içlerinden birini seçip, işte Sultan budur demeyeceklerini nereden bilebiliriz. Bu takdirde onlarla uğraşmak durumuda kalırız ve bu durumda da ödediğimiz ücretin kat kat fazlasını onları itâat altına almak için harcarız” diyerek durumun vehametini dile getirmiştir. 43. Fakat Sultan, vezirinin sözlerini dinlemeyerek bu askerleri ordudan atmıştır. Ordudan uzaklaştırılan bu Ermeni asıllı askerler, Busenç (Venec) şehrinde bulunan Tekiş’in yanına gidince Tekiş bunları kabul etmiş ve gücüne güç katmıştır. Ermeni askerlerin Tekiş’in emrine girmesiyle işlerin seyri değişmeye başlamış eli daha da güçlenen Tekiş kendi hâkimiyetini kurmak için zaman kollamaya başlamıştır.

Nitekim aradan çok bir zaman geçmeden tezahür eden olaylar Vezir Nizamülmülk’ü haklı çıkarırcasına gelişmeye başlamıştır. Böylelikle ihraç edilen askerleri de itaatine de alan Tekiş güçlenerek her hanedan üyesinin gönlünde yatan Selçuklu hükümdarı olma hayalini gerçekleştimek için harekete geçmiştir. Bu suretle hızlı bir şekilde hareket ederek Merv-i Rud, Merv-i Şahican ve Tirmiz gibi şehirlere girmiş buralara hâkim olmuştur[1]. Ayrıca Horasan bölgesine de hâkim olmak isteyen Tekiş, Nişabur’u da ele geçirmek amacıyla hareket etmiştir.

MELİK TEKİŞ’İN İSYAN SEBEBİ

İşte Sultan Melikşah’ın Ermeni askerleri ordudan ihraç etmesi bir yerde de Tekiş’in isyan etme sebebi olmuştur. Bu bağlamda Melik Tekiş’in isyan haberleri dalga dalga yayılmaya başlamış ve haberler Melikşah’a ulaştığında büyük bir yanlış yaptığı düşüncesiyle pişmanlık yaşamıştır. Fakat son pişmanlığın fayda vermeyeceğini düşünen Sultan Melikşah, Tekiş’in isyanını bastırmak için derhal harekete geçmiştir. Bu minvalde süratle hareket ederek Tekiş’ten önce Nişabur’a girmiş ve buradaki hâkimiyetini ortaya koymuştur. Melikşah’ın Nişabur’u ele geçirdiği haberini alan Tekiş ise ilerlemekten vazgeçerek Tirmiz şehrinde konaklamak zorunda kalmıştır.

Durum bu şekilde olunca Melikşah, kardeşini 1081-1082 yılında Tirmiz’de kuşatma altına alarak onu buraya kıstırmıştır[2]. Bu durum karşısında yapacak bir şey bulamayan Tekiş, almış olduğu esirleri serbest bırakarak Sultandan af dileğinde bulunmuştur. Kaynakların bizlere aktırdığına göre olayın iç yüzü şu şekilde gelişmiştir. Sultan Melikşah’ın şehri kuşattığı haberi yayılınca, Tekiş’in askerleri mallarını, erzaklarını ve koyunlarını dağların sarp bölgelerine saklamışlar fakat Sultanın ordusu tarafından bu mallar kısa süre içerisinde bulunarak el konulmuştur. Bu durum Tekiş’in ordusu içerisinde büyük yankı uyandırmış ve çalkantıya sebep olmuştur. Askerlerin Melik Tekiş’e karşı cephe almasına sebep olan bu mal kaybı karşısında askerler Tekiş’in üzerine saldırarak derhal Sultan ile anlaşmaya varmasını talep etmişlerdir. Hatta onu daha da zorlayarak eğer Sultan ile barış yapmazsa ordudan ayrılıp Melikşah’a katılacaklarını söyleyerek tehdit vari konuşmalar bile yapılmışlardır. Bu zorlamalara daha fazla dayanamayan Melik Tekiş, Sultana mektup yazarak ona itaatlerini bildirip barış teklifinde bulunmuş, Melikşah da bazı şartlar ileri sürerek Tekiş’in itaatini kabul etmiştir[3].

Diğer bir rivayete göre de Sultan Melikşah, Tekiş’e Tirmiz’den çıkıp daha önce kendisinin olan Belh’e razı olmasını ve gelip kendisiyle görüşmesini istemiştir. Fakat Tirmiz’den çıkma şartını kabul eden Tekiş, can korkusuyla Sultanla görüşme şartını kabul etmemiştir. Öte yandan bir hanedan üyesi ve kardeşi olan Tekiş’i daha fazla sıkıştırıp onu rencide etmek istemeyen, aynı zamanda kendi itibarını da yitirmek istemeyen Sultan Melikşah, bir miktar Türkmen kuvvetini Tirmiz’de bıraktıktan sonra İsfahan’a doğru hareket etmiştir[4].

Sultan Melikşah, kardeşi Tekiş’in 1080-1081 tarihlerinde girişmiş olduğu isyan neticesinde ona dokunmamış ve yönetiminde bulunduğu yerde kalmasına izin vermiştir. Nitekim aradan henüz birkaç yıl geçmişken Melik Tekiş’in tekrar isyana kalkıştığı görülmektedir. Kaynaklar, Tekiş’in ikinci isyanını, tıpkı Melik Kavurd gibi yakınındaki adamların etkisinde kalarak çıkarttığını aktarmaktadır[5]. Bu bağlamda ilk isyan girişiminin ardından Sultan Melikşah ile barış yapan Tekiş’in bu hamlesini, içinde bulunduğu zor şartlardan kurtulmak için zaman kazanma yöntemi şeklinde yorumlayabiliriz. Nitekim ilk isyanından sonra sessiz sedasız duran Melik Tekiş’in fırsatını bulduğu ilk anda meydana çıkması bu yorumu güçlendirmektedir. Bu da Sultan Melikşah’ın 1084-1085 yıllarında Musul’a gittiği esnada boşluktan fırsat bularak isyan eden Tekiş’in hakkında yapılan bu yorumları doğrulamaktadır[6]. Nitekim Sultan Melikşah, 1084-1085 yılında Musul bölgesinde iken Tekiş ikinci kez isyan etmiştir. Mervu’r-Rud ve Mervu’ş- Şahcan’dan, Serahs’a kadar olan bölgeyi ele geçiren Tekiş, Serahs kalesini kuşatmış ve burada konuşlanmıştır[7].

Gerçekliği kesin olmamakla beraber başka bir rivayete göre ise Tekiş, Mervu’r-Rud’da konaklamış ve şehri yağmalayarak harap etmiş, yine Mervu’ş- Şahcan’a geçmiş burada bulunan halk onu şehre almayınca bazı hileler yaparak şehre girmiştir. Şehri yağmalatıp harap eden Tekiş, rivayetlere göre Müslüman ahaliye de pek çok zulüm ve fenalıklar yapmıştır[8].

