İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘Retro’ya nur yağıyor

Salat, Vim, Old Spice, Amigo, Mintax, Hafız Mustafa… Bazılarını dedelerimizden, büyükannelerimizden duyduğumuz, bazılarına ise çocukluktan aşina olduğumuz markalar canlandırılarak yeniden hayatımıza giriyor, market raflarında karşımıza çıkıyor. Eskinin ünlü markaları yeni ambalajlarıyla alışveriş sepetlerine giriyor.

FATOŞ BOZKUŞ

Marka yaratmak uzun, meşakkatli, maliyetli ve riskli bir süreç. Tüm bunlardan kaçınmak için başarısı tescillenmiş eski bir markayı satın alarak ya da markaya çağın gerektirdiği inovasyon ve yenilenme yatırımlarını yaparak ona yeniden hayat vermeyi yeğleyen şirketler oluyor.

İşte bu nedenle son dönemde dedelerimizden büyükannelerimizden duyduğumuz ya da çocukluktan aşina olduğumuz markaların yeniden hayatımıza daha doğrusu alışveriş listemize girdiğini görüyoruz. Peki, hangi markalar bunlar?

ÖZÜNDEN ŞAŞMADAN ÇAĞA AYAK UYDURDU

Bekir Efendi’nin 1777 yılında Bahçekapı’da açtığı küçük şekerci dükkanında, lokum ve akide şekerlemeleri imal edip satmasıyla temelleri atılan Hacı Bekir bunlardan biri. Bu gün ailenin 5’inci ve 6’ncı kuşak temsilcileri işin başında. Onların, şirketin kimliğini korumaları ve zamanın gereksinimleri, değişen şartlar ve trendleri işe adapte etmeleri sayesinde bugün yeni kuşak da Hacı Bekir markasını biliyor.

Ailenin 6. kuşak üyesi Leyla Celalyan, sürdürülebilirliğin temelini, özünden şaşmamak olarak tanımlıyor. Bugün şirketi yönetenlerin 2010 yılından bu yana şirkette söz sahibi olduğunu ifade eden Celalyan, 6 perakende mağazası bulunan şirketin, İstanbul’da 2 franchise’ı bulunduğunu aktarıyor. Franchise verirken Hacı Bekir markasını ve kültürünü, müşterilerine çok iyi tanıtan kişilere verdiklerinin altını çizen Celalyan, online satış ve AVM’de satış noktaları açmak gibi kararların şu anki yönetim tarafından alındığını söylüyor.

İŞİN SIRRI; YENİLENMEK VE YENİLİKLERE AÇIK OLMAK

  1. yüzyılın başında Ankara’da kurulan Eyüp Sabri Tuncer, özellikle son dönemde adını daha çok duyduğumuz 100 yıllık markalardan. Her kuşağın yeni atılım yaparak günümüze taşıdığı marka özellikle bugün şirketin başında yer alan ailenin üçüncü kuşak temsilcisi Engin Tuncer sayesinde büyük bir atılım yaptı. Şu anda 600’ü aşkın ürün çeşidiyle 70 ülkeye ihracat yapan şirket, özellikle kozmetik sektöründe geliştirdiği ürünlerle dikkati çekiyor. Pandemiyle birlikte yoğun talep artışı yaşadıklarını ve 6 aylık satışı bir ayda gerçekleştirdiklerini söyleyen Tuncer, üretim, teknolojik alt yapı oluşturulması, depolama alanlarının yapılanması, dijital dönüşüm gibi alanlarda da yatırımları sürdürdüklerini anlatıyor. Marka çatısı altında diş macunundan mutfak sabunu ve dezenfektana kadar pek çok yeni kategoride ürün sunduklarını ve yeni yılda buna devam edeceklerini belirten Tuncer, 19. yüzyıldan bugüne gelen bir marka olmanın altında yatan sırrı ise şu sözlerle ifade ediyor: “Dönüşüm gerekliliklerini öngörmek, yenilenmek, yeniliklere açık olmak ve geçmişten bugüne müşteriniz ile kurduğunuz bağı geleceğe taşımak ömrünüzü uzatıyor.”

