İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bir trafik kazası ve bir Dengbêjlik eseri

Nevzat Eminoğlu

n.eminoglu@alparslan.edu.tr

Bu yazımızda Kürt dengbejlik edebiyatı ile ilgili kısa bir bilgilendirmeden sonra 4 Aralık 1985 tarihinde Muş’un Bulanık/Kop ilçesinde kısmen kendim de şahit olduğum feci bir trafik kazası üzerine söylenmiş bir dengbejlik eserini değerlendirmeğe çalışacağız.

Klasik dönemde medreselerin kaynaklık ettiği zengin yazılı Kürt edebiyatından farklı olarak, “dengbejlik” daha çok sözlü şekilde yaygınlık kazanmıştır. Kürt Dengbêjlik edebiyatı Türk Aşık edebiyatı gibi bir halk edebiyatı dalıdır. Muş Alparslan Üniversitesi’nden Doç. Dr. Canser Kardaş doktora tezini bu iki edebiyatın karşılaştırması üzerine yapmış, ‘Aşığın Sazı Dengbêjin Sesi’ adı ile kitaplaştırmış.

Dengbêjlik eserleri, içeriğine göre “destan”, “lawik/aşk”, “şer/kahramanlık”, “dilok/güzellik, “lawij/dinî”, “heyranok/sevgi, doğa”, “bêlîte/coşku”, “zêmar/ağıt, mersiye”, “payizok/hasret” şeklinde türlere ayrılmaktadır. Bu edebi türün icracıları eğer diğer dengbêjlerin eserlerini, başka bir deyişle usta eserlerini yetkince ve toplumun beklentisini karşılayacak şekilde icra etmekle yetiniyorsa “dengbêj”dir. Bununla beraber kendisi bizzat şiir oluşturup (jiberxwederxistin) klam yapabiliyor ise – özellikle serhat yöresinde – “şair dengbêj” olarak isimlendirilir. Bu ise dengbêjlik edebiyatında üstün bir dereceyi ifade etmektedir.

Kürt dengbêjlik edebiyatında kadın dengbêjler de adından söz ettirmiştir. Dengbêj Meryem Xan, Dengbêj Bedewê, Dengbêj Gulê gibi… Kürt Dengbejlik edebiyatında aynı zamanda Ermeni dengbêjler de seslerini duyurmuşlardır. Eski dönemlerden beri Kürt coğrafyalarında Ermeniler Müslümanlarla komşu olarak yaşamıştır. Kürtçe, bölgede dönemin eğitim kurumları olan medreselerin genel ve yaygın eğitim dili ve ortak toplumsal iletişim aracı olduğundan, diğer topluluklar tarafından doğal şekilde öğrenilmiş ve kullanılmıştır.

Sözlü bir anlatı geleneğine dayanan bu tradisyon, toplumsal bellek ve hafızayı oluşturduğu gibi sözlü tarihe ve geleneğin aktarılmasına da kaynaklık etmektedir. Birbirinden uzak coğrafyalarda yaşayan aynı toplumun fertleri arasında dil ve duygu birliğini sağlayan önemli bir dinamiktir aynı zamanda.

Dengbêjlik eserleri televizyonlarda popüler ve ilgi çekici programların başında gelmektedir. Dengbêjlerin yıllar öncesine ait eski kasetleri/kayıtları sosyal medya ağları olan Youtube vs. kanallarda yüz binlerce tıklanma/dinlenme rekorları kırarak takip edilmektedir. Hatta uluslararası üne sahip Reso, Şakiro ve Zahiro gibi efsanevi dengbejlerin eserleri, milyonları aşan takipçi kitlesine ulaşmış durumdadır. Ülkemizin, 2000’li yılların başında askeri vesayete dayalı inkârcı ve tek tipçi eski Türkiye zihniyetinden kurtulması sonucu Kürtçe’nin kendi üzerindeki yasaklamaları parçalaması ile Dengbêjlik edebiyatı üniversitelerimizin akademik araştırmalarına ve birçok yüksek lisans – doktora tezine de konu olmaktadır.

Dengbêj, her türlü konuyu işleyip ses ve söze dayalı sanatına içerik yapabilir. Toplumu etkileyen olaylar; örneğin aşklar, şenlikler, ayrılıklar, savaşlar, göçler, sürgünler, aşiret çekişme ve rekabetleri vb. olabildiği gibi tabiat olayları; örneğin baharın gelişi ve güzelliği, yaylalar, sular, ovalar, deprem, sel baskınları, heyelan, çığ düşmesi, suda boğulmalar vb. de olabilir. Dengbêjlik sanatının icracısı olan dengbej bu gibi değişik konuları seslendirip işlerken her zaman topluma, tabiata ayna tutar. Dengbêj olgu ve olayları eserine yansıtmak suretiyle sözlü tarih kaynağı, geleneğin aktarıcısı ve anlatıcısı rolünü üstlenerek toplumsal bellek ve hafızayı da oluşturur. Dengbêji toplumda saygın hale getiren ve adeta efsanevi bir fenomene dönüştüren nedenlerin başında, sesi ve sözü bir sanat enstrümanı gibi ustaca kullanması ile olayları resmetmesi gelmektedir.

Aşağıda metin ve sözlü kaydını örnek olarak vereceğimiz dengbêjlik eseri, 4 Aralık 1985 tarihinde Muş’un Bulanık/Kop ilçesinde benim de kısmen şahit olduğum feci bir trafik kazası sonucu vefat eden 27 kişi üzerine söylenmiştir. Bu eser, böylece toplum hafızasında yer etmiş bir olaya ayna tutarak bunu yeni kuşaklara aktarma işlevi görmektedir.

O Aralık’ı hiç unutmam. 1985’te Bulanık’ta Ortaokul 1’e gidiyorum. Ofis Mahallesi’nden Muş yolu üzerindeki İmam Hatip’e her gün iki defa gidip gelirdik. O yıl Kasım’dan beri kar yağmış, kara bir kış hüküm sürüyordu. Eskiden kar/kış Ekim/Kasım’da başlardı. Onun için yaşlı öz-Muşlular/merkezliler derler ki: “Altı aydır kışımız; kargadır kuşumuz; çortidir aşımız”. “Çorti”, lahanadan yapılan, Kürtlerin “Avsîra kelema” dedikleri sulu lahana yemeğidir. Allah’tan bu yıllarda öyle kışlar yok. Baksanıza 21 Aralık itibarıyla “Çilleyê Zivistanê”, “kışın en dondurucu 40 günü” başladığı halde, Aralık’ımız bahar gibi geçiyor maşallah, bênezer be, neyse… O gün bir zemheri soğuğu var ki yüzümüzü sardığımız halde kirpiklerimiz bile buz tutuyordu. Yollar buz kesilmiş. Soğuktan buz/pus tutmuş ağaçlar beyaza bürünmüşlerdi. Öyle bir sis çökmüş ki 10 metre ileriyi göremiyorsunuz. Öğlen tekrar okula dönerken hastaneyi geçip eski cezaevinin önüne geldim ki hastaneye doğru gelen ambulansların sesi ile irkildim.

Bulanık’tan 09.15’te çıkan Erzurum otobüsü Malazgirt ovasına inen yolun dönemecinde karşı yönden gelen Erzurum otobüsü ile kafa kafaya çarpışıyor. 27 kişi vefat ediyor. 34 de yaralı. İki saat ambulans bekliyorlar. Tabii telefon yok. O aralar yollarda pek araba da yok ki haber versinler.

Bu olay “Qezaya Bulanixê/Bulanıktaki Kaza” ismi ile Dengbêjlik eserlerine de konu oldu. Olayı dengbêjlik eseri olarak icra eden, ünlü Bulanık/(Göztepe) Piranlı Şair Dengbej Zahıro’dur/Zahir Koçu. Eser/kılam, Bulanık’tan giden otobüsün şoförü ve olayda vefat eden Liz’li Mecit’in o gün gördüğü ve hanımına anlattığı “Binamız yıkılıyordu ve tek bir kolonu ayakta kalıyordu” şeklindeki rüya ile başlar. Mevsim şartlarını ve otobüs terminalinin atmosferini betimleyen dengbêj, yolculuk ortamını da otobüslerin çarpışma anına kadar çarpıcı ifadelerle canlandırmaktadır. Otobüslerin içindeki can pazarını aktaran Kekê Zahir, eseri üç yaralı yolcu ile olan diyalogla bitirmektedir. Biri akrabamız Aliyê Sofî Ömer’dir. Ali Kaya, ailenin tek erkek evladı olarak yardım ettiği yaşlı anne-babasının kendisini helal etmesini isteyen vasiyetiyle son bulur. Bu vesile ile kazada vefat eden Ali amca ve diğer 26 kişiyi rahmetle anıyoruz. Bu linkten dinleyebileceğiniz eserin önemli pasajları:

Lêlê dayê rebenê sibe ye diçûme Bulanixa şewitî, talî payîz e serê îsnaga, payîza rengîne/ Welatê me Serhed e berfa welatê me dipûdîne/

Mij û dumana korta Bulanixê rûyê erdê tijî kiriye çi bikim qebahetê şofêra tunîne/

Min dît Mecît radibû ji xewa şirîn e/ Digo min îşev gelek xewnên xerab dîne/

Heyran welleh dîregên bînayê me malmîrato ji ber da diketin li ser yek dîregê dimîne/

Îro qudûmê çokên min şikestîne/ Dora Erzurmê ya me ye lê dilê min li çûyînê qet tunîne/

Lêlê dayê Mecîd sar bû mirata otobêsê xatir ji mala xwe xwestî û dîreksiyonê dihejîne/

Şefiq ban kir go Mihemed Elî tu bike qêrîne/

Heçî yolciyê ku diçin Erzurumê bila kesekî li erdê nemine/

Li petrola Hecî Tahirê Licî daye rebenê mazota xwe hiltîne/

Lolo bira siwar bû berê xwe da Erzurumê dilezîne/

Ez bi Bulanix û Milazgirê dikevim li vî banî/

Ew otobusa ku ji kavila Milazgirê derketiye Hecî Abdullah lê siware

teyrê ecel li kêleka wî ye bira ji Milazgirê deranî/

Lo bira tu bala xwe bidê her du otobês li binya Bakımeviya Rustemgêdûkê

bi serî li hevketine van mirata mîna top û tivingan deng deranî/

Heyran qêrînên van mirata ketiye Rasta Mûradê

Gaza Rostemgêdûkê, Sultanli, Dêrik, Xanoxli tev hilanî/

Ez xwe xwar dikim binê otobêsan xûn dikişe ji cinazan mîna çem û kanî/

Ji her du otobêsan bîst û heft kuştî û sî û çar heb birîndar jê deranî/

Heçiyê ku revandin Erzurumê, heçiyê berê wî dane Mûşê,

ew ê dinê dane Bulanixa rengîne/ Min dî sê heb birîndar li wê derê mane/

Zarîna wan erd û esman hildane/ Mane bêxweyî ne/

Çaxê min ji wan pirs kirî: Keko hûn ji kune?

Du hebên wî got:Em xelqê Doxubazîdê birawo ne em Celalî ne/

Min ji ewê dinê pirs kir: Keko tu ji kuyî? Got: Tu bidî xatirê navê Xwedê ji du ciya pişta min şikestiye, hêta min a rastê birîndar e, halê min ji ber tunîne/

Navê min Elî ye. Ez lawê Hecî Emer im. Mala min li Hemzeşêxê dimîne/

Ez îro çawa bikim ji min pêştir kesê min di mal da tunîne/

Bira dê û bavê min heqê xwe li min helal bikin.

Ez dimirim, bira gunehê wan hustiyê min da nemîne/

Wayê wayê wayê/ Xwedê mirat bike vê olayê/

Not: Konu ile lgili sözlü/yazılı kaynakları bana ulaştıran değerli dostlarımız/hemşerilerimiz, Bingöl Üniversitesi’nde “Dengbejlik” üzerine doktora yapan Türkan Tosun ve ‘Dengbej Reso’, ‘Dengbej Şakiro’ kitaplarının yazarı Ömer Güneş’e teşekkürler/Mala wan ava…


Gazete Duvar

Yorumlar kapatıldı.