İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Moskova Zirvesi, Altılı Platform Önerisi’nin provası olarak yorumlanabilir mi?

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***
Doç. Dr. Yıldız Deveci Bozkuş

Dağlık Karabağ’da 44 gün süren savaşın ardından 10 Kasım’da ateşkes imzalanmış ve ateşkesten bu yana ilk kez taraflar Putin önderliğinde yapılan zirveyle bir araya gelmiştir.

Üçlü zirvede öne çıkan temel hususlar taraflar arasında imzalanan antlaşmanın şartlarının biran önce yerine getirilmesi, Dağlık Karabağ’daki sivillere yönelik yardımlar ve bölgenin kalkınması konusunda atılacak ekonomik ve altyapı projeleri olmuştur.

Bölgede imzalanan antlaşmadan bu yana ateşkes kuralları büyük oranda etkin bir şekilde uygulanmaktadır. Bölgede Rus barış gücünün kontrolünde bulunan noktalarda bazı mayınların patlaması sonucu sivillerin zarar görmesi, benzer şekilde Gubadlı’da mayın patlaması nedeniyle Azerbaycan askerlerinin hayatını kaybetmesi gibi olaylar yaşansa da ateşkesin büyük oranda aktif bir şekilde uygulanmaya devam ettiği görülmektedir.

Kasım ayında imzalanan ateşkeste yer alan önemli maddelerden biri olan tüm ulaşım hatlarının açılması hususu bu zirvenin ana gündem konusu olmuştur.

Dolayısıyla ulaştırma hatlarının açılmasıyla birlikte hem mutabakata imza atan taraflar hem de bölge ülkelerinin ticaret hacimlerinin ciddi anlamda artacağını söylemek mümkündür.

Özellikle Ermenistan’ın halihazırda Gürcistan üzerinden gerçekleştirdiği dış ticaret bu süreçten olumlu bir şekilde etkilenecektir.

Yine Ermenistan’ın Azerbaycan üzerinden Rusya ve İran’la kuracağı bağlantı da Ermenistan için büyük bir kazanım sağlayacaktır.

Zirvenin mesajı neydi?

Zirvede öne çıkan temel mesaj Rusya’nın kendi önderliğinde gerçekleştirmiş olduğu ateşkesin sorunsuz bir şekilde uygulandığı hususunun dünya kamuoyuna duyurulması olmuştur.

Rusya aynı zamanda bölgede uyguladığı politikanın başarılı bir sonuç verdiği imajını da yaratma gayreti içerisinde hareket etmiştir.

Putin’in zirvede ateşkesin ardından 48 bin mültecinin evlerine geri döndüğünü açıklaması ve bölgedeki mevcut ateşkesin istikrarlı bir şekilde devam ettiğine sıkça vurgu yapması da bu kapsamda değerlendirilebilir.

Zirvenin bir diğer amacı da bölgeye yönelik kapsamlı bir çözüm planı üzerinde görüşmelerin sağlanması olmuştur.

Bu konuda Putin’in toplantıda Rusya’nın AGİT Minsk Grubu’nun daha önce belirlemiş olduğu temel prensiplere riayet ettiğine vurgu yapması iki farklı şekilde yorumlanabilir.

Öncelikle Rusya’nın bu açıklamayla bu süreçte devre dışı bırakmış olduğu Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilâtı’na yönelik bir tür gönül alma taktiği olarak yorumlanabilir.

İkinci olarak ise Putin’in AGİT eş başkanları ile iletişim halinde olduğu mesajı vermek istediği şeklinde yorumlanabilir.

Özellikle Paşinyan’ın zirvede Dağlık Karabağ’ın statüsü konusunda AGİT Minsk Grubu ile temasta olacaklarını dile getirmesi ise hem Rusya hem de Azerbaycan’a yönelik üstü kapalı bir mesaj olarak değerlendirilebilir.

