İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Dünya Sağlık Örgütü vakalar konusunda Türkiye’den ne bekliyor?

Sedat Ergin

Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca “Beni dinle, rahatlayacaksın sen, bir rahat ol. Ben rahatlatacağım seni” diye müdahale ediyor ısrarla üstüne gelen HDP İstanbul milletvekili Garo Paylan’a.

Paylan, üsteliyor “Kaç kişi?” diye.

Tartışma konusu, COVID-19 testi pozitif çıkan ancak hastalık belirtisi göstermedikleri için sayıları kamuoyuna açıklanmayan kişiler… Muhtemelen toplamda yüz binlerce, yüz binlerce insandan söz ediyoruz.

Yer, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu. Geçen çarşamba günü Sağlık Bakanlığı’nın 2021 yılı bütçesi görüşülüyor. Komisyondaki görüşmelere damgasını vuran konu, tahmin edileceği üzere COVID-19 salgını.

Tabii konu COVID-19 olunca, testi pozitif çıkan vakaların –belirti (semptom) göstermiyorsa- kamuoyundan saklanması, yalnızca belirti gösterenlerin ‘hasta’ başlığı altında açıklanması meselesi bir kez daha sıcak bir başlık halinde Koca’nın karşısına çıkıyor. Muhalefet partilerinden söz alan pek çok milletvekili, son olarak da Paylan bu konuyu açıyor.

Derken oturumun sonunda bütün bu eleştirileri yanıtlarken şöyle konuşuyor Sağlık Bakanı:

“Burada özellikle biz Bilim Kurulumuzla önümüzdeki günler bu konuları tartışıp -altını çiziyorum- ‘toplam vaka’ başlığı altında, ‘yatan hasta’ başlığı altında ‘hasta’ başlığıaltında ne varsa bunun hepsini kamuoyuyla nasıl paylaşacağımızı, tabloda nasıl göstereceğimizi de tartışıp göstermiş olacağız.”

Bakan, ayrıca COVID-19 testi pozitif çıkan herkesin HES (Hayat Eve Sığar) koduna işlendiğini belirterek, “HES kodunda gördüğünüz bütün vatandaşlarımız… Pozitif olan herkes orada”diye ekliyor.

Paylan “Kaç kişi” diye bir daha sorunca, Koca, “Anlatacağız, söyleyeceğiz” diye yanıtlıyor.

SEMPTOMU OLMAYANLAR NEDEN ÖNEMLİ OLSUN? 

Koca’nın TBMM tutanaklarından aktardığımız bu sözleri bütün COVID-19 vakalarının sayısının açıklanacağına ilişkin bağlayıcı bir taahhüttür. Buna göre, Sağlık Bakanlığı’nın koronavirüsle mücadele için oluşturduğu Bilim Danışma Kurulu’nda yapılacak görüşmelerin ardından testi pozitif çıkan herkes –belirti göstersin göstermesin- ‘toplam vaka’, testi pozitif çıkıp belirti gösterenler ‘hasta’ ve ayrıca hastanede tedaviye alınanlar da ‘yatan hasta’lar olmak üzere üç kategori altında kamuoyuyla paylaşılacaktır.

Ancak bu sözleri sarf etmesine rağmen, Koca testi pozitif çıkan vakaların açıklanmasına hâlâ sıcak bakmadığını gizlemiyor. ‘Ağır hastalar’ın sayısının 29 Temmuz’dan bu yana sekiz kat arttığını hatırlatan Koca, “Bu da vatandaşımızı ve sizleri uyarmıyor mu? Evde semptomu olmayan, hastaneye yük olmayanların sayısı mı sizin için önemli” diyerek polemiğe açık bir söyleme de başvuruyor.

‘HANS ANLIYOR, BİZ DE ANLAYALIM’

Bu arada ilginç olan bir konu, Koca’nın komisyonda Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) Belçikalı Avrupa Bölge Direktörü Hans Kluge’yi Türkiye’nin pandemi karşısındaki performansının takdir edilmesi anlamında sıkça referans göstermesi. Şu sözleri örneğin:

Hans Kluge şunu diyor: Burada anahtar nokta -Türkiye için söylüyorum- ülkenin gerekeni yapıyor olması, yani virüs taşıyan ya da virüs şüphesi bulunan kişilerin karantinaya alınması, hafif vakaların da karantinaya alınması çok önemli. Türkiye zaten bunu salgının başından beri yapıyor. Hans Kluge söylüyor, Avrupa direktörü söylüyor, birenfeksiyon hastalıkları hocası söylüyor. Hans anlıyor, biz de anlayalım.”