Öte yandan Serahs, Mesud bin Yahız et-Türkmanî isimli bir yöneticinin elinde bulunmakta ve gayet müstahkem bir şekilde idare edilen bir şehir olarak bilinmektedir [9]. Nitekim sağlam bir yönetime ve sıkı korunaklı bir kaleye sahip olan şehir, Tekiş tarafından abluka altına alınmış hatta Serahs kalesi üzerinde yoğunlaşan Tekiş’in kuvvetleri, burada Mesud’u köşeye sıkıştırmışlardır. Nitekim Serahs kalesi fazla dayanamayarak düşmek üzereyken Nişabur’da bulunan Nizamülmülk’ün adamlarından Ebu’l-Fütûh et-Tûsi ile Horasan Amîdi Ebu Ali bir plan yaparak onu devreye sokmuşlardır. Plana göre Nizamülmülk’ün yazısını taklit ederek onun ağzıyla Ebu’l-Fütûh’un Mesud bin Yahız’a bir mektup yazmasını kararlaştırmışlardır. Buna göre Bu mektubu şu gün Rey’den yazıyorum. Yarın sana doğru geliyoruz. Kaleyi muhafaza et. Falanca düşman üzerine ani bir gece baskını düzenleyeceğiz.[10] İçerikli bir mektup yazılmış ve mektubu güvenli bir şekilde götürmesi için bir casus bulup ona bol miktar para vermiş ve Tekiş’in tarafına göndermişlerdir[11]. Nitekim casus Tekiş’in keşif birlikleri tarafından fark edilip yaklanmış ve onun yanına götürülmüştür. Defalarca işkenceye maruz kalan casus ölüm cezası ile korkutularak konuşturulmuş ve mektubu Tekiş’e vermiştir[12]. Casus planlandığı gibi görevini yerine getirmiş ve kendisinin Sultan ile Nizamülmülk’ün huzurudan ayrıldığını, Melikşah’ın da ordusuyla birlikte Rey’den yola çıktığını söylemiştir. Huzurundakiler ve Tekiş bu sözleri duyup mektubu da okuyunca derhal Serahs önüne kurdukları kuşatmayı kaldırıp geri çekilmişlerdir. Öyle ki çadırlarını, hayvanlarını ve çeşitli malzemelerini dahi almadan kaçan Tekiş ve adamları Melikşah’tan oldukça korkmaktadırlar. Öte yandan kuşatmanın kaldırıldığını gören Mesud, adamları ile Tekiş’in geride bıraktığı mallarını yağmalamışlardır. Melikşah’dan korkarak kaçan Tekiş, Merv’e sığınmayı amaçlamışsa da halk onu kabul etmemiş kale kapılarını kaptarak bir müddet direnmişlerdir. Bu durumda Merv’e giremeyen Tekiş, ikinci bir seçenek olarak Venec kalesine çekilmek durumunda kalmıştır[13].

Bu olaylar vuku bulurken Sultan Melikşah, beraberinde: Artuk, Bozan, Porsuk, Kumaç ve Ayaz gibi Selçuklu Devleti’nin ileri gelen emirleri ile beraber süratle Musul’dan ayrılarak önce Rey’e, daha sonra da kısa süre içinde Nişabur’a ulaşmıştır[14]. Emir Bozan komutasındaki

Sultanın öncü kuvvetleri de Serahs’a geldikten sonra. Burada Mesud bin Yahız, Bozan ve Porsuk’un askerleri birleşerek Tekiş’i takibe başlamışlardır. Nihayet Tekiş, 2 Ekim 1085 tarihinde sığınmış olduğu Venec kalesinden direnmesine rağmen çıkarılmıştır[15].

Sultan Melikşah kardeşi tutuklanıp esir alınınca onun hemen öldürülmesi emrini vermemiştir. Onun yerine gözlerine mil çektirilen kardeşine merhamet edip affetmiştir 60 . Melikşah kardeşi Tekiş’i saltanat mücadelesinden uzaklaştırmak adına yaptığı bu cezalandırma ile onu Dâmegân’daki Fîruzkûh kalesine göndermiş ve hayatının sonuna kadar burada tutsak kalmasını emretmiştir. Böylelikle önemli bir sorundan kurtulmuş olan Melikşah batıda yürütmüş olduğu fetih hareketleri esnasında kendisine engel olan kardeşini de etkisiz hale getirerek rahat hareket etme imkânına sahip olmuştur[16].

Tüm bu durumlardan sonra Melikşah, Melik Tekiş’in yönetiminde bulunan bölgeye oğlu Ahmed’i görevlendirmiştir. Öte yandan Sultan Melikşah, kardeşi Tekiş’i affederek ikinci kez örnek davranış sergilemiştir.

Yine bu bağlamda Melik Tekiş’in ölümü, Sultan Melikşah’ın ölümünden sonra Selçuklu tahtına geçen Sultan Berkyaruk, yani yeğeni tarafından olmuştur. Melikşah’ın emriyle gözlerine mil çektirilip hapse atılan Tekiş’i, Berkyaruk Sultan olunca buradan çıkarıp Bağdat’a getirilmiştir. Gözleri kör olsada sonuçta Tekiş, hanedan üyesi olduğu için tekrar bir isyan girişiminde bulunmasın diye Berkyaruk onu gittiği her yere yanında götürmüştür. Rivayetlere göre bir müddet sonra Tekiş’in Belh ve Toharistan’a dönme niyetinde olduğunu ayrıca Tutuş ile mektuplaşmalarını fark eden Sultan Berkyaruk, babası Melikşah kadar merhamet göstermeden Mart-Nisan 1094 tarihinde Sâmerra’da Tekiş’i ve oğlunu Türk töresi gereğince yaylarının kirişi ile boğdurarak öldürtmüştür. Tekiş’in cesedi Bağdat’ta defnedilmiştir[17].

Yine Sultan Melikşah döneminde değinilecek önemli mevzulardan bir diğeri de Nizamülmülk ile arasındaki anlaşmazlıktır[18]. Öyle ki Nizamülmülk yıllarca vezirliğini yaptığı Selçuklu Devleti’nin, sultandan sonraki en önemli mevkideki adamıdır. Diğer bir deyişle: Sultan Alparslan devrinin başlangıcından beri 30 seneye varan süre zarfında devlette kendisine sarsılmaz bir mevki yapan Nizamülmülk, bu avantajını kullanarak birçok yakın akrabasını devletin önemli mevkilerine yerleştirmiş ve kendi otoritesini elden kaybetmemek için 20 bin kişilik özel askerlerden (Gulâmlar)’dan [19] oluşan askerlerini ülkenin çeşitli yerlerinde vazifelendirmiştir65. Nizamülmülk’ün kendi otoritesini ve yetkilerini korumak için diğer devlet adamlarına göz açtırmaması kıskançlığa ve düşman kazanmasına sebep olmuştur. Bu yüzden sürekli Sultan Melikşah’a, Nizmülmülk aleyhinde şikâyetlerde bulunuyorlardı. Gitgide artan bu şikâyetler, Sultanın eşi Terken Hatun tarafından da değerlendirilmeye başlayınca Sultan, Nizamülmülk ile arasına mesafe koymuştur. Burada Terken Hatunun, Nizamülmülk’e karşı düşmanca tavırlar içerisine girmesinin sebebi, Sultan Melikşah’ın veliahdının kimin olacağı meselesidir [20] . Netice itibariyle, Sultan Melikşah’ın 1092’de Bağdat’a üçüncü kez gidişi esnasında Nihavend yakınlarında Sıhne denen yerde konakladıkları bir gün, Bâtıni fedaisi Ebû Tahir Arrani adındaki Deylemli bir genç tarafından hançerlenerek öldürülmüştür [21] . Nizamülmük’ün cenazesi İsfahan’da yaptırılan Türbe-i Nizam’a defnedilmiştir (14 Ekim 1092)[22].

Devlet için birçok faydalı işler yapan ve Sultan Melikşah’ın ilk günlerinden beri yanında olan ayrıca Melikşah’ın yaptığı fetih politikaları ve devlet teşkilatlanmasında önemli fikir sahibi olan Nizamülmülk’ün öldürülmesinin ardından büyük bir yasa giren Müslümanlar çok üzülmüşlerdir. Nitekim Nizamülmülk’ün yerine vezir olarak Tacülmülk Ebul Ganaim getirilmiştir[23].

Bu gelişmelerden sonra, Sultan Melikşah yoluna devam ederek Bağdat’a geçmiştir (28

Ekim 1092). Burada daha önceden kızını verdiği Halife Muktedi ile anlaşmazlığa düşen Melikşah şehri terk etmesini istemiştir tam bu sırada şehirden ayrılmak için hazırlık yapan Halife, Sultanın ölüm haberini alınca Bağdat’ta kalmıştır. Kaynaklardan anlaşıldığı kadarıyla Sultan Melikşah, Halifeye şehri terk etmesini emrettikten sonra ava gitmiştir. Av sırasında hastalanan Sultan, Bağdat’a dönmüştür. Nihayet Nizamülmülk’ün öldürülmesinden 35 gün sonra henüz 38-40 yaşında iken hastalıktan kurtulamayarak vefat etmiştir (19 Kasım 1092)[24]. Terken Hatun tarafından ölümü gizlenen Sultan için Türk töresi gereği atların kuyruğu kesilmemiş, gözyaşı dökülmemiştir. Bu durum Sultan Melikşah’ın suikast sonucu öldürülmüş ihtimalini de kuvvetlendirmektedir. Nitekim bir süre Bağdat’ta kalan cenaze daha sonra İsfahan’a nakledilerek kendisi için yaptırdığı türbeye defnedilmiştir[25].

