İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

​Ayasofya’nın altı başka bir İstanbul

Ayasofya Yer Altı Yapılarının Üç Boyutlu Görüntülenmesi ve Belgelenmesi Projesi kapsamında zemin altında hava sirkülasyonunu sağlayan altyapının gizemli mekânlarından biri keşfedildi. Kaynaklarda yer almayan ve mimarisiyle mahzen olarak kullanıldığı tahmin edilen yapı dijital envantere kaydedildi.

Seray Şahinler Demir

Binlerce yıllık tarihiyle, eşsiz mimarisi ve atmosferiyle Ayasofya dünya kültür tarihinin en büyük miraslarından biri. Zemin üstündeki görkemli yapının yanı sıra Ayasofya’nın altyapısı da titizce planlanmış. Geniş alanı kaplayan zemin, oldukça sağlam. Ve her zaman yeni sürprizlere açık!

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi ve Ayasofya Müzesi Müdürlüğü “Ayasofya Yer Altı Yapılarının Üç Boyutlu Görüntülenmesi ve Belgelenmesi Projesi” başlıklı bir çalışma yürüttü. Proje kapsamında yaklaşık 900 metre uzunluğundaki Ayasofya ve çevresindeki yer altı menfezleri ve yapılarının üç boyutlu taraması yapıldı. Çalışmalar ilerledikçe ekip bir sürprizle karşılaştı… Ayasofya’nın zemin altında hava sirkülasyonunu sağlayan altyapının gizemli mekânlarından biri keşfedildi. Benzerlerinden farklı, mimarisi itibariyle mahzen olarak kullanıldığı fikrini veren bu yapının depo olarak kullanılmış olabileceği tahmin ediliyor. Araştırmacılara göre Ayasofya’nın kullanımında ihtiyaç duyulacak malzemelerin yer üstünde görünmeyecek şekilde saklandığı düşünülebilir.

Çalışmaya dair hazırlanan raporda keşfedilen bu yer altı yapılarının Osmanlı döneminde iklimlendirilmesi yapılmış bir mahzen olduğu düşünülüyor.

Peki bu keşif ne anlama geliyor? Ayasofya’nın altayapısı ne durumda? Riskler var mı? Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Hasan Fırat Diker ile hem Ayasofya üzerine yaptıkları çalışmayı hem yeni keşfi konuştuk…

-Öncelikle Ayasofya’nın yer altına girme, altyapı üzerine çalışma projesi nasıl başladı, neyi amaçladı?

2019 yılında Ayasofya İdaresinin iç mekanın rutubet sorunlarının anlaşılmasına yönelik yapının yer altı yapılarının araştırılmasına dair istemi medyaya yansımıştı. Biz de fakültemizdeki arkadaşlarla durumdan vazife çıkararak Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi olarak bu çalışmaya gönüllü talip olduk. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün Ayasofya Müzesi gözetiminde Ayasofya bünyesindeki yer altı yapılarını görüntülemeye yönelik olarak fakültemize verdiği ön keşif ve inceleme izni doğrultusunda 27.01.2020 ve 16.03.2020 tarihleri arasında müzenin kapalı olduğu pazartesi günlerinde çalışmalar yaptık ve yer altı yapılarının 3 boyutlu tarama/rölove işleri için kullanılacak yöntemleri belirledik.

-Bu çalışmanın önemi nedir?

Ön araştırmamızın devamına yönelik olarak FSMVÜ’nün Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nden aldığı izin sonrasında, Ayasofya Müzesi Müdürlüğü işbirliğiyle yaptığımız Ayasofya yer altı yapılarının görüntülemesi projesinin saha çalışmaları 29 Haziran-16 Temmuz 2020 tarihleri arasında tamamlanmıştır. Bu araştırma projesi, FSMVÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Hasan Fırat Diker başkanlığında, Doç. Dr. Mine Esmer ve Dr. Öğr. Üyesi Alidost Ertuğrul ile İTÜ Güzel Sanatlar Bölümü’nden Öğr. Gör. Arkeolog Ali Hakan Eğilmez yürütücülüğünde gerçekleştirilmiştir. Zorlu koşullarda gerçekleşen bu çalışma sayesinde, yeni keşiflerle toplam uzunluğu yaklaşık 936 metreyi bulan Ayasofya ve çevresindeki yer altı menfezleri ve yapıları ile kuyularının üç boyutlu taraması yapılmıştır. Böylece Ayasofya’nın zemin altında hava sirkülasyonunu sağlayan altyapının gizemli mekânlarının görselleştirilmesi ve bu projenin ardından yer altı yapılarında yer yer hava sirkülasyonunu engelleyen yıkıntıların ve çamur birikintisinin uzaklaştırılması yönünde öneriler geliştirilmesi hedeflenmiştir.

-Nelere rastladınız çalışma kapsamında?

Bu araştırma kapsamında daha önceden belgelenmemiş Ayasofya manzumesinin pek çok yer altı yapısı keşfedilmiş ve Ayasofya envanterine dijital ortamda kazandırılmıştır. Böylece Geç Antik dönemde inşa edilmiş Ayasofya’nın sürdürülebilir korunmasına yönelik yeni bulgular ortaya konulmuştur. Araştırma projemizin Ayasofya’nın nefes almasına imkân tanıyacak yer altı yapılarına yönelik yeni bir projeyle devam etmesi, olağanüstü evrensel değere sahip bu anıtın korunması ve sonraki nesillere aktarılması adına büyük önem arz etmektedir.