Dağlık Karabağ’ın statüsü konusunda Fransa’nın izlediği politika göz önünde bulundurulduğunda, Paşinyan’ın bu tutumu daha net bir biçimde anlaşılmaktadır.

Rusya ise bu zirve ile Ermenistan ve Azerbaycan’a eşit mesafede duran bir pozisyonda olduğu şeklinde bir algı da oluşturmaya çalışmıştır.

Zirvenin ardından Rus basınında mutabakat sonrası açılacak güzergahlara dair kapsamlı haritaların yayımlanması da bu kapsamda değerlendirilebilir.

Bu yönüyle bu zirve başta Rusya olmak üzere Ermenistan ve Azerbaycan açısından da önemli bir gövde gösterisi olarak da değerlendirilebilir.

Peki, zirve öncesi ne planlandı? Zirvede ne konuşuldu?

Zirve başlamadan önce tarafların zirveyle ilgili önemli birtakım beklentileri söz konusu idi.

Bu beklentiler arasında Paşinyan’ın sonuç almayı planladığı ilk husus bölgesel anlamda ekonomik ve ulaşım hatlarının açılması konusunu esirlerin iadesine bağlı olarak gündeme getirmekti ancak Paşinyan bu konuda beklediği sonucu elde edemedi.

Zirvede AGİT Minsk Grubu konusuna hem Rusya hem de Ermenistan’ın vurgu yapması ise tarafların karşılıklı verdikleri mesajlar olarak yorumlanabilir.

Zirvede temel olarak üç ana başlık ön plana çıkmıştır. Bunlardan ilki Rus barış gücü askerlerinin görev tanımları, faaliyetleri, bölgeyle ilgili sınırların belirginleştirilmesi ve mevcut insani sorunlardır.

Özellikle savaşın ardından bölgede hasar gören kültürel miras değeri olan eserlerin korunması da görüşülen konular arasında yer almıştır.

Zirvede öne çıkan bir diğer başlık ise önümüzdeki dönemde bölgede gerçekleştirilecek olan alt yapı projeleri olmuştur.

Başta ekonomik ve ticari konular olmak üzere ulaşım, alt yapı, sınırlar ve bu konularla ilgili atılacak adımlar da görüşülen konular arasında yer almıştır.

Zirvede ayrıca Dağlık Karabağ’da özellikle ekonomik bağlantıların kurulması ve altyapı ile ilgili yeni projelerin oluşturulması konusunda ortak bir bildiri de imzalanmıştır.

Bu projelerin hayata geçirilmesi için üç ülkenin başbakan yardımcılarının önderliğinde Ortak Çalışma Grubu’nun oluşturulması da kararlaştırılmıştır.

Böylece konuyla ilgili oluşturulacak bir uzman heyetin bölgede incelemelerde bulunacağı ve Karabağ’da ekonomik ve altyapı konularında nasıl bir yol izleneceği hususunun bu ekip tarafından belirleneceği açıklanmıştır.

Zirveye damgasını vuran bir diğer konu da Dağlık Karabağ bölgesinin güvenliği olmuştur.

Bu zirve ile güvenliğin sağlanması tarafların da onayıyla bir kez daha garanti altına alınmıştır.

Bu zirve nasıl yorumlanmalı?

Zirve öncesi ve sonrası Aliyev’in açıklamalarına bakıldığında Azerbaycan açısından bu zirveyle bir kez daha Azerbaycan yönetiminin bölgeye yönelik kapsayıcı ve çözüm odaklı bir strateji uyguladığını söylemek mümkündür.

Nitekim Aliyev, bölgenin kalkınması ve ulaşım noktalarındaki sorunların giderilmesi konusunun hem sorunun muhatapları açısından hem de bölgenin istikrarı açısından önemli olduğuna vurgu yaparak bu stratejiyi sürdürmede kararlı olduğunu göstermiştir.

Zirveye Ermenistan açısından bakıldığında ise durum biraz daha farklıdır. Paşinyan’a yönelik Karabağ hezimetinin ardından Ermenistan’da devam eden protestolar zirve öncesinde bir kez daha gündeme gelmiştir.