Nitekim Melikşah’ın ölümü ile ilgili kaynaklarda farklı bilgiler bulunmakla beraber Sultanın öldürülmüş olabileceği ihtimali de çok kuvvetli bir görüştür. Halife Muktedi ile anlaşmazlıkta olan Sultan, aynı zamanda Nizamülmülk taraftarlarınca da suçlu bulunduğu için zehirlenerek öldürülmüş olabileceği kuvvetle muhtemeldir. Diğer taraftan kendi oğlunu sultan yapmak niyetinde olan Terken Hatun tarafından zehirlenerek öldürülmüş olması da bu görüşler içerisinde en kuvvetli olanıdır[26].

Sultan Melikşah gerek Müslüman gerekse Hristiyan tarihçi ve araştırmacı yazarlar tarafından daima övgülere layık görülmüş bir hükümdardır. Bu tarihçilerin naklettiklerine göre; Melikşah’ın hükümdarlık yılları genel bir huzur, adalet ve güvenliği yüksek yıllar olarak geçmiştir. İyi niyetli ve hoşgörü sahibi olan Sultanın döneminde yollar güvenli hale getirilmiş, insanlar rahatlıkla ticaret yapabilmiş, halk huzur içerisinde ve bereketli yıllar geçirmiştir. Birçok önemli fetihler yaparak ülke sınırlarını Çin’den, Boğaziçi’ne, Kafkaslardan Yemen ve

Aden’e kadar genişleten Sultan Melikşah, arkasında oldukça güçlü ve büyük bir devlet ile: Berkyaruk, Muhammed Tapar, Sencer ve Mahmud adında dört oğul bırakmıştır. Nitekim onun da babası gibi erken yaşlarda ölümü, Selçuklu Devleti’nin kaderini oldukça etkileyen bir olay olmuştur[27].

Tablo 1: Büyük Selçuklu sultanları

1

Sultan Tuğrul Bey bin Mikhâil 

1040-1063

2

Sultan Alparslan bin Çağrı Bey                                        

1063-1072

3

Sultan Melikşah bin Alparslan 

1072-1092

4

Sultan Berkyaruk bin Melikşah 

1092-1104

5

Sultan Muhammed Tapar bin Melikşah 

1105-1118

6

Sultan Sencer bin Melikşah 

1119-1157

Kaynak: Öngül, Selçuklular tarihi I büyük Selçuklular, Irak, Kirman ve Suriye Selçukluları, s, 519.

MELİK TEKİŞ’İN İSYANLARININ SONUCU

Devlet yapısında ortaya çıkan siyasi dalgalanmaları açıklayabilmek için merkezi hükümete karşı girişilen isyan hareketlerinin nedenlerini, geliştikleri sosyal ve siyasi ortamı, devletin gidişatına etkileri ve doğurdukları sonuçları iyi bilmek gerekir. Örneğin Selçuklu hanedan üyelerinin sık sık kendi aralarında çatışmaya girmesi devleti zamanla yıpratan ve ilerlemesine, kökleşmesine engel olan bir boyut kazanmıştır. Zira bir devletin sürekliliğinin ve güçlü bir otorite oluşturmasının önündeki engellerden en önemlilerinden birisi, iktidara karşı yapılan isyan girişimleridir.

Bahsi geçen taht mücadelelerinden bazıları kısa vadede sonuçlanırken, bazılarıysa uzun sürmüş ve devlete ciddi zararlar vermiştir. Genellikle hükümdarın ölümünden sonra ortaya çıkan bu mücadeleler, kardeşler arasında yaşanmakla kalmayıp, tahtın diğer varislerinin de dâhil olmasıyla devlet otoritesine ciddi zararlar vermiştir. Gerek siyasi tahrikler gerekse dini etkenlerin fitilini ateşlediği bu mücadeleler, Selçuklu Devleti’nin kısa zamanda çökmesine ve dağılmasına sebep olmuştur.

