İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bakan Çavuşoğlu: Doğu Akdeniz’de hakça paylaşımdan yanayız

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Sahada ve masada Libya’da Doğu Akdeniz’de çok güçlüyüz’ deyip de tamamını biz istiyoruz yaklaşımı içinde değiliz. Ermenistan topraklarında gözümüz yok. Şimdi bu normalleşme Ermenistan halkının da yararına olacaktır. Dolayısıyla biz hakça paylaşımdan yanayız.” dedi.

Çavuşoğlu, Uluslararası Üniversiteler Konseyi ve Akdeniz Üniversitesi tarafından Atatürk Konferans Salonu’nda düzenlenen “Doğu Akdeniz Çalıştayı”nda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin tüm çağrılarının, Doğu Akdeniz’deki tüm zenginliklerin herkes tarafından hakça paylaşılması, bölgenin bir barış, istikrar ve refah bölgesi olmasını sağlamak için olduğunu söyledi.

Türkiye’nin çağrılarına rağmen tek taraflı çalışmaların devam ettiğine dikkati çeken Çavuşoğlu, “2011’de önce KKTC ile anlaşma imzaladık, sonra kendi faaliyetlerimizi devam ettirdik. KKTC’nin bize ruhsat verdiği alanlarda ve yine 2018’de kendi gemilerimizle beraber sondaj çalışmalarına başlayınca kıyamet koptu. Şöyle bir hava estirdiler, ‘Türkiye bir gün gemilerini getirdi, sorun başladı’. Oysa öyle değil. Bu sorunun sebebi ne? Yunanistan’ın maksimalist yaklaşımları.” diye konuştu.

“Gelin bu işi beraber çözelim”

Yunanistan’ın kıta sahanlığı taleplerinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, şöyle konuştu:

“Yunanistan hemen burnumuzun dibinde Kaş’ın karşısında Meis Adası’na 2 kilometre uzaklıkta 10 kilometrekarelik bir adacıkta 40 bin kilometrekarelik kıta sahanlığı istiyor. Bu hangi uluslararası hukukta var. Bunu Yunanlılara söylediğimizde, ‘Bir yerden başlayalım da sonra orta noktada anlaşırız.’ diyor. Öyle maksimalist yaklaşımla adım attıktan sonra nerede buluşacaksınız? Cumhurbaşkanımızın dediği gibi Antalya Körfezi’ne Türkiye’yi hapsetmeye çalışan haritalar ve çalışmaların faydası olmadığını görmek lazım. Bu süreçte yine de tüm kendi hakkımızı KKTC’nin haklarını bir taraftan korurken, güçlüyken bile biraz önce bahsettiğim tüm sorunlarda da aynı şeyi söyleyebiliriz. Kıbrıs’ta da Azerbaycan meselesinde de diğer konularda yine Libya’da dengeleri değiştirmemize rağmen diyoruz ki gelin bu işi beraber çözelim. Bir zenginlik varsa paylaşalım. Sorunları diplomasiyle siyasi yöntemlerle çözelim.”

Bu sebeple Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AB’ye ortak konferans düzenleme teklifinde bulunduğunu anlatan Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

“Sadece Doğu Akdeniz ülkeleri değil, sadece tüm Akdeniz etrafındaki kıyıdaş ülkeler değil, bu bölgede şirketi olan ülkelerin de katılımını biz teklif ettik. Şimdi AB ile bu süreci çalışıyoruz. Sonuçta biz her yoldan gitmesini biliyoruz, sahada ve masada gücümüz var. Sahada ve masada Libya’da, Doğu Akdeniz’de çok güçlüyüz deyip de tamamını biz istiyoruz yaklaşımı içinde değiliz. Ermenistan topraklarında gözümüz yok. Şimdi bu normalleşme Ermenistan halkının da yararına olacaktır. Dolayısıyla biz hakça paylaşımdan yanayız. Normal olarak da hukuki bakımından da güçlüyüz ve bu gücümüzü önümüzdeki süreçte herkesin yaranına olumlu şekilde kullanmaya devam edeceğiz.”

“Deniz yetki alanlarıyla ilgili AB bir otorite değil”
Çalıştaydaki oturumda, “Doğu Akdeniz’deki gelişmeler AB zirvesine giden süreci ne şekilde etkiler?” sorusunu cevaplayan Çavuşoğlu, deniz yetki alanlarıyla ilgili AB’nin bir otorite olmadığını vurguladı.