Yeni neslin ihtiyaçlarına odaklandılar

1836’da Makedonya’dan gelip poğaça-çörek fırını açarak Beyaz Fırın’ın temellerini atan Stoyanof Ailesi’nin 5’inci kuşak temsilcisi olan Nathalie Stoyanof Suda’nın yönetime gelişiyle markanın hem ürün gamı, hem konsepti hem de yaygınlığı arttı. 2008-2015 yılları arasında ev dışı tüketimin artacağı öngörüsünden hareketle o gün 5 olan mağazalardan ikisini Beyaz Fırın Brasserie’ye çeviren Suda, menüyü de yeni normal beslenme alışkanlıklarına uygun olarak dönüştürüyor. Akasya ve Kanyon AVM’de açtığı şubelerle farklı bir müşteri kitlesine de hitap etmeye başladıklarını anlatan Suda, pandemiden önce online satış kanalını geliştirmiş olmanın avantajını yaşadıklarını da belirtiyor.

Çekirdekli krikkrak, beyaz çikolatalı profiterol, patatesli sarma, panettone gibi ürünleri ilk defa Beyaz Fırın’ın sattığını ve bu ürünlerin menüde hala bulunduğunu söyleyen Suda, önceki nesilden miras olan iş disiplini ve ürün kalitesinden taviz vermeden markayı çağa uydurmaya çalıştıklarının altını çiziyor.

Bugün 8 şubeleri olduğunu ve kaliteden taviz vermemek için yavaş büyüdüklerine vurgu yapan Suda, önümüzdeki dönemde pandeminin etkilerinin azalmasıyla birlikte İstanbul’da farklı ilçelerde her yıl 3’er şube açma hedefl erinden de söz ediyor. Suda, markayı geleceğe taşımak için önümüzdeki dönemde ajandasındaki en önemli gündem maddesinin kurumsallaşma olduğunu da belirtiyor.

HAFIZ MUSTAFA BÜYÜMESİNİ SÜRDÜRÜYOR

Geçmişi 1864 yılına dayanan Hafız Mustafa markasını birçoğumuz yeni yeni duymaya başladık.

2007 yılında Avni Ongurlar tarafından satın alınmasının ardından hızla şubeleşen Hafız Mustafa’nın bugün sadece İstanbul’da 13 mağazası bulunuyor.

Dubai’de açtığı mağazanın yanı sıra ülkede üretim tesisini de devreye alan şirketin bugün toplamda bine yakın çalışanı bulunuyor.

Kontrollü büyümeyi benimseyen Ongurlar Ailesi, bu yüzden mağaza işletme ve operasyonları bünyesinde yönetip tüm mağazalarda aynı şartların oluşmasını sağlıyor. İstanbul’daki mağaza sayısını artırmanın yanında Avrupa’da mağaza açma hedefi de mevcut.

Pandemiyle birlikte e-ticarete yatırım yaparak ürünlerinin global olarak satılması yönünde hamlede bulunan şirket e-menü uygulamasını yurtdışında faaliyete geçirdi.

OTEL ÜRÜNLERİNİ EVLERE TAŞIYOR

1908 yılında Büyükada’da inşaa edilen Splendid Otel bugün Hamamcıoğlu Ailesi tarafından Turyat Turizm Yatırım bünyesinde işletiliyor. Bugün yönetimi üstlenen Hamamcıoğlu Ailesi’nin son kuşağı Splendid Palas Oteli’nin tarihini korumak ve yaşatmak için farklı projeler sürdürüyor. Ailenin 5. kuşak temsilcisi olan Serra Taşkent, öncelikle otelin restorasyon ve renovasyonunu tamamlama hedefinden bahsediyor.

Taşkent, Slendid hayat tarzı yaratma yönünde yaptıkları çalışmaları da bu noktada şöyle anlatıyor: “Splendid ile ilgili ürün gamı da, butik de bu projelerden. Çok farklı firmalar ile işbirlikleri yapıyoruz, farklı otel servisleri ve birçok keyifli ürün ortaya çıkıyor. Hatta insanlarda alışkanlık yapan ürünlerimiz ve tadlarımız var, bunları müşterilerimizin evlerine taşımak istiyoruz. Bu çalışmalar kapsamında geçen yıl Splendid Palas içerisinde yer alan otel butik ürünlerini instagram üzerinden satışa açtık. Bu yıl ayrıca bir de “Splendid A La Mer” projemiz var. Deniz kenarında bir Splendid ortamı yaratmak için çalışıyoruz.”

ŞUBELEŞMEK YERİNE DERİNLEŞTİLER

Geçmişi 1843’e dayanan Karaköy Güllüoğlu bugün 5 ve 6’ncı kuşağın yönetiminde yoluna devam ediyor. Şubeleşerek değil derinleşerek büyümeyi tercih eden marka, geliştirdiği özel ve yeni ürünlerle fark yaratmaya çalışıyor. Sadece Karaköy’de şubesi bulunan ve online satış kanalı sayesinde dünyanın her yerine baklava gönderimi yapabilen Karaköy Güllüoğlu’nun Genel Müdürü ve 6’ncı kuşak temsilcisi Murat Güllü, bugünlere gelmede müşterilerle kurdukları ilişki ve sürekli yenilik arayışının çok önemli olduğunun altını çiziyor.

Eski markalar yeniden raflarda

ŞOK Marketler, Yıldız Holding bünyesine katıldığı 2011 yılından itibaren hızla büyüdü. Bu büyüme sürecinde de yeni ürünlerle portföyünü sürekli genişletmenin yanı sıra, tüketicilerin özlem duyduğu ve duygusal hafızalarında önemli yeri olan nostaljik markaları da yeniden raflara taşıdı. Mis, Piyale, Mintax, Amigo, Evin gibi sadece ŞOK Marketler raflarında bulunan öz markaların tüketiciye sunulmasının ŞOK’a olan duygusal bağlılığı da artırdığını söyleyen ŞOK Marketler CEO’su Uğur Demirel, “Bir kuşağın kullandığı markaların sonraki nesiller tarafından da tercih edilmesi, marka ile ilgili hikayelerin tekrar tüketicinin gözünde canlanmasını sağladı. Böylece perakendede son yılların en hızlı büyüyen kategorilerinden biri öz markalı ürünler oldu” diye konuşuyor. Demirel, bu markaların uygun fiyatlı ve kaliteli olmasının da ilgiyi artırdığına değiniyor.

Eski bir markayı yeniden tüketiciyle buluşturan şirketlerden bir diğeri de Unilever Türkiye oldu. Şirket, 20 yıldır piyasada olmayan VİM markasını yeniden tüketiciyle buluşturdu. Uygun fiyatlı temizlik ve hijyen çözümü arayanlar için canlandırılan VİM’in ürün portföyü yeniden yaratıldı. P&G de bir dönem erkeklerin en çok kullandığı parfüm markası olan Old Spice’i Şubat 2020’de Türkiye’de de yeniden canlandırdı. Erkek bakım kategorisindeki yeni ve geniş ürün gamıyla marka tüketiciyle buluşturuldu. Türkiye’de 2000 yılında faaliyetlerine başlayan Bunge, 2013 yılında Salat, 2017’de ise Komili ve Kırlangıç markalarını satın aldı. Bu köklü markalar için pazarlama ve iletişim yatırımı yapan kurum, markaların pazarda yeniden eski gücüne kavuşması için çalıştı. Kuruluşu 1914’e dayanan Sezai Ömer Madra markasının da yeniden pazarda iddialı bir oyuncu hali gelmesi konusunda çalışmalar yürüten şirket, 2020 yılında Kırlangıç için marka kimlik ile ilgili çalışalar yaparak markayı daha modern ve doğal bir görünüme büründürdü. Aynı şekilde Sezai Ömer Madra markası için de marka kimliği üzerinde çalışmalar sürdürülüyor. Aldığımız bilgiye göre yeni ürünler çok yakında tüketiciyle buluşacak.

Eski markaları satın alıp yeniden canlandıran şirketlerden biri de Karaca Şirketler Grubu. Hatırlanacağı üzere şirket, 2008’de Emsan’ı 2014’te ise Jumbo’yu satın almıştı. Karaca, bu iki markayla da ciddi bir mağazalaşma atağına geçmiş, hatta Emsan’da hedefini yurtdışında mağazalaşmak olarak belirlemişti.

Online platformlarda Retro ürün sayısı artıyor

  • E-ticaret plaftormlarında son dönemde Retro ürünlerin çok yüksek bedellerle satışa çıkarıldığı görülüyor. Kullanıcılar kadar koleksiyonerlere de hitap eden pek çok ürün mevcut. Ericsson’un takoz olarak da anılan A1018s modeli bugün internet sitelerinde 700-2 bin 500 TL arasında fiyatla alıcısını bekliyor. Casio’nun Data Bank’lı plastik saatlerinin satış fiyatı bazı sitelerde 750 TL’ye kadar çıkıyor. Yine bu platformlarda 250 TL’ye 1980’lere ait hiç açılmamış eski Vim, Nescafe ve Elidor alabilir ya da yine aynı fiyata Big Boy tabancayı bulabilirsiniz. Bankaların eski kumbaralarının 100 – bin TL’ye satıldığı sitelerde Tipitip Ciklet kutusuna 500 TL, Azim marka mantar tabancasına 600 TL fiyat biçilmiş.

İletişimde de “Retro” revaçta

  • Pandemiyle birlikte bazı markalar da retro pazarlama yapmaya başladı. Eski ve sevilen ünlülerin ya da müziklerin reklamda kullanımı arttı. Çünkü markalar rakiplerinden ayrışmak için böyle bir yol izliyor. Artık neredeyse reklamlar birbirinin aynısı olmaya başladı. Şarkılı, danslı ve benzer ünlülerin kullanıldığı reklamlar mecrada. Eski ünlüleri ve müzikleri kullanmak bu sıra danlığa bir alternatif arayışının sonucu olarak değerlendiriliyor. Bu stratejiyi izleyen şirketlerden biri de Ziraat Bankası. 155’inci yılını kutladığı reklam filmleriyle ilk olarak 2018’de Yeşilçam’ın efsane isimlerini reklam filmlerinde kullanmaya başlayan banka, konjonktüre uygun, toplumun nabzını tutan, insanlara moral verici, toplumun her kesiminin beğeneceği, kucaklayıcı bir dille hayata geçirdiği reklam kampanyasını sürdürüyor. Bugüne kadar Hulusi Kentmen’den Adile Naşit’e, Münir Özkul’dan Halit Akçatepe’ye kadar birçok efsane isme reklamlarında yer veren bankanın son reklam filminde ise Kemal Sunal’ı izliyoruz. Bu arada CarrefourSa’dan Turkcell’e kadar pek çok şirketin de reklam filmlerinde eski film müziklerini ya da şarkıları kullandığını görüyoruz.

“Her eski marka yeniden canlandırılamaz”

Retro markaların yeniden tercih edilir hale geldiği bu dönemde her eski markanın yeniden doğması mümkün mü? Bazı şirketler yeni bir marka yaratmak yerine neden eski markaları satın alıyor?

Tüm bu soruları Marka Danışmanı Güven Borça’ya sorduk. Günümüzde sıfırdan marka inşaa etmenin çok maliyetli bir iş olduğunu söyleyerek sorularımızı yanıtlayan Borça, “Eskiden üç ay televizyon reklamı yapmak yetiyordu ama artık iletişim kanalları çeşitlendi, maliyetler arttı. Eski ve bilinen bir markayı tekrar alışveriş listesine sokmak daha makul bütçeli bir iş” diye konuşuyor.

Her eski markanın yeniden doğarak başarılı olmasının mümkün olmadığının altını çizen Borça, eski bir markanın yeniden hayata döndürülme sürecinde dikkat edilmesi gereken noktalarla ilgili şu bilgileri veriyor: “Markanın tüketicideki algısını, geçmiş mirasını çok iyi değerlendirmek gerekiyor. Geçmişten geleceğe doğru bir analiz ve projeksiyon lazım. Sadece marka bilinirliğine dayalı alakasız bir kampanya yapmak doğru değil.”


https://www.dunya.com/ekonomi/retroya-nur-yagiyor-haberi-608088

Yorumlar kapatıldı.