[1] Bundârî, s. 69-70; Merçil, Büyük Selçuklu devleti siyasi tarihi, s. 79-80. 45 Öngül, Selçuklular tarihi I büyük Selçuklular, Irak, Kirman ve Suriye Selçukluları, s. 107.

[2] Bundârî, s. 70; İbnü’l-Esîr, X, s. 113; Merçil, Büyük Selçuklu devleti siyasi tarihi, s. 80; Sevim & Merçil, Selçuklu devletleri tarihi siyaset, teşkilat ve kültür, s. 145.

[3] İbnü’l-esîr, X, s. 113; Öngül, Selçuklular tarihi I büyük Selçuklular, Irak, Kirman ve Suriye Selçukluları, s. 107; Bundârî, s. 70.

[4] Ahmed bin Mahmud, Selçukname I, s. 138-139.

[5] Sevim & Merçil, Selçuklu devletleri tarihi siyaset, teşkilat ve kültür, s. 145.

[6] Mevdûdî, Selçuklular tarihi I, s. 270; Turan, Selçuklular tarihi ve Türk İslam-medeniyeti, s. 199.

[7] Öngül, Selçuklular tarihi I büyük Selçuklular, Irak, Kirman ve Suriye Selçukluları, s. 107.

[8] Ahmed bin Mahmud, Selçukname I, s. 143-144.

[9] Sevim & Merçil, Selçuklu devletleri tarihi siyaset, teşkilat ve kültür, s. 145; Merçil, Büyük Selçuklu devleti siyasi tarihi, s. 79-80.

[10] Öngül, Selçuklular tarihi I büyük Selçuklular, Irak, Kirman ve Suriye Selçukluları, s. 108.

[11] İbnü’l-Esîr, X, s. 126.

[12] Bundârî, s. 70-71; İbnü’l-Esîr, X, s. 127.

[13] Mevdûdî, Selçuklular Tarihi I, s. 270-271; İbnü’l-Esîr, X, s. 128; Müneccimbaşi, I, s. 55-56; Bundârî, s. 70-71; Kafesoğlu, Sultan Melikşah devrinde büyük Selçuklu İmparatorluğu, s. 58-59; Öngül, Selçuklular tarihi I büyük Selçuklular, Irak, Kirman ve Suriye Selçukluları, s. 108.

[14] Ahmed bin Mahmud, Selçukname I, s. 144-145; Öngül, Selçuklular tarihi I büyük Selçuklular, Irak, Kirman ve Suriye Selçukluları, s. 108; Sevim & Merçil, Selçuklu devletleri tarihi siyaset, teşkilat ve kültür, s. 145.

[15] Ahmed bin Mahmud, Selçukname I, s. 148; Sevim & Merçil, Selçuklu devletleri tarihi siyaset, teşkilat ve kültür, s. 146. 60 İbnü’l-Esîr, X, 128; Mevdûdî, s. 271.

[16] Ahmed bin Mahmud, Selçukname I, s. 149-150.

[17] İbnü’l-Esîr, X, 128; Ahmed bin Mahmud, Selçukname I, s. 149-150; Öngül, Selçuklular tarihi I büyük Selçuklular, Irak, Kirman ve Suriye Selçukluları, s. 149.

[18] Sevim & Merçil, Selçuklu devletleri tarihi siyaset, teşkilat ve kültür, s. 159-165; Öngül, Selçuklular tarihi I büyük Selçuklular, Irak, Kirman ve Suriye Selçukluları, s. 129.