Bunun Türkiye’nin dile getirdiği siyasi bir söylem olmadığına işaret eden Çavuşoğlu, Avrupa Adalet Divanının, Slovenya ile Hırvatistan arasındaki ihtilaflarda AB’nin bu konuda bir otorite olmadığı yönünde karar verdiğini hatırlattı.

Burada yetkinin Uluslararası Adalet Divanı olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, “AB, ‘Uluslararası Adalet Divanına bunu niye götürmek istemiyorsunuz’ diye bize soruyor. Yunanistan öyle bir kampanya yapıyor ki gidip ağlıyor. Oysa biz kendilerine şunu söyleyince şaşırıyorlar. Biz önce Uluslararası Adalet Divanına götürebilmemiz için Yunanistan ile aramızda ön anlaşma imzaladık. Yunanistan bu konularda Uluslararası Adalet Divanının yetkilerini tanıyor mu? Hayır, tanımıyor. Deniz yetki alanları, hava sahası ve silahsızlandırılmış adaların statüsüyle ilgili konularda Uluslararası Adalet Divanının yetkilerini tanımıyor.” diye konuştu.

“AB, Türkiye ile ilişkilerde bir karar vermesi lazım”
Bunu söyleyince AB’nin şaşırdığını belirten Çavuşoğlu, şöyle devam etti:

“Neden çünkü biliyor ki oraya gidince onların o maksimalist taleplerinin ihtilafına kararlar çıkacak. Libya ile bir anlaşma imzaladık. Yunanistan’ın o maksimalist taleplerini Sevilla haritasına göre kabul etseydi, Libya’nın yaklaşık 62 bin kilometrekarelik bir kıta sahanlığı alanı olacaktı. Bizim anlaşmamızla beraber 101 bin küsur oldu. Yani 40 bin kilometrekarelik daha fazla alan elde etti. Niye çünkü biz paylaşımdan yanayız. AB, Türkiye ile ilişkilerde bir karar vermesi lazım. Ya dürüst bir ara bulucu olarak sorunların çözümüne katkı sağlayacak, diğer terörle mücadele, göç, gümrük birliği, vize serbestisi birçok alanda iş birliğimizi kazan kazan anlayışıyla devam ettireceğiz ya da iki tane şımarık üyenin (Fransa da bunları çok destekliyor) etkisiyle haksız bir şekilde kararlar alacak, gerginlik devam edecek. Bu kararların da yaptırım veya başka ne olursa olsun sorunların çözümüne bir katkısı olmayacak. Ne Kıbrıs sorununun çözümüne ne de Doğu Akdeniz meselesinin halledilmesi doğrultusunda herhangi bir katkısı olmayacak, tam tersine işler tersine gider.”

“Yunanistan’la biz diyalogdan yanayız”
Yunanistan ile diyalogdan yana olduklarının altını çizen Çavuşoğlu, öncesinde görüşmeleri başlatmak için adım attıklarını, hatta Yunanistan ile ortak açıklama konusunda mutabakata vardıklarını hatırlattı.

Bu açıklamayı yapmalarına saatler kala Yunanistan’ın apar topar gidip Mısır ile bir anlaşma imzaladığına dikkati çeken Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bir keresinde Merkel’in ricasıyla olmak üzere iki defa gemimizin oraya gitmesini biraz erteledik. İkincisinde ise bakım için gemi Antalya Limanı’na geldi ama neticede faaliyetler durdu. Bu dönem, her ikisi de diplomasi için bir fırsattı ama Yunanistan tam tersine provokatif adımlarını devam ettirdi. Gerek silahsızlandırılmış adalara silah gönderme, gemilerin gönderilmesi gibi tatbikatlar vesaire bizim gemilerimizin taciz edilmesi. Diğer taraftan Oruç Reis gemisi bu bölgede çalışmalarını tamamladı ve Antalya Limanı’na döndü. Yunanistan, gemi buradayken ‘biz herhangi bir görüşmeye yanaşmayız, halkımız bu konuda bizi affetmez’ diyor. Şimdi gemi durdu, bazı ülkelerin ara buluculuğu var. Yunanistan şimdi başka bahanelerle görüşmeye gelmiyor. Kendine güvenen ülke görüşmeye gelir.”

AB’nin sorunun çözümü için Yunanistan’a koşulsuz destek vermeyi bırakarak, Yunanistan ile Rum kesimine de tavsiyelerde bulunması gerektiğini vurgulayan Mevlüt Çavuşoğlu, “AB’nin dürüst bir ara bulucu olması lazım, saygın bir örgüt olması için.” ifadesini kullandı.