Ermenistan’da aralarında muhalefetten bazı isimlerinde olduğu bir grup Paşinyan’ın havaalanına giden aracını durdurarak; Paşinyan’ın Moskova’da Ermenileri temsil edemeyeceği sloganları eşliğinde Paşinyan’ı protesto etmiştir.

Ermeni basınında ise Mesrop Manukyan tarafından Paşinyan’ın Ermenistan’a ekonomik alanda verdiği zararın 38 milyar dolara vardığı ifade edilerek Paşinyan’a yönelik rahatsızlığın halen devam ettiğini ortaya koymuştur.

Bu zirve genel itibarıyla işgal dönemiyle birlikte bölgede sekteye uğrayan ekonomi ve ulaşım ağlarının yeniden aktif hale getirilmesine odaklanmıştır.

Buna göre imzalanan bildiri gereği oluşturulacak çalışma grubunun 30 Ocak’a kadar konuyla ilgili ilk toplantısını yapması kararlaştırılmıştır.

Bu çalışma grubunun öncelikle üzerinde duracağı konular kara ve demir yolları bağlantılarının açılması olacaktır.

Bu konu ve diğer hususlarla ilgili olarak çalışma grubunun bir liste hazırlaması da öngörülmektedir.

Bu listenin nihai onayı ise Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan liderlerinin mutabakatıyla sağlanacaktır.

Bu uzman ekiplerin bir ay içinde bir toplantı yapmaları ve bölgeye yönelik gerçekleştirilecek olan projeleri de belirlemeleri gerekmektedir.

Oluşturulan takvime göre 1 Mart 2021’e kadar söz konusu uzman grubun Azerbaycan ve Ermenistan üzerinden uluslararası taşımacılık için gerekli hazırlıkları tamamlaması öngörülmektedir.

Bu kapsamda uluslararası taşımacılığın hayata geçirilmesi, rotası, güvenliği ve inşası konuları kapsamında yürütülecek faaliyetler ve bu konudaki program da eş başkanların gözetimindeki aynı gruplar tarafından hazırlanacaktır.

Ermenistan açısından zirve nasıl yorumlanmalı?

Ermenistan tarafı ise konuya farklı bir açıdan yaklaşmaktadır. Paşinyan yönetimi her ne kadar 10 Kasım’da ateşkesi imzalamış olsa da Ermenistan’da bu ateşkesi tanımayan bazı muhalif kesimlerin olduğu da unutulmamalıdır.

Paşinyan zirvede Dağlık Karabağ’da halen çözümlenemeyen sorunların olduğunu dile getirmiştir.

Özellikle Dağlık Karabağ’ın statü sorununun bu sıkınlar arasında ilk sırada olduğuna işaret eden Paşinyan, Ermenistan’ın bu konuyu AGİT’le görüşmeye devam ettiğini de dile getirerek adeta Ermenistan’ın bu konuda AGİT’ten bir çözüm beklediği şeklinde bir tablo çizmiştir.

Paşinyan’ın zirveden çözüm beklediği bir diğer önemli konu da esirlerin değişimi meselesi olmuştur.

Paşinyan taraflar arasında imzalanan ateşkesin 8’nci maddesi gereği savaş esirlerinin değişimi konusunun henüz tam olarak çözüme kavuşturulmadığına işaret etmiştir.

Paşinyan’ın zirvede dile getirdiği bir diğer önemli husus ise Altılı Platform Önerisi olmuştur.

Paşinyan bölgede ekonomi, altyapı ve ulaşım projelerinin hayata geçirilmesi konusunda bu platformun gerçekleştirilmesinin hayati öne sahip olduğuna vurgu yapmıştır.

Bu zirve ile görünen o ki, Ermenistan yönetimi bölgedeki sorunların çözümü, güvenliğin sağlanması ve bölgesel istikrar ve kalkınma konusunda en istekli taraftır.

