İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘Ankara ABD’ye karşı sadece konuşuyor, somut karşılık vermiyor’

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***
CEYDA KARAN
Bahadır Koç’a göre, CAATSA yaptırımları Türkiye-ABD ilişkilerinin geldiği noktayı gösteriyor, Avrupa ve Kanadalı şirketlerin tavrı ile mahiyeti anlaşılacak. Ankara’nın ABD’ye karşı sadece konuştuğu belirten Koç, İncirlik’in ‘tabu’ olduğunu söyledi. Koç’a göre, FETÖ ve PKK meseleleri ABD ile tekrar gündeme getirilebilirse ilişkilerde çözüm mümkün.

Türk hükümetinin Rusya’dan S-400 savunma sistemleri tedarikini hedef alan Amerikan yaptırımları için düğmeye basılırken, ilk aşamada 12 tedbirden görece sınırlı etkileri olacağı düşünülen Türk savunma sanayini hedef alan beşi devreye sokuldu.

Ankara, ABD’nin bir NATO üyesine uyguladığı yaptırımları eleştirirken, yaptırımların dayandığı ABD’nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası’nın (CAATSA) S-400 anlaşmasından sonra çıkarıldığı gibi başlıkları öne çıkararak bunun ‘uluslararası hukuka aykırı olduğunu’ söylüyor. ABD Dışişleri ise daha şimdiden asıl hedefin Rusya olduğunu belirterek Joe Biden’ın döneminde pazarlıklar için kapı aralandığı mesajları veriyor.

Gelişmeleri 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Amerika Araştırmaları Merkezi’nden ABD uzmanı Şanlı Bahadır Koç ile konuştuk.

‘CAATSA yaptırımları Türk-Amerikan ilişkilerinin geldiği noktayı gösteriyor’

Şanlı Bahadır Koç’ı göre, NATO üyesi bir ülkenin diğer üyeye aldığı yaptırım kararı bir yandan ‘yaralayıcı ve düşündürücü’, diğer yandan da ABD-Türkiye ilişkilerinde gelinen noktayı gösteriyor. Türk Savunma Sanayi’ni hedef alan yaptırımların Türkiye’nin F-35 programından çıkartılması kadar önemli olmayabileceğini belirten Koç, asıl mahiyetinin Avrupa ve Kanada’daki şirketlerin Türkiye’yle iş yapma tutumları üzerinden anlaşılacağını vurguladı:

“F-35 çok stratejik bir şeydi. Bu tek başına belki o kadar olmayabilir. Bu işleri çok daha yakından takip eden savunma sanayi uzmanları var. Benim için şu an soru işareti olan konu Avrupa ve Kanada’daki şirketlerin bizimle iş yapmalarını engelleyecek mi? O olmazsa Türkiye en azından Biden yönetimiyle nasıl bir diyalog kurulabilecek, iş yapabilecek miyiz, yoksa Türkiye’yi kenara itmek için ceza vermek için mi geliyor, onu anlayıncaya kadar belki 6 ay geçecek. O dönemde Türkiye belki bununla yaşayabilir. Ama birçok insanın altığını çizdiği gibi bir NATO üyesinin başka bir üyeye böyle bir ceza vermesi çok çirkin, yaralayıcı ve düşündürücü. Türk-Amerikan ilişkilerinin geldiği noktayı gösteriyor. İnanılmaz bir iletişim problemi var. Milyonlarca insan geliyor, görüşüyoruz üst düzeyde ama herhalde birbirimizin derdini tam anlayamıyoruz. Aynı dili konuşuyoruz ama orada bir problem var. Bu da onun son örneği. Bizim için Amerika ile ilişkilerde çok sayıda anlaşmazlık var.”

Türkiye ABD’ye karşı sadece konuşuyor somut karşılık vermiyor’

ABD yönetimlerinin Fethullah Gülen Cemaati’nden PKK’ya yıllardır destek verdiğini söyleyen Koç, Ankara’nın da tüm bunların ne büyük hayal kırıklığı ve nefrete yol açtığını muhataplarına anlatamadığı görüşünü dile getirdi. Koç, Türk yetkililerin gerek FETÖ gerekse PKK meselesinde sadece konuştuğu ve yapılan yanlışlara somut karşılık vermemesinin Amerikan tarafını ‘cesaretlendirdiğini’ dile getirdi:

“Benim gördüğüm kadarıyla işin özü şu olmalı. FETÖ’ye yardım ediyorsun, kolluyorsun. PKK’ya Suriye’nin 3’te 1’ini verdin. Bunları yapan bir Amerika, olur da Türkiye ile Rusya bir askeri gerilim yaşasa, Türkiye’yi bölmek isteyen, düzenini değiştirmek isteyen aktörlere bir kerelik geçici bir yardımdan bahsetmiyoruz. Yıllardır göz göre göre stratejik ölçekte yardım eden bir Amerika, Türkiye’yi Rusya’ya veya başka bir ülkeye karşı koruyacak mı? Amerikalılar da bize yaptıkları ‘yanlışın’ Türkiye’de nasıl algılandığını tam anlayamıyor. Burada bizim de bir kusurumuz var. Bunun bizi ne kadar büyük bir hayal kırıklığına veya nefrete neden olduğunu anlatamadık. Çünkü sadece konuşuyoruz. Bize yapılan yanlışa bizim somut bir karşılık vermemiz gerekirdi. Mesela Obama, YPG’ye cephane attı, önce Erdoğan’ı aradı, bunu açıkladı. Biz o sırada bağırdık, çağırdık ama bunlar devam ettiler. İki hafta sonra Amerikan Savunma Bakanı geldi, mikrofon uzatıldı, ‘Ben Türklerin bunu çok büyük bir problem olarak gördüğünü intiba edinmedim’ dedi. Bu açıklamayı yaptığında Türkiye’de herkesle görüşmüştü. Türkiye’nin can düşmanı bir örgüte Amerika askeri yardım etti. Bizim ortalığı yıkmamız gerekiyordu. Sadece sözlü olarak değil muhalefet partilerinden meclisinden hepimiz sokaklara gitmeliydik. Amerikan elçiliğinin önüne toplanmalıydık. Amerika’nın PKK’ya dolaylı olarak eline geçen PKK’nın öldürdüğü askerlerimizin cenaze törenleri belki Amerikan elçiliğinin yakınında olmalıydı. Yani Amerika’yı zıplatmamız gerekiyordu. Amerikalılar baktılar, Türkler biraz bağırıyor ama bir şey yaptıkları yok. Somut olarak İncirlik ile ilgili bir şey yapmalıydık.”

‘İncirlik konusu hep telaffuz ediliyor ama bu bir tabu’

ABD’ye yanıt verme konusunda İncirlik Üssü’nün sürekli telaffuz edildiğini belirten Koç, ancak bunun bir tabu olduğunu vurguladı:

“İncirlik konusu hep telaffuz ediliyor ama bir tabu. Dediğim dönemde Amerikan PKK’ya yardım ettikten bir süre sonra İncirlik’i operasyonlara açtık. O dönemde çok yoğun kullanıldı. PKK, İncirlik’ten kalkan Amerikan uçaklarının hava koruması sayesinde Suriye’nin en enerji, doğal kaynaklarından zengin bölgeleri ele geçirdi. Aralık 2020 itibariyle İncirlik’te çok bir faaliyet olduğunu zannetmiyorum. Bugün için değeri azaldı ama potansiyel olarak önemli bir üs. Amerika buna karşı alternatifler üretmeye çalışıyor. Girit’ten vs. İncirlik’in derece olarak azalabilir. Ama İncirlik kadar güvenli, merkezi bir yerde Amerika’nın zaten altyapısını kurmuş olduğu, alıştığı başka bir üssü Ortadoğu’da kurabileceğinden emin değilim. İncirlik bizim elimizde nükleer gibi. Nükleer silah 1945’te kullanıldı, bir daha da kullanılmadı. Onun için taktik küçük nükleer silahlar yapıyorlar. Bizim de İncirlik’i büyük bir silah olduğu kapatmak gerçekten çok büyük bir adım olur, onu küçük parçalara bölmemiz lazım. İncirlik’in kullanımını kısıtlayabilirsin, haftada 100 uçak kalkıyorsa, 20 uçak kalkacak dersin. Teknik anlamda bilgi sahibi değilim, mantıken söylüyorum. Karşıya bir mesaj giderdi. ‘Türkler bu olayı ciddi alıyor demek ki bize mırın kırın yapmalarının ötesinde’ derlerdi.”

‘FETÖ ve PKK konusunun çözüldüğü bir dünyada Türk-Amerikan ilişkileri çok daha kolay akabilir’

Koç’a göre, ABD ile ilişkilerde FETÖ ve PKK konusu üzerinde durulması gerekiyor ve bu sorunlar çözüme kavuştuğunda ilişkiler de toparlanır.

