İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İşimiz, aşımız, bakışımız, duruşumuz zikr olsun

Mahmut Toptaş

Bir yaşına varmayan on dördüncü torunumun yeni bir şey öğrendiğini gelinimken kızım makamına yükselen annesi, benim yanımda yavrusuna “Allah kaç kızım?” diyor, o da dört parmağını yumup şehadet parmağını kaldırınca evin içi mutlulukla doluyor ve sevincimiz alkışa dönüşüyor.
Torunumun yüzüne bakıyorum, onun neler hissettiğini bilemem ama bizim sevinmemiz onu da mutlu ettiği yüzünden belli.
Yürüyüp konuşmaya başladığında imanın ve İslam’ın şartlarını, Kevser/inna a’tayna ve İhlas/Kul hü Süresi’ni, okul sıralarına oturmadan anne ve baba kucağında yavaş yavaş öğretmeye başlayalım..
Şu anda hepimizin hatta  Türkiye’de doğup büyüyen Yahudi, Hristiyan bütün insanların dillerinden akıveren “Maşaallah, İnşaallah, Allah korusun, Allah’a ısmarladık… gibi sözlerimiz tabii bir eğitimdir.
Şimdi bu günden itibaren ev eğitimine biraz daha dikkat edelim.
Eşiniz, yavrunuz, anne veya babanız, veya kardeşiniz evden çıkarken “Allah’a ısmarladık” demesini ve besmeleyle çıkmasını hatırlatalım.
Evde kalan da selamı aldıktan sonra “Allah’a emanet ol” demeyi unutmamaya çalışalım.
Evden ayrılırken geride kalanlara “Allah’a ısmarladık”, “Allah’a emanet olun” derdik.
İşe gidenlere “Allah işini rast getirsin” derdik.
Sevindiğimizde “elhamdülillah” derdik.
Başımıza bir musibet geldiğinde “Allah’ın dediği olur!” derdik.
Bize iyilik yapana “Allah razı olsun”, “Allah ne muradın varsa versin!” diye dua ederdik.
Bir işle uğraşanlara “Allah kolaylık versin!” derdik. Yeni evlenenlere “Allah bir yastıkta kocatsın!” derdik. Sınava girecek olanlara “Allah zihin açıklığı versin!” derdik.
Geleceğe dair planlar yapılırken “inşallah”, “Allah izin verirse”
Günah işlediğini gördüğümüz kimselere “Allah affetsin”, “Allah hidayet etsin”
Kötü bir şeyden bahsederken “Allah korusun”, “Allah esirgesin” derdik.
“Hu Hu” diye seslenirdik komşumuza…
“Eyvallah” dilimizin pelesengi idi…
“Hay”dan gelip “Hu”ya giderdik…
“Hay, Hay Efendim!” diye kabul ederdik teklifleri…
“Allah, Allah, Allah, Allah ” diyerek şehadete koşardık Tuna boylarında…
“Allah Allah”, “Sübhanallah”, “Allahu ekber “ idi hayretlerimiz.
“Tevbe estağfurullah” “fesubhanallah” zikri anlatırdı kızgınlığımızı.
“Aman Allah’ım” derdik.
“Salavat” anlatırdı bazen yanlış bir iş yapıldığını…
“Neûzubillah” çekmek idi istemediğimiz bir şey görünce zikrimiz…
“Bismillah” ile başlarlardı her hayrın başı.
“Hay Allah” iyiliğimizi vermeye devam edeydi…
“Allah Allah İllallah, Muhammedun Resulullah” sonrası derdik alkışlarla yiğitlere “maşallah.”
“Ya sabır” öfkemizin ilacı idi…
“Hasbünallâhü ve ni’mel-vekîl!” diyerek Allah’ı “vekil” ederdik çaresiz kalınca…
“Ya Şafi” dokunurdu yaramıza merhemden evvel…
“İnna lillah” ayeti teselli ederdi geride kalanları…
“Hakk’a yürürdük” eskiden ölmezdik biz…
“Bu da geçer ya Hû!”, “Vazgeç ya Hû!”, “Hoş gör ya Hû!” hatları süslerdi tekke ve zâviyelerin iş yerlerimizin duvarlarını, psikiyatrik ilaçlarlar dünyamıza girmeden…
-Velhasılı kelam Azizim! “Eskiden yaşarken zikrederdik, şimdi zikrederken bile o hali yaşamıyoruz”…
O güzel hallerimize tekrar dönmemiz ve yaşamamız dileği ile… Allah’a Emanet olun…
İnternetten derlediğim, yazarlarının adı yazılmadığı için yazamadığım bu tür sözlerden sizin bölgelerinizde olanları da yazınız, yapınız, yaygınlaştırmaya çalışınız.

https://www.milligazete.com.tr/makale/5857627/mahmut-toptas/isimiz-asimiz-bakisimiz-durusumuz-zikr-olsun

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın