İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İki bin yirmide şiir…

İki bin yirmiden geriye doğru baktığımızda görünen o ki lirik şiir, “mevcut yapısını” koruyarak, klasik değerlerine bağlı kalarak ve kabuğunu kırmadan varlığını sürdürmekte zorlanıyor. Milenyumdan itibaren lirik şiirin etki alanının dışında kalan şiir yönelimlerinin de ivme kazandığını görüyoruz.

Enver Topaloğlu

İki bin yirminin ana başlığı belli: Pandemi. Milenyumun yirminci yılı, dünya ölçeğinde milyonlarca insanın yaşamını etkileyen korona virüsü salgınıyla anılacaktır büyük ihtimalle. Bunun dışında ne konuşulursa konuşulsun, anlatıda ikincil konu olacaktır.

Bu koşullarda ne kadar olabilirse o kadarıyla şiiri de konuştuk ve konuşuyoruz. İki bin yirmide şiir, aynı zamanda “pandemi sürecinde” şiir anlamına da geliyor ve gelecekte de muhtemelen böyle anılacaktır diye düşünüyoruz. Bunu bilerek mutsuzluğun, acının, yasın yaşamın üstüne karabasan olarak çöktüğü yılı geride bırakırken şiirde neler olduğuna, şiirin iki bin yirmi yılını nasıl geçirdiğine kuşbakışı bir göz atacağız.

Eskinin yenilenmesi çabası çoğunlukla yeninin hızla eskitilmesini amaçlar. Şiirde de böyle olduğunu söyleyebiliriz. Yani yeninin, yeniliğin önünün kesilmesi için mevcut düzenin sürmesinde çıkarı olan kesimlerce eskinin restorasyonu seçeneği uygulamaya konulur. Şiirde bunun örneği çok… İki bin yirmi yılında da şiirde eskinin restorasyonunun devam ettiğini söyleyebiliriz. Ancak şiirin yatağını değiştirme girişimlerinin, yenilikçi arayışların, açılımların da ısrarlı ve inatçı bir tavırla sürdürüldüğünü görüyoruz. İzlenimimize göre söylersek; bu yıl da modern Türkçe şiir, konvansiyonel ve yenilikçi olmak üzere iki ana yataktaki akışını sürdürdü. Geçen yılın şiir açısından en önemli etkinliğiyse yayımlanan kitaplar oldu diyebiliriz.

Pandemiden dolayı uyulmak zorunda kalınan fiziki mesafe kuralı nedeniyle başta kitap fuarları olmak üzere birçok etkinlik gerçekleştirilemedi. Tarihleri önceden belirlenen programlar ertelendi ya da iptal edildi.

Bu gelişmeleri göz önünde bulundurarak yayımlanan şiir kitaplarının şiir adına en önemli gelişme olduğunu söylüyoruz. Hal böyle olunca, biz de geçen yılın şiir macerasına, yayımlanan ve bize ulaştırılan kitapları odak alarak bir göz atalım istedik.

Yıl içinde yayımlanan ve edinebildiğimiz kitapların çok büyük bir bölümünün tanıtımını cumartesi günleri yayımlanan Gazete Duvar’daki köşemizde gerçekleştirdiğimizi belirtmek isteriz.

İki bin yirmi yılının şiirdeki en önemli gelişmesinin çeviride gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Bu yılın modern Türkçe şiirdeki en önemli gelişmesi olarak ifade ettiğimiz ve çevirisini büyük bir kazanım saydığımız kitapları kısaca anımsatalım.

Bu bağlamda hatırlatacağımız ilk kitap, şiirlerini Ermenice yazmış İstanbullu şair Zahrad’a ait. Şairin Türkçeye aktarılmış bütün yapıtları tek cilt olarak okurla buluşturuldu. Ohannes Şaşkal’ın Türkçeye çevirdiği şiirler ‘Bambaşka Bir Bahar’ adıyla Aras Yayınları’ndan çıktı. Kitaptaki şiirler ve şairiyle ilgili düşüncelerimizi tanıtım yazımızda dile getirmiştik. Kitabın hatırlanmasına katkı olması amacıyla kısa bir şiir aktaracağız. Kitabı rasgele açınca önümüze çıkan “Un Çuvalı” başlıklı şiir oldu. Rastlantının oluşturduğu tercihe uyarak söz konusu şiiri paylaşıyoruz:

Şair bir dostun varsa eğer

Ki yakınır durur

bitip tükendiğinden

tek satır yeni bir şey döktüremediğinden

Kulak asma

Adamakıllı sars hergeleyi

Sars ve silkele

Bir odun al ve indir

-Adam değil- herifçioğlu un çuvalı

Sarsıp silkeledikçe

İndirdikçe

Amma yeni heceler dökülür

Amma yeni dizeler

  • Şaşakalırsın bu işe

Gel gör ki

Gece yalnızken

Dert edersin kendine

-Onunla aranda farklı olan ne?-

Uyku girmez gözüne

Modern Türkçe şiirde yılın önemli bir başka gelişmesi, Ezra Pound’un ‘Kantolar’ının Türkçeye aktarılması oldu diyebiliriz. ‘Kantolar’ı Efe Murad Türkçeye çevirdi. Bu bağlamda, üçüncü olarak anacağımız yılın önemli şiir olayı, Heimrad Backer’in somut şiirin başyapıtları arasında gösterilen belgeselci şiiri ‘Tutanak’ın Türkçeye çevrilerek yayımlanmasıdır diyebiliriz. Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan ‘Tutanak’ı Türkçeye Erhan Altın ve Selda Saka’nın çevirdiğini de belirtelim.

İki bin yirmi yılında yazılarımızda, on altı şairin modern Türkçe şiire katılan yeni kitaplarının tanıtımını yaptığımızı belirtmek isteriz. Yıl içerisinde yazılarımızda yapıtlarına değindiğimiz şairleri ve yeni kitaplarını da kısaca hatırlatalım.

Kırk yılı bulan şiir uğraşısını, arkasında kalan yılların sayısına aldırış etmeden genç şair heyecanıyla sürdüren Sedat Şanver’in, iki bin yirmide okurla buluşan kitabı ‘Terzi Sökükleri’ oldu. Şanver, inziva da diyebileceğimiz biçimde çekildiği köşesinden büyük bir emekle, çabayla ve adeta adanmış olarak şiir yazmayı, şiire çalışmayı sürdürüyor. Onun, seksenden sonra yazılan dramatik şiirin diri kalmış temsilcilerinden biri olduğunu da belirtmek gerekir. Sedat Şanver’in ‘Terzi Sökükleri’ne, tanıtım yazımızda değindiğimizi de hatırlatalım.

Everest Yayınları Seyyidhan Kömürcü’nün yeni kitabı ‘Kendinin Ağacı’nı yayımladı. Doksanlardan itibaren yükselişe geçen genç Kürt şairlerin şiirleri geniş okur kitleleriyle buluştu. Anadilini kullanmakta birçok engelle karşılaşan Kürt şairler, Türkçe yazdıkları ve kendi etnik coğrafi, kültürel dünyalarının sesine, sözüne yasladıkları şiirleriyle modern Türkçe şiire önemli bir ivme, atılım ve açılım kazandırdılar. Seyyidhan Kömürcü de o şairlerden biri olarak dikkati çekti. ‘Kendinin Ağacı’ Kömürcü’nün üçüncü şiir kitabı ve ikinci kitabından sekiz yıl sonra okurla buluştu. Yeri gelmişken Kömürcü’nün şiir kitaplarının sayısının ve yayın aralığının okurdan gördüğü ilgiyle doğru orantılı olmadığını da ifade edelim.

Emel İrtem’in yeni şiirlerini bir araya getirdiği ‘Hu’ adlı kitabını Yitik Ülke Yayınları okurla buluşturdu. İrtem’in kitabına tanıtım yazımızda değindik.

Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Hakan Savlı’nın ‘Kırgın Karnaval’ı ve Alphan Akgül’ün ‘Bir Uçurumun Haritası’ kitaplarıyla ilgili yazılarımızda görüş ve düşüncelerimizi dile getirdik.