[19] Gulâm sistemi ile ilgli olarak, sistemin uygulanmasına dair Müslüman Türk devletlerinde çeşitli araştırmalar mevcuttur. Bu araştırmalara göre; esir veya köle olarak hizmete alınan kimselerin, kabiliyetleri ve aldıkları eğitim neticesinde kazandıkları becerileri doğrultusunda başta ordu olmak üzere çeşitli devlet hizmetlerinde isdihdam edilmesi suretiyle işleyen mekanizma’ya verilen isimdir. İslam medeniyetine has bir kurum olarak ortaya çıkan sistem ilk olarak Hz. Ömer döneminde başlamış ve bunu takip eden Emeviler ve özellikle Abbasiler döneminde gelişip olgunlaşmış ve buradan da tüm İslam devletlerinde idari ve askeri yapının vazgeçilmez bir unsu olmuştur. Bkz. Erkan Göksu, Türkiye Selçuklularında ordu, Ankara, TTK, 2010, s. 26-33. 65 Kafesoğlu, Sultan Melikşah devrinde büyük Selçuklu İmparatorluğu, s. 197.

[20] Sultan Melikşah’ın kendisinden sonra veliaht olarak tayin ettiği Ahmet ve Davut adındaki oğulları öldüğü sultana veliaht olarak öne çıkan iki tane aday bulunmaktadır. Bunlardan birisi Melikşah’ın amcası Yakuti’nin kızı Zübeyde hatundan doğan Berkyaruk’tur. Ki yaşça büyük olduğu için Nizamülmülk bu adayı desteklemektedir. Karşı taraftan ise ikinci aday olarak Terken Hatun’un oğlu Mahmut bulunmaktadır. Haliyle Terken Hatun oğlunu desteklediği için Nizamülmülk ile araları açılmış ve birbirine düşman olmuşlardır. Bkz. Sevim & Merçil, Selçuklu devletleri tarihi siyaset, teşkilat ve kültür, s. 164; Kafesoğlu, Sultan Melikşah devrinde büyük Selçuklu İmparatorluğu, s. 199-200.

[21] İbnü’l-Esir, V, s. 360- VIII, s. 444; er-Râvendi, I, s. 132, Reşidüddîn, s. 134, Müneccimbaşı, I, s. 61; Küçükdağ & Arabacı, Selçuklular ve Konya, s. 54.

[22] Nizamülmülk’ün Batini fedaisi tarafından hançerlenerek öldürülme sebebi; Hasan Sabbah ve taraftarlarını ortadan kaldırmak için mücadele etmesidir. Ve nitekim Hasan Sabah bu baskılardan kurtulmak için adamlarından Ebul Tahir’i görevlendirerek suikast sonucu onu öldürtmüştür. Bkz. Sevim & Merçil, Selçuklu devletleri tarihi siyaset, teşkilat ve kültür, s. 165-166; Kafesoğlu, Sultan Melikşah devrinde büyük Selçuklu İmparatorluğu, s. 203; İbnü’l Esir, X, s. 40.

[23] Sevim & Merçil, Selçuklu devletleri tarihi siyaset, teşkilat ve kültür, s. 166-167; Öngül, Selçuklular tarihi I büyük Selçuklular, Irak, Kirman ve Suriye Selçukluları, s. 136.

[24] Sevim & Merçil, Selçuklu devletleri tarihi siyaset, teşkilat ve kültür, s. 168-171; Küçükdağ & Arabacı, Selçuklular ve Konya, s. 54-55.

[25] Öngül, Selçuklular tarihi I büyük Selçuklular, Irak, Kirman ve Suriye Selçukluları, s. 138.

[26] Kaynaklara göre zehirleme olayı Melikşah’ın hizmetkârlarından Hurdik tarafından gerçekleştirilmiştir. Hurdik kulak karıştırıcı aletini zehirlemiştir ve sultan da bunu kullanınca birkaç gün içerisinde hastalanarak ölmüştür. Daha fazla bilgi içim Bkz. Mateos, s. 178; Sevim & Merçil, Selçuklu devletleri tarihi siyaset, teşkilat ve kültür, s. 168-172.

[27] Sevim & Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi Siyaset, Teşkilat ve Kültür, s. 173; Kafesoğlu, Selçuklular ve Selçuklu Tarihi Üzerine Araştırmalar, s. 234.


https://www.mardinlife.com/melik-tekis-kimdir-selcuklu-melik-tekis-kimdir-hayati.html

Yorumlar kapatıldı.