“AB, Avrupa’yı birleştirmek için kuruldu”
AB’nin, demir çelik anlaşmasıyla ekonomik çıkarlar etrafında Avrupa’yı birleştirmek için kurulduğunu anımsatan Çavuşoğlu, Avrupa Konseyinde, bugün uluslararası hukuk, insan hakları ve demokrasinin temelinde ilişkilerin geliştirilmesinin sözde kaldığını dile getirdi.

AB ve AB ülkelerini Türkiye gibi aklıselim içinde hareket etmeye çağıran Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Madem uluslararası hukuku hem temel ilke olarak ilişkilerde ortaya koyuyorsun hem de bunun dünyada savunucu rolünü üstleniyorsun. Hem de diğer taraftan Yunanistan’ın hukuksuzluğuna koşulsuz destek veriyorsun. Bu olmaz. Biz AB ile de tüm Doğu Akdeniz ülkeleriyle de komşumuz Yunanistan ile de ilişkilerimizi sağlıklı bir şekilde götürmek istiyoruz. Pozitif gündem yaratmak istiyoruz.” diye konuştu.

“Türkiye Kıbrıs’ta hakça paylaşım olması için her türlü esnekliği gösterdi”
Uluslararası sistemde büyük ülkelerin tek taraflı politika izlemesinin ne tür sorunlara yol açtığını gözlemlediklerini belirten Çavuşoğlu, “Doğu Akdeniz’deki soruna baktığımızda, konuyu bilmeyen herkes diyor ki Avrupalı dostlarımız da öyle düşünüyor. ‘Siz birden gemileri gönderdiniz, sondaja, sismik araştırmalara başladınız. Bakan yardımcınız da sık sık helikoptere biniyor, gemilerin üstüne çıkıyor, orada gövde gösterisi yapıyor.’ Onların tabiriyle söylüyorum. Dolayısıyla kriz bundan başladı. Oysa öyle değil. Bu sorun birden başlamadı. Doğu Akdeniz’in zenginlikleri var mı? Var. Denizin altında hidrokarbon zenginlikleri var. Balıkçılık her türlü zenginlik olabilir, yarın sudan enerji üretecek teknolojiler de gelişiyor. Bunlar vesaire. Nasıl başladı? Bu sorunu hep beraber buradan paylaşalım herkes faydalansın diyorum.” ifadelerini kullandı.

Rum kesimi, Yunanistan ve bölgedeki bazı ülkelerin paylaşımdan yana davranmadığını belirten Çavuşoğlu, 2003’den 2011’e kadar Rum kesiminin Mısır, Lübnan ve İsrail ile hem Türkiye’nin hem de KKTC halklarının halklarını yok sayan dışlayıcı anlaşmalar yaptığını söyledi.

Çalıştayda, “Kıbrıs meselesinin çözümüne yönelik çabalar kapsamında gündemde olan BM toplantısına ilişkin görüşleriniz nedir? sorusunu yanıtlayan Çavuşoğlu, Türkiye’nin Kıbrıs’ta hakça paylaşım olması için her türlü esnekliği gösterdiğini ifade etti.

“Federasyon için müzakere etmenin anlamı yok”
Kıbrıs’ta 50 yıldır federasyon için müzakere edildiğine dikkati çeken Çavuşoğlu, “Annan Planı”nın aleyhte yürütülen kampanyalardan etkilenen Kıbrıs Rum halkının referandumdaki oylarıyla reddedildiğini hatırlattı.

Bakan olduğu günden buyana mesaisinin önemli bir kısmını Kıbrıs meselesinin çözümüne ayırdığını dile getiren Çavuşoğlu, bölgenin istikrarı için Kıbrıs’ın önemli ve stratejik bir konu olduğunu vurguladı.

Rum tarafının Kıbrıs’ta paylaşımcı bir yaklaşım sergilemediğine işaret eden Çavuşoğlu, şöyle konuştu:

“Öncesinde gördük Rum kesimi, Kıbrıs Türk halkıyla herhangi bir şeyi paylaşmak istemiyor. Hidrokarbon meselesinde olduğu gibi dönüşümlü başkanlık, güç paylaşımı gibi konularda Crans-Montana’da geri adım atmaya başladı. Siyasi eşitliğe prensip olarak evet diyor ama masaya gelince somut öneriler gelince yok sayıyor. Bu mesele ömür boyu gider mi? Gitmemesi lazım. Bir 50 sene daha federasyon için müzakere etmenin bir faydası var mı? Yok. Bu statükodan Rum kesimi faydalanıyor, KKTC halkı ise cezalandırılıyor. O nedenle bunu bir an önce çözmemiz lazım. Federasyon için bu kadar müzakere ettik, sonuç getirmedi, bundan sonra da getirmez. Siyasi eşitlik olmadı, siyasi eşitliğin olmadığı yerde egemenlik eşit olmaz.”