Ancak tüm bunların hayata geçirilebilmesinin de biraz zaman alacağı anlaşılmıştır.

Ermenistan açısından bu zirvenin ulaşım konusunda bazı önemli kazanımları da olmuştur.

İmzalanan bildiriye göre Ermenistan’ın Azerbaycan toprakları üzerinden Rusya ve İran’a kara ve demir yolu ile ulaşım sağlayacak olması bu kazanımlar arasında değerlendirilebilir.

Ermenistan’ın böylece hem içinde bulunduğu darboğazdan kurtulması hem de Rusya ve İran pazarına açılması daha da hızlanacaktır.

Ermenistan açısından bu zirvenin bir diğer önemli boyutu ise Nahçıvan üzerinden açılacak olan ulaşım güzergahı ile Ermenistan’ın İran’a, İran’dan da Basra Körfezi’ne bir çıkış sağlayacak olmasıdır.

Bu açıdan bakıldığında Türkiye ile Ermenistan’ın sınırlarının da açılması halinde Ermenistan Türkiye ile olan kara sınırı üzerinden ise Karadeniz’e çıkış sağlayacaktır.

Bu nedenle Altılı Platform Önerisi’nde yer alması halinde ticari alandaki en büyük kazanım Ermenistan’ın olacaktır.

Azerbaycan açısından zirve nasıl yorumlanmalı?

Azerbaycan yönetimi ise bu üçlü zirvenin bölgenin kalkınması ve güvenliği konusunda büyük bir öneme sahip olduğuna vurgu yapmıştır.

Azerbaycan yönetimi ulaşım bağlantıları önündeki engellerin kaldırılmasının başta bölge ülkeleri olmak üzere komşu ülkeler açısından da büyük bir öneme sahip olduğuna işaret etmiştir.

Nitekim Aliyev’in zirvede gündeme getirdiği ve sonrasında Putin ile baş başa yaptığı görüşmelerde de temel olarak öne çıkan konular arasında ilk sırada ulaşım bağlantılarının açılması olmuştur.

Bu bağlantıların açılması Azerbaycan’ın Nahçıvan üzerinden Türkiye’ye bağlanacak olması açısından oldukça önemlidir.

Bu yönüyle bu bağlantının ekonomik ve stratejik bir önemi bulunmaktadır. Ulaşım konusundaki bağlantı sorunlarının çözülmesi Türkiye-Rusya açısından da önem arz etmektedir.

Nitekim bu bağlantılar iki ülke arasındaki demir yolu bağlantısını da sağlayacak olması nedeniyle kritik bir öneme sahiptir.

Zirvede Azerbaycan açısından gündeme gelen bir diğer önemli husus da görüşmelerin ardından imzalanan ortak bildiri kapsamında Azerbaycan’ın yaklaşık 30 yıl aradan sonra Ermenistan üzerinden hem kara hem de demir yoluyla Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ile bir bağlantı kuracak olmasıdır.

Ermenistan üzerinden Nahçıvan’la sağlanacak olan bu kara ve demir yolunun Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde başta ekonomi ve turizm olmak üzere pek çok alana pozitif bir yansımasının olması beklenmektedir.

Ayrıca bu hat Türkiye ve Rusya arasında bir demir yolu bağlantısını da sağlayacak olması nedeniyle bölgenin ulaşım ve stratejik önemini daha da arttıracaktır.

Bölge açısından Altılı Platform Önerisi ne anlama geliyor?

Dağlık Karabağ sorunu konusunda yaşanan gelişmeler esasen Soğuk Savaş sonrası dönemde bölgede yıllardır süren çatışmaların ve belirsizliklerin artık sonra ermesi gerektiğini bir kez daha ortaya koymuştur.

Mevcut sorunların çözümünün bölgesel ve küresel anlamda etkileri olduğu gibi aynı zamanda bölgede bazı yeni fırsatları da içermektedir.

Varılan mutabakat gereği oluşturulan Ortak Çalışma Grupları bölgedeki sorunları ancak uzun vadede tamamen çözüme kavuşturabilecektir.

Ancak zirveye ve Ortak Çalışma Grupları’na şimdilik Türkiye’nin dahil edilmemiş olunması başlı başına bir sorun teşkil etmektedir.

Nitekim Türkiye’nin hem bölgesel hem de tarihi bağları, bu zirvede yer almasını gerektirmektedir.

Türkiye’nin aktif olarak yer aldığı bir çözüm paketiyle bu bölgenin barış ve istikrara kavuşturulabileceği unutulmamalıdır.

Bu konuda Altılı Platform Önerisi umut vadetmektedir.

2020 yılında Azerbaycan’ın 44 günlük savaşın ardından kazandığı zafer sonrası başkent Bakü’de gerçekleştirilen törenler sırasında ilk kez gündeme getirilen Altılı Platform Önerisi bölgede yeni gelişmelerin de habercisi olabilir.

Aralarında Türkiye, Rusya, İran, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’ın da yer alması planlanan Altılı Platform Önerisi’ni Rusya’nın da onaylıyor olması öneriyi güçlü kılmaktadır.

Putin’in Güney Kafkasya’da sağlanacak olan barış ve istikrarın Moskova-Bakü ilişkilerini de pozitif etkileyeceğine işaret etmesi ise söz konusu önerinin bir diğer güçlü yönünü ortaya koymaktadır.

Altılı Platform Önerisi’ne geniş ve dar ölçeklerden bakıldığında bu önerinin uzun ve kısa vadede hem bölgesel hem de küresel bir etkiye sahip olacağını söylemek mümkündür.

Bu açıdan konuya bakıldığında savaşın sona ermesi hem bölge ülkelerinin ekonomik ve siyasi açıdan bir istikrar kazanmaları hem de geleceğe umutla bakmalarının da önünü açacaktır.

Sonuç olarak Moskova’da gerçekleştirilen zirvenin temelinde ekonomik bağlantıların hayata geçirilmesinin yer aldığı görülmektedir.

Bu zirve ile Azerbaycan’ın Ermenistan aracılığıyla Nahçıvan ve Türkiye ile irtibat sağlayacağı, Rusya’nın ise Azerbaycan vasıtasıyla Ermenistan’la demiryolu hattına erişeceği anlaşılmaktadır.

Ayrıca dolaylı da olsa Rusya-Türkiye arasında da bir bağlantı sağlanacaktır. Tüm bu gelişmeler beraberinde önümüzdeki günlerde Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde de yeni bir sayfa açılması ihtimalini de barındırmaktadır.

Bilindiği üzere Türkiye-Ermenistan arasında Sovyet sonrası dönemdeki ilişkiler Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Ermenistan’ın bağımsızlığını ilan etmesiyle başlamıştır.

Bu ilişkiler Türkiye’nin Ermenistan’ı tanıyan ilk ülke olmasıyla resmiyet kazanmıştır. Ancak aslında iki ülke arasındaki ilişkilerin temellerinin çok daha eskilere, 1921 Kars Antlaşmasıyla Ermenistan’ın hukuki olarak sınırları kabul etmesine dayanmaktadır.

Dağlık Karabağ sorunu ve 1915 Olayları konusundaki iddialar nedeniyle kapanan Ermenistan sınırının Altılı Platform Önerisi’nin hayata geçirilmesiyle birlikte yeniden açılabilir.

Bu nedenle bölgesel bir barışın sağlanması için bölgeyle siyasi, kültürel ve tarihi geçmişi olan Türkiye’nin de bu sürecin içerisinde daha aktif olarak yer alması elzemdir.

Bu yönüyle söz konusu zirveyi bir bakıma Altılı Platform Önerisi’nin bir tür provası olarak da değerlendirmek mümkündür.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.


Independent Turkce

Yorumlar kapatıldı.