Ayasofya gibi çok araştırılmış olduğu varsayılan bir yapıda halen yeni buluşlar yapılabiliyor olmak, İstanbul’un genelinde buna benzer daha nice keşifler yapılabileceğini göstermektedir. Zaten bu tür yer altı yapılarının önceden bulgulanması, şehir içindeki imar faaliyetlerini de belirleyici ve düzenleyici olacaktır. Ne yazık ki, bu tür yapıların ortaya çıkması özel bir araştırma konusu olmaktan öte yol ya da temel hafriyatı gibi bir imar faaliyeti vasıtasıyla mümkün olmaktadır. Oysa İstanbul’un çok katmanlı yapısı bizler için çok renkli bir kültürel ve turistik kazanımdır. İstanbul’u zengin tarihine yabancılaştıracak üstyapı projelerinden ziyade, kendi katmanlarını var eden Roma, Bizans, Osmanlı hatta Cumhuriyet dönemlerini anlamaya yönelik bu tür çalışmalara ihtiyacı var. İstanbul’un yer altı yapıları idrak edilip görselleştirildiği takdirde bu şehrin ne kadar korunmaya ve sevilmeye değer olduğu daha çok anlaşılabilecektir. Kısaca bu çalışma İstanbul’un yer altı siluetinin görselleştirilmesine ilişkin bize yeni umutlar verdi.

-Kaynaklarda buranın varlığından haberdar mıyız peki? Rastlanılan detaylar var mı?

Kaynaklarda keşfettiğimiz yer altı yapılarına ilişkin herhangi bir veri yoktu. Yeni keşifler yapabilmemize başta son Ayasofya Müzesi Müdürü Hayrullah Cengiz ve değerli personelinin çok önemli destekleri oldu. Biz bu araştırmamızda elde ettiğimiz sonuçları da 24-25 Eylül tarihleri arasında üniversitemizin düzenlediği Uluslararası Ayasofya Sempozyumunda sunmuş olduk. İlgilileri üniversitemizin web ortamında yayınladığımız bu bildiriyi inceleyebilir.

KESTANE AĞACI ADETA İLLÜZYON OLUŞTURUYOR

-Hepimizi heyecanlandıran gelişme, keşfedilen yeni mahzen… Buranın hikayesinde de bahsedebilir misiniz? Mimari, karakteristik özellikleri nedir söz konusu alanın?

Ayasofya’nın yer altı yapılarının belgelenmesine yönelik bu araştırmanın en ilginç buluşu şüphesiz yapının güneybatısında kalan yer altı yapılarıdır. Ayasofya Müzesi uzmanlarının yönlendirmesiyle görüntülediğimiz bu yapılar ilk defa bu çalışma kapsamında belgelenmiştir. Öyle ki bu yapıların üzerindeki kestane ağacı, varlığıyla adeta altındaki yer altı yapısını gizleyen bir illüzyon yaratmaktadır. Oysa bu dev ağacın altında bir yer altı yapısı vardır ve bu ağacın güney yönündeki kökleri yapının kargir tonozunu zaman içinde delerek aşağıya kadar inmiştir. Mimarisi itibariyle mahzen olarak kullanıldığı fikrini veren bu yapılarda, Ayasofya’nın kullanımında ihtiyaç duyulacak malzemelerin yer üstünde görünmeyecek şekilde saklandığı düşünülebilir.

-Ayasofya’nın yer altı için tehlike arzedecek bir durum var mı?

Ayasofya yer altı yapılarında gözle görülebilecek ciddi bir yapısal soruna rastlamadık. Ayasofya dev bir kayaç yapı üzerine inşa edilmiştir ve zemin altyapısı sağlamdır. Ayasofya yer altı yapılarını binanın ihtiyaç duyduğu hava ve su döngüsünü sağlayan damarları gibi düşünürseniz, bunların kullanılmayıp temizlenmedikleri takdirde zamanla tıkanmaları da anlaşılabilir. Kültürel mirasımız hem altyapı hem de üstyapılarıyla sürekli periyodik olarak bakıma tabi tutulmalı, temizlenmeli ve diğer kollarla ilişkileri irdelenmelidir. Kültür Varlıkları’nda yaşanan en büyük sorun, bu tür basit periyodik bakımların yapılmamasından ötürü, sürekli bakıma muhtaç bu mekanların orta ve uzun vadede daha büyük restorasyonlara mecbur bırakılmış olmasıdır.

Yüzeysel koruma yeterli olmaz

-Ayasofya’nın korunması için neler yapılmalı, nelere dikkat edilmeli?

Bulgularımızda görünür bir şekilde ortaya çıkmış olan bu yer altı yapılarındaki on yıllara, belki de yüzyıllara sarî ihmal ve bakımsızlık, mevcut iklimlendirme ve nem sorunlarının giderilmesine yönelik çabaların ortaya konulmasına vesile olabilir. Görünür olmayan yer altı sistemindeki tıkanıklık, çöküntü ve terk edilmişliklerin yerüstü yapılarında orta ve uzun vadede görünür yapısal sorunlara neden olacağı aşikârdır. Ayasofya’ya tümdengelim yaklaşımlarla yapılan yüzeysel koruma müdahaleleri etkili bir sonuç veremeyeceği gibi, kısa vadeli tekrarları da olağan hale getirmektedir. Mitleştirilmek suretiyle Ayasofya’nın yapısal gündeminden uzaklaştırılmış yer altı yapılarının işlev ve sorunlarını anlamaya yönelik yapılmış bu mimari belgeleme çalışması, yapı ibadete açılmadan hemen önce tamamlanmıştır. Ayasofya için yaptığımız bu belgelemenin gelecek çalışmalara bir katkı sağlamasını ve müze olarak gördüğü bilimsel ilgi ve özenin çok daha fazlasını cami kullanımında da görmesini ümit ediyoruz.


Yeni Şafak

Yorumlar kapatıldı.