“Zaman kaybına bizim tahammülümüz yok”
Tüm bu konuları konuşmak için biz BM’ye beş artı bir gayri resmi toplantı yapmayı teklif ettiklerini aktaran Çavuşoğlu, “İki taraf, üç garantör ülke Türkiye, Yunanistan, Birleşik Krallık ve BM. Burada oturup konuşacağız, ne istiyoruz? Siyasi eşitlik, siyasi egemen eşitlik temelinde bir çözüm. Bunu önce müzakere etmemiz lazım burada anlaşırsak müzakereye başlamamız lazım. Laf olsun diye bir müzakereye başlayıp zaman kaybına bizim tahammülümüz yok.” ifadelerini kullandı.

“Bu müzakere olacak mı olmayacak mı?” sorusunu yönelten Mevlüt Çavuşoğlu, “Rum kesimi bahane mi arayacak, AB’ye mi sığınacak, onu bilmiyoruz ama hidrokarbon ve zenginlikler konusunda hakça paylaşım çok daha kolay, hemen olabilir.” dedi.

Kapalı Maraş konusu
Son dönemde gündemde olan Maraş konusuna dair yaklaşımlarına da değinen Çavuşoğlu, kapalı Maraş’ın yaklaşık 46 yıldır kapalı ve asker kontrolünde olduğunun altını çizdi.

Orada bazı şahısların ve vakıf mülklerinin olduğunu anımsatan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, şöyle devam etti:

“Bazı ülkelerin Birleşik Kırallık’tan kraliyet ailesinin de mülkleri var. Dolayısıyla bu mülkler 46 senedir atıl duruyor. Biz de diyoruz ki önce kamu alanı olan yerler açıldı, plaj ve ana yol. Şimdi ise envanter çalışması yapıyoruz. Mülkler kime ait. Mülk sahipleri şimdiden teşekkür etmeye başladı. Rum vatandaşları bize teşekkür ediyor. KKTC yönetimi teşekkür ediyor. Çünkü mülk sahipleri, dedeleri, anneleri, babaları vefat etmiş, ortada kalmış, orayı kullanmak istiyor belki de satmak istiyorlar. Mülkiyet hakkına saygı duyarak buranın açılması, adanın refahı için faydalı olacak. En çok da mülk sahiplerine yarayacak. Uluslararası hukuka uygun şekilde, mülkiyet hakkına saygılı, BM kararları dahil burayı açtığımızda mülk sahipleri çok mutlu olacak. Atıl bölge de adaya kazandırılmış olacak. Burada kötü niyet yok, tamamen iyi niyet vet.”

“Pandemiyle mücadelede uluslararası sistem yetersiz kaldı”
Çavuşoğlu, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadeleyi hatırlatarak salgın sürecinde uluslararası sistemin yetersizliğini gördüklerini dile getirdi.

Kovid-19’la mücadelenin iş birliği ve hakça paylaşımın önemini bir kere daha gösterdiğini vurgulayan Çavuşoğlu, “Bunu uluslararası toplumda ‘gördük, görmedik’ ayrıca tartışabiliriz. Hatta başlangıçta en temel ihtiyaçların paylaşımı konusunda bile çok ciddi krizler yaşandı. Birçok ülke başka ülkelerin siparişlerini iptal etti. Biz Türkiye olarak her zaman olduğu gibi etkin birçok taraflılığı savunurken problemlerin birlikte çözümünü de savunageldik. Diğer taraftan kendi ihtiyaçlarımızı karşılarken 156 ülkenin ve 11 uluslararası örgütün tıbbi malzeme ihtiyaçlarını tamamen ya da kısmen karşıladık.” diye konuştu.

Problemleri birlikte çözmek istediklerine değinen Çavuşoğlu, bölgedeki sorunlara bakıldığında da sorunların temel sebebinin paylaşmayı bilmemek, tüm kazanımları tek taraflı olarak kullanmaya çalışmak olduğunun görüldüğünü kaydetti.


AA

Yorumlar kapatıldı.