“Bizim için en önemli iki konu olduğunu düşünüyorum. Çünkü Türkiye’nin sınırlarını, doğasını, siyasi sistemini değiştirmeye yeminli iki örgütten bahsediyoruz. Son dönemde gündemden düştü. Ama öneminin azalmaması gerekiyor. Onlar S-400’ü ilişkinin göbeğine getirmek istiyorlar ve bunu beceriyorlar. Bizim de ısrarla PKK ve FETÖ’yü getirmemiz lazım. S-400, 15 Temmuz ve PKK’ya verilen desteğin sonucu. Biz bu noktaları birleştirmiyoruz. O zaman da batıda şöyle bir görüntü oluşuyor: Bu Tayyip Erdoğan ve Türkler kafayı yemişler, Türkiye’yi başka bir yere savurmak istiyorlar, ne yaptıklarını bilmiyorlar, çok sinirliler, fevriler, rasyonel değiller. Bu şekilde bizi karikatürize edebiliyorlar, bir süre sonra kendileri de inanıyor. Biz bu adamlarla darbe yapacak birilerini destekledik, hala buralarda bu adamlar. On binlerce belki yüz binlerce adam buralarda. Adamlar delirmekte haklı. Bir dakika bunun buraya bir şeyi yok mu demeye yönlendiremedik. Türk-Amerikan ilişkilerinde FETÖ konusu şu anda gündemde yok. Niye yok, FETÖ bitti mi? Amerika FETÖ’den ne umuyordu, o umudu bitti mi? Niye ona bir ceza vermiyor? Sen nasıl buradan darbe yapabilirsin diye üç beş adamı bize teslim eder, sınır dışı eder. CIA Başkanı ya da bir senatör, bakan çıkar, bir daha bizim müttefikimize böyle bir şey yapılmasına izin vermeyeceğiz der. Hiç bu tür bir şey yok. Adamlar zeytinyağı gibi üste çıkıyorlar. FETÖ ve PKK konusunun çözüldüğü bir dünyada Türk-Amerikan ilişkileri çok daha kolay akabilir. AK Parti’nin içinde bunların uyuyan hücreler olarak aktif olduğundan eminiz, birçok başka parti ve kurumda da. Ama orada daha çok.”

‘Pompeo kadar Türkiye’yi rahatsız etmezler’

Kısa süre sonra göreve gelecek Biden ekibinin Türkiye’den çok Rum ve Ermeni tezlerine daha yakın olacağını belirten Koç, ancak temel meselelerde yaşanacak sıkıntılara karşın Joe Biden’ın Türkiye’yi Mike Pompeo kadar rahatsız etmeyeceği kanaatinde:

“Trump ile ilişki kişiseldi. Trump ile anlaşıyorsun, altındakiler uymuyor. Burada en azından daha oturaklı bir yapı olacak, daha sistemli bir karar alma yapısı olacak. Biri bir şey deyip öteki tersini yapmayacak. Bu daha öngörülebilir bir şey. Biden’ın Türkiye’ye antipatisi olduğunu söylemeyeyim ama özel bir sempatisi olduğunu düşünmüyorum. Geçmişte Ermeni, Rum davalarını savunmuş biri. Irak’ın 3’e bölünmesini önermişti. Bundan sadece 5 yıl önce Barzani’ye korkma sen ben ölmeden bir Kürt devleti kurulacak dediğini Barzani anılarında yazıyor. Bu Biden’ın öylesine söylediği bir laf mıydı yoksa o konuya bakışını mı yansıtıyordu bilmiyoruz. Oralarda problemler yaşayabiliriz. PYD/YPG’yi Türkiye’ye karşı koruma konusunda sınırlı da olsa askeri daha istekli olacağını da biliyoruz. Bunlar sorun çıkarma potansiyeli olan şeyler. Pompeo kadar Türkiye’yi rahatsız edici olacağını düşünmüyorum. Ama sempati eğilimleri daha çok Rum-Yunan tezlerine daha yakın. Ama çok köşeli hareketler yapıp Pompeo’nun yaptıklarını yapmayacaklardır. İyi tarafı şu: Bu ekip gelip ‘Senin derdin ne, anlat. Biz de böyle görüyoruz. Şurada bir orta nokta bulabilir miyiz?’ deme konusunda hem daha istekli ve becerikli olabilir. Ama Türkiye’ye aşık bir ekip olmadığı açık. Daha aklı başında diyoruz. Ama bu ekip Irak’ın işgalini savunan insanlardı. Biden o dönem Ulusal Dış İlişkiler Komitesi Başkanı’ydı ve Blinken onun baş danışmanıydı. O pozisyon herhalde Blinken’ından bağımsız desteklemişti. Neoliberal enternasyonalist bir damar var Demokrat Parti’de. Tayyip Erdoğan’ın şu anki pozisyonunun değiştiğini söyleyebiliriz. Ama onların değişip değişmediğinden emin değilim. Onlar şu son 15 yıldan ne ders çıkardılar. 2008 ekonomik krizi, Kovid, yükselen popülizm, Amerika’nın misli gücü azalıyor. Bazen Biden öyle konuşuyor. Trump tahtı boş bırakmıştı, ben tekrar tahta oturacağım. Ama dünya değişti, senin o kadar gücün var mı? Herkes seni istiyor mu? Diğer yükselen güçlerle nasıl ilişkiler kuracaksın gibi birçok soru var ortada.”


Sputnik Türkiye

Yorumlar kapatıldı.