Burada Bakan’ın vurguladığı husus, testi pozitif çıkan kişilerin de karantinaya girmesi uygulamasıdır. Gerçekten de DSÖ’nün Avrupa Bölümü’nün 2 Ekim tarihinde yayımladığı ve önemli ölçüde Türkiye’yi konu alan bir açıklamaya bakıldığında, salgına karşı yürütülen mücadele hakkında bir hayli övücü ifadelere yer verildiği görülüyor.

DSÖ, Türkiye’nin özellikle test kapasitesini ağustos ayından itibaren üç katına çıkarmış olmasını “takdire şayan” buluyor. Açıklamada, asemptomatik olanlara da test yapılmasının daha geniş bir kesimin taranmasını mümkün kıldığı belirtiliyor. Keza testi pozitif çıkan herkese karantina uygulamasından da olumlu bir şekilde söz ediliyor.

HANS KLUGE BAKIN NE İSTİYOR?

Ancak Hans Kluge’nin de Twitter hesabından paylaştığı bu açıklamada dikkat çeken çok kritik bir nokta daha var. DSÖ, aynı zamanda COVID-19 a ilişkin verilerin, örgütün yayımladığı COVID-19’la mücadele yönergesinde ortaya konan esaslara göre raporlanması çağrısında da bulunuyor. DSÖ, bu talebini veri toplama ve salgına karşılık verme önlemlerinin “uyumlu hale getirilmesi” amacı ile açıklıyor.

Aynı açıklamada, raporlama ve veri toplama mekanizmalarının “daha da iyileştirilmesi” konusundaki görüşmelerin Türkiye dahil üye ülkelerle danışmalar çerçevesinde sürdürüldüğü belirtiliyor.

Biraz diplomatik bir dille yazılmış olsa da DSÖ’nün duyurusunu, bu övgülerin ifade edilmesinin yanı sıra, Türkiye’nin COVID-19 vakalarıyla ilgili raporlamasının DSÖ yönergesinde sıralanan kirterlerle uyumlu bir hale getirmesi talebi şeklinde anlıyorum.

Bu kriterleri DSÖ’nün 7 Ağustos tarihinde yayımladığı 10 sayfalık yönergede buluyoruz. Söz konusu yönergede, COVID-19 vakasının ne olduğu çok açık bir şekilde tanımlanıyor. “Klinik işaret ve semptomlara bakılmaksızın, laboratuvar testinin COVID-19 enfeksiyonunu doğruladığı kişi teyitli COVID-19 vakasıdır” deniliyor. Yani semptom vardı-yoktu tartışmasına girmiyor DSÖ. Ayrıca, şüpheli vaka’ ve ‘muhtemel vaka’ şeklinde henüz test bile yapılmamış kişilerin durumuna ilişkin iki kategori daha belirtiyor.

DSÖ, bu yönergesinde üye ülkelerden günlük ve haftalık olarak yapacakları bildirimlerde bütün teyitli vakaların bildirilmesini istiyor. Özellikle haftalık raporların çok ayrıntılı olması talep ediliyor, testten geçmemiş ama klinik bulgulara dayanan muhtemel vaka ve ölümlerin bile raporlanması isteniyor.

DSÖ’NÜN SIRALAMASINDA MADDİ HATALAR

Buna karşılık Türkiye DSÖ’ye bütün teyitli vakaları değil, yalnızca testi pozitif olup belirti gösteren hastaların sonuçlarını iletiyor; Türk kamuoyuna yaptığı paylaşımlarda olduğu gibi…

DSÖ de her gün güncellediği küresel gösterge tablosunda Sağlık Bakanlığı’nın duyurduğu ‘hasta’ sayılarını ‘teyitli vaka’ diye takdim ediyor. Örneğin, dün akşam saatlerinde bu tabloda pazar gününe ait -446 bin 822- sayısı ‘teyitli vaka’ toplamı (confirmed cases) olarak duyuruluyordu. Oysa bu sayı ‘teyitli vaka’ değil, Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı semptomlu ‘hasta’ toplamı.

Bu yönüyle DSÖ’nun gösterge tablosunda Türkiye’deki verilerin aktarımıyla ilgili ciddi bir maddi hata var. Hastalar vaka diye sunuluyor. Hans, pardon, Hans Kluge bu işe ne diyor, bilmiyorum.

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/dunya-saglik-orgutu-vakalar-konusunda-turkiyeden-ne-bekliyor-41671193

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın