İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yoksulun, zenginin kapısına dayandığı sınıfsal bir yılbaşı geleneği: Kalandar

Kalandar, tarihsel süreç içinde bazı değişim ve dönüşümlere uğrasa da hala varlığını sürdürmeyi başarmış halk bayramlarından biri olması sebebiyle önemini koruyor.

Ayşegül BAŞAR

ARTI GERÇEK – Karadeniz Bölgesinde özellikle Trabzon ve çevresinde halen varlığını sürdüren bir yılbaşı geleneği olan Kalandar, Ocak ayının 14’üncü gününde kutlanıyor. Teknoloji çağının çoğunlukla geleneksel olanı yuttuğu ve kendi koşullarını dayattığı bugünlerde dayanışmanın halk arasında bir kültür olarak gerçekleştirildiği kutlamada Kalandar gecesi, varlıklı haneler yoksul kimselerle yemeğini ve yakacağını paylaşıyor.

Doğu Karadeniz’e özgü bir kültürel ritüel olan Kalandar, günümüzde yoğun olarak Trabzon ve çevre illerde kutlanıyor. Rum ve Pontus kültürüyle ilintili olarak Yunanistan, Gürcistan, Ermenistan ve Ukrayna gibi ülkelerde de benzerlerine rastlanan Kalandar kutlamaları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun Karadeniz’e yakın olan bölgelerinde Alevi ve Ezidî Kürtlerin yanı sıra Zazalar ve Ermeniler arasında da ‘Gağand’ adıyla görülmekte.

Karakış soğuğunda daha çok yiyecek ve yakacak tüketecek olan insanların, kendilerinden daha varlıklı hanelerin kapısını çalarak yiyecek toplaması, bunları kendi içinde paylaşması ve o dar günlerin dayanışma ile atlatılması açısından Kalandar geleneği önemli bir yerde duruyor. Bölge halkı tarafından hâlâ sürdürülmekte olan bu yılbaşı geleneğinin önemi ve geleceğini Kalandar Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Özgür Kalyoncu ile konuştuk.

‘YENİ AYI ÇAĞIRMAK ANLAMINA GELMEKTEDİR’

Kalandar kelimesinin anlamı ve halk diline yerleşme süreci hakkında bilgilendirme yapan Kalyoncu, kelimenin kökeni ve tarihsel gelişimini şöyle aktarıyor: “Kalandar Latince kökenli bir sözcük; ‘calo’ ‘luna’ ‘nova’ sözcüklerinin birleşiminden oluşuyor. ‘Calo’ çağırmak, ‘luna’ ay, ‘nova’ yeni, yani ‘yeni ayı çağırmak’ anlamına gelmektedir. Latince’de de zamanla değişime uğrayarak ‘calendea’ şeklinde geçen bu sözcük ayın ilk günü anlamında olup hesap tutulan defter ve batı dillerinde ‘calender’ şeklinde yazılıp ‘takvim’ anlamına gelmektedir. Halk kültürümüz arasında ise ‘kalandaris’ veya ‘kalandar’ olarak bilinir ve Ocak ayının diğer adıdır.”

‘KITLIK VE KURAKLIKLARIN YAŞANDIĞI COĞRAFYALARDA DA GÖRÜLMEKTE’

Kalyoncu, Kalandar’ın görüldüğü bölgeler hakkında bilgilendirme yaparak, “Kalandar aslında Kafkaslar, Doğu Karadeniz ve Doğu Karadenizlilerin göçmüş olduğu dünyadaki her yerde sürdürülen bir gelenek. Kalandara benzer törenler ya da uygulamalar Balkanlar’da da yapılıyor. Hatta Kuzey Avrupa ülkelerinde, özellikle kışın çok ağır ve sert geçtiği yılın belli dönemlerinde, kıtlıkların ve kuraklıkların olduğu ve insanların çok zor şartlar altında yaşadığı coğrafyalarda da kalandara benzer ritüeller gerçekleştiriliyor. Ama bizim coğrafyamızda sürdürülen kalandar geleneği daha çok Kafkaslar ve Doğu Karadeniz’e özgü bir kültürel ritüel” dedi.

‘MAÇKA, TÜM İLÇELERİN HARMONİSİ ŞEKLİNDE’

Maçka Kalandarı’nın Trabzon ilçelerinde sürdürülen geleneğin harmonisi olması açısından önemli olduğun vurgulayan Kalyoncu şöyle devam etti: “Günümüzde Doğu Karadeniz’de yoğun olarak kutlanan kalandar geleneğinde Trabzon’un Maçka ilçesi için şöyle bir parantez açmak gerekir; Maçka’da günümüzde yaşayan yerel halkın bir kısmı mübadele sonrasında Çaykara ve Of bölgesinden, bir kısmı da Tonya bölgesinden Maçka’ya gelmiş ve yerleşmiştir. Bu nedenle günümüzde Maçka’da sürdürülen kalandar geleneği Trabzon’un tüm ilçelerinde sürdürülen kalandar geleneğinin bir harmonisi şeklindedir diyebiliriz.”

‘YUNANİSTAN’DA SEYİRLİK VE TİYATRAL BİR OYUN HALİNDE’

Kalyoncu, Yunanistan ile Türkiye’de kutlanan Kalandar geleneğinin arasındaki farklılıklara değinerek “Ayrıca Yunanistan’da mübadele sonrası Yunanistan’a göçen Doğu Karadeniz kökenli Rum popülasyonda da bizde kutlanan şeklinden biraz daha farklı, içinde köy yaşamının geleneksel ritüellerini barındırmaktan ziyade seyirlik ve tiyatral bir oyun haline dönüşmüş şekilde bir kalandar geleneği sürdürülmeye ve kutlanmaya çalışılmaktadır. Ancak belirtmekte fayda var ki Yunanistan’da kutlanan kalandar geleneğinin ve kültürünün de özü buradadır” dedi.

‘VARLIKLI KOMŞULARIN EVLERİ SEÇİLİR’

Kalandar akşamı neler yapıldığı ve sonrası kutlamalar hakkında konuşan Kalyoncu, “Kalandar ayının 13. gününün akşamı halk Kalandar atmak için varlıklı komşularının evlerini seçerler. Sonra havanın kararması beklenir. Tanınmamak için yüzlerini boyarlar. Hava karardıktan sonra akşamın karanlığından yararlanarak Kalandar atılacak eve giderler ve evin kapısı çalınır. Ev sahibi kapıyı açar açmaz ev sahibine görünmeden çendey (çanta/torba) kapıdan içeri atılır ve kapı kapatılır. Ev sahibi evinde bulunan yiyecek, giyecek ve yakacaktan çendeyin içine koyar ve çendeyi kapının dışına bırakır” dedi.

KARAKIŞTA KALANDAR DAYANIŞMASI

Kalyoncu, halkın kendi arasında dayanışmasını sağlayan ve zorlu kış şartlarında komşuların birbirlerini gözetmesine vesile olan geleneğin sınıfsal yanının altını çizerek şöyle devam etti: “Kalandar geleneğini daha iyi anlayabilmek için kalandar ayının özelliklerine bakmamız gerekir. Kalandar ayını daha iyi anlayabilmek için karakış ayını iyi bilmemiz gerekir. Karakış halk için kış şartlarının ağır olması nedeniyle en zor aydır. Çünkü kış soğuklarının ve kar yağışının en çok görüldüğü aydır. Doğal olarak halk bu ayda daha fazla yiyecek ve yakacak tüketir. Karakış ayının çıkmasıyla kalandar ayı başlar. Ancak halk karakış ayında fazla yiyecek ve yakacak tükettiği için yiyecek ve yakacağı azalır. Halk bu yiyecek ve yakacaktan arda kalanlar ile kalandar ayını geçirmek zorundadır.

‘KALANDAR GELENEĞİ SINIFSALDIR’

Yani halk bu ayda dara düşer. Dara düştüğü için de daha varlıklı komşularının kapısını çalar. Bu yönüyle Kalandar geleneği sınıfsaldır. Halk dara düştüğü için daha varlıklı, zengin kişilerin evlerine cendey (torba) atarak buralardan kolay paraya çevirebileceği ürünleri; mısır, kuru fasulye, patates gibi ürünleri toplayarak satar ya da tüketir. Kalandar gecesi hangi eve giderseniz gidin mutlaka bir şeyler koyarlar poşetinize. Özellikle Kalandar akşamları haneler kalandarcıların çendeylerini doldurmak için hazırlık yaparlar. Haşlanmış mısır, haşlanmış patates, ceviz, fındık, kabak tatlısı, lahana sarması, vb. Çendey alınır alınmaz evden uzaklaşılır. Çendeyin içindekiler çendeyi atanlarca paylaşılır”.

‘UNUTULMAMASI İÇİN FESTİVALLER DÜZENLENİYOR’

Geleneğin devam etmesi için festivallerin düzenlendiği belirten Kalyoncu, “Geçmişte insanları bir araya getirme, hediyeleştirme, kaynaştırma, dayanışma gibi pek çok özelliği olan bu gelenek de modern yaşam şartlarının insanı tutsak ettiği günümüzde zamana yenik düşerek ne yazık ki unutulmaya yüz tutmuştur. Son yıllarda geleneğin unutulmaması için özellikle Maçka ilçesi Livera köyünde Kalandar akşamı bir festival düzenlenmektedir. Geleneğin canlandırıldığı bu gecede köy seyirlik tiyatrolar ve horonlar oynanmaktadır. Köyün gençleri köy meydanında büyük bir ateş yakarlar ve ateşin üzerine içi karla dolu büyük bir kazan koyarlar. Bu kazanın etrafında büyük bir halka oluşturanlar kemençe eşliğinde horon oynarlar. Daha sonra köydeki bir grup tarafından hazırlanan Kalandar eğlencelerinin gelenekselleşen “Karakoncolos” veya “Momoyer” isimli seyirlik oyun oynamak için çeşitli tekerlemeler, maniler ve türküler eşliğinde seyirlik tiyatro oyunlarını oynarlar” sözleriyle Livera köyü kutlamalarını anlattı.

KALANDAR MANİLERİ

Kalyoncu son olarak Kalandar’ın meşhur ritüellerinden biri olan manilerden örnekler vererek sözlerini şöyle tamamladı: “Evlere çendey atma esnasında tek tanrılı dinler öncesinin pek çok ritüel davranışı sergilenir, bereket kültürü ile ilgili çeşitli maniler söylenir. “Kalandar gecesi devlet bacası / Tasımı dolduran cennet hocası / Doldurtmayan cehennem hocası üstte erkeği altta dişi” bu manilere bir örnek.

Bir de yörede çok bilinen bir mani vardır. Konu hakkında araştırma yaparken yaşlı bir teyze bana ne anlama geldiğini söylemişti. Mani şöyle: “Kalandaris kulandaris / Üstte erkek uşak / altta dişi buzak / ver Allah’um ver dolsun köşe bucak”. Doğu Karadeniz geleneksel mimarisinde evler, genellikle altta hayvanların olduğu ahır, hemen üstünde de odalar bulunacak şekilde yapılmaktadır. Manide geçen ‘üstte erkek uşak, altta dişi buzak’ kişinin Tanrı’dan hanesinin soyunun sürmesi için erkek çocuk, hayvanlarının çoğalması için de dişi buzağı istemesidir.

Yeni derlediğimiz pek bilinmeyen bir maniyi paylaşmak isterim: “Kalandarcı geldi kalandariya / Gece gece geldi kapiya / Eğer peynir vermezseniz / Deynek vardır bu kapiya.”


Artı Gerçek

Yorumlar kapatıldı.