İthaki Yayınları genç şairlerin yapıtlarını okurla buluşturarak önemli bir adım attı. İthaki’nin girişimiyle ilgili düşüncelerimizi daha önce dile getirmiştik. Yayınevinin etiketiyle okurla buluşan Devrim Horlu’nun ‘Taştaki Dikiş İzi’, Oğulcan Kütük’ün ‘Oğlan Çıkmazı’, Mehmet Özkan Şüküran’ın, ‘Aynada Yürüyen Sesler’ ve Kaan Koç’un ‘Ağız’ kitaplarına da tanıtım yazılarımızda değindik. Konu açılmışken söyleyelim; yeni kitapları, genç şairlerin bir yol ayrımına geldiklerini gösteriyor. Kitapların, asıl bundan sonra yazacakları şiirin nasıl gelişeceğine yönelik merakı kışkırttığını da ekleyelim. Yıl içinde Klaros Yayınları’ndan çıkan ve bize ulaşan Bahtiyar Kaymak’ın ‘Sigara İçen Kadınlar’, Murat Esmer’in ‘Dünya Kederi’ ve Nuh Ömer Çetinay’ın ‘silİNTİHARita’ adlı yeni kitaplarına da tanıtım yazılarımızda ayrı ayrı değindik. Özellikle Bahtiyar Kaymak üretkenliğini, şiirini geliştirerek sürdürdüğünü gösterdi. Nuh Ömer Çetinay’ın yeniden okurla buluşması sevindirici oldu.

Islık Yayınları Faris Kuseyri’nin ‘Doğu Duvarı’nı okurla buluşturdu. Kuseyri’nin şiirlerine ilişkin düşüncelerimizi kitabı tanıttığımız yazımızda paylaştık.

Manos Yayınları çok tanınan, bilinen, görünürlüğü olan bir yayınevi değil, böyle bir iddiası da yok gibi. Yıl içinde Özge Sönmez’in ‘Suya Bırak Sızını’ adlı kitabını okurla buluşturdu. Kitabı konu alan yazımızda Sönmez’in şiirlerine değindik, düşüncelerimizi dile getirdik. Veysel Erdoğan’ın ‘Kendimden Biri Değilim’i Ve Yayınları etiketiyle okurla buluştu. Onun da kitabına tanıtım yazımızda değindik.

Koray Feyiz, Artshop Yayınları’ndan üç kitabını birden çıkardı: ‘Fora’, ‘Mağlup’, ‘Mis’ Feyiz’in okurla yıl içinde buluşan kitaplarıydı. Koray Feyiz verimli bir şair. Şiirlerinin yanı sıra modern Türkçe şiire inceleme ve eleştiri yazılarıyla da katkısını sürdürüyor. Feyiz’in üç kitabının tanıtımını yaptığımız yazımızda düşüncelerimizi dile getirdik.

Ali Özgür Özkarcı’nın yeni şiirlerini Edebi Şeyler kitaplaştırarak okurla buluşturdu. Özkarcı şair, özgürlükçü yenilikçi tavrıyla dikkati çekiyor. Ama onun aynı zamanda bir yazar olduğunu da belirtelim. Eleştiri ve inceleme kitaplarıyla modern Türkçe şiire büyük katkı sağlıyor. Özkarcı’nın ‘Sonu Yoktur’ adıyla yayımlanan şiir kitabına ilişkin düşüncelerimizi değerlendirme yazımızda dile getirdik.

İki bin yirmiden geriye doğru baktığımızda görünen o ki lirik şiir, “mevcut yapısını” koruyarak, klasik değerlerine bağlı kalarak ve kabuğunu kırmadan varlığını sürdürmekte zorlanıyor. Milenyumdan itibaren lirik şiirin etki alanının dışında kalan şiir yönelimlerinin de ivme kazandığını görüyoruz. Gelecek dönemde somut şiir ve türevleri daha fazla genişleme, derinleşme imkânı bulacak gibi… Modern Türkçe şiirde bugün itibarıyla çok güçlü olmamakla birlikte gelenekten, mevcut birikimin oluşturduğu zeminden kopma, ayrılma, daha ileriye doğru sıçrama hamlelerinin yanı sıra bir sentez arayışı da dikkati çekiyor.

Gelecek, modern Türkçe şiirde ne getirecek? Geleneğe bağlı mı kalır, ortaya bir sentez mi çıkar, devrim mi gerçekleşir? İzlemeye değer diye düşünüyoruz. Çünkü şiir sürüyor; üstelik umut ve ihtimaller oluşturabiliyor. Şimdilik bu kadarını not edelim.

Çıkardığımız özetin geçen yılın şiir hareketine ilişkin toplu bakışa bir katkısı olmasını dileriz.

Şiirli yıllar…


Gazete Duvar

Yorumlar kapatıldı.