İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bunca genç niye öldü?

OHANNES KILIÇDAĞI

Anlaşılır bir şekilde, halkta bir hayal kırıklığı var. Öyle görünüyor ki şu noktada hem Ermenistan, hem Paşinyan için en hayırlısı sakince erken seçime gitmek. Paşinyan’ın halkın desteğini görünür biçimde almadan bu süreçten çıkması, makamında kalsa bile o güvenoyu olmadan ülkeyi yönetmesi zor.

Karabağ’da bir buçuk aydır süren çatışmalar, Ermenistan, Azerbaycan ve Rusya arasında imzalanan bir anlaşmayla son buldu. Bu Karabağ için nihai çözüm değil. Nasıl olacağı henüz belli olmasa da nihai çözüm için müzakere edilecek.

Öncelikle şunu söylemek gerekir ki, silahlı çatışmanın durmuş olması sevindirici ve olumlu bir gelişmedir. Bir buçuk aydır orada adeta bir insan öğütme makinası çalışıyordu. Bu süre zarfında, sadece Ermenistan tarafında, resmî açıklamalara göre, çoğu 20-22 yaşlarındaki genç çocuklar olmak üzere 1000 civarında asker can verdi. Korkunç bir sayı! Bu mesele patlak verdiğinde bu çocukların çoğu doğmamıştı bile. Ne acıdır ki hayatlarına onlar doğmadan ipotek konmuş. Hiçbir kabahatleri olmayan bir soruna kurban olmak için doğmuşlar.

Azerbaycan’ın kayıplarını ise, Azerbaycan’daki rejimin niteliği dolayısıyla hiç bilemeyeceğiz. Çatışmalar boyunca rejim bu konuda bir açıklama yapmadı ve kayıpları en sonunda açıklayacağını söyledi. Alınan topraklar da düşünülecek olursa, uygun gördükleri sayıyı Azeri halkına kabul ettirmekte pek zorlanmayacaklardır. Milliyetçiliğin otokrasinin değirmenine su taşımasına iyi bir örnek.

Peki, bunca insan neden öldü? Ermenistan müzakere masasında koz olarak elinde tuttuğu, pazarlıkla vermeyi planladığı Karabağ dışındaki toprakların bir kısmını çatışmalar neticesinde, bir kısmını da bu anlaşmayla bırakmak zorunda kaldı. Ermenistan açısından ‘hiç hesapta olmayan’ ise, Karabağ topraklarının bir kısmının da kaybı ve Nahçıvan’dan Azerbaycan’a açılan hat oldu ki, terazinin öbür kefesine de bunlar, 25-30 sene evvelki savaşa göre Azerbaycan’ın kazancı olarak konabilir. Fakat genel manzaraya baktığınızda bu meselede başından beri konuşulan duruma geldik aslında. Yani, Ermenistan’ın işgal altında tuttuğu, yedi reyon denen bölgeleri geri vermesi ve Karabağ’ın statüsünün müzakerelerle belirlenmesi. Şüphesiz, son bir buçuk aydan sonra Karabağ Ermenileri / Ermenistan bu masaya daha zayıf bir elle oturacak ama sonuçta henüz orada iş bitmedi. Tabii ki ve gene sürpriz olmayan biçimde, ana belirleyen Rusya olacak. Bu anlaşmayla askerî varlığını da Karabağ sokmuş olması, Rusya’nın pozisyonunu iyice güçlendirdi. Soru şu: Rusya’nın niyeti ve hedefi Karabağ sorununun nihai çözümü mü, yoksa bu sorunu bölgede kendi varlıklarını ve nüfuzunu destekleyen bir etken olarak ucu açık bırakmak mı?

Sonuç olarak Şuşi kaybedilmiş olsa da Ermeniler açısından asıl mevzu olan Karabağ’da toprak kaybı marjinal denebilecek düzeyde. Velhasıl, iki taraftan da binlerce genç dönüp dolaşıp baştaki duruma gelmek için ölmüş oldu. Acı ama durum bu. Bunlar bir yana, Ermenistan bu bir buçuk ayda bir santim bile toprak kaybetmese veya Azerbaycan Karabağ’ın tamamını askerî olarak ele geçirse, ölenlerin ölmesine değecek miydi? Hayır! Bu durumda “Ölenlere değdi” demek milliyetçi yobazlığın dayattığı bir düşünme biçimi olur(du).

Bu gençlerin neredeyse bir hiç uğruna ölmesinde siyasetçilerin ve devlet adamlarının sorumluluğu büyük. Azerbaycan zaten bir otokrasi, kararların nasıl alındığı belli. (Belki tam tersine, “belli değil” demek daha doğru.) Sorumluluk da Aliyev rejiminin. Öte yandan, bu insan kaybında Ermenistan’ı 25-30 senedir yöneten politikacıların vahim derecede sorumlu oldukları da bir gerçek. Bugünün geleceğini, Azerbaycan’ın onlarca yıldır milyarlarca dolar yatırım yaptığı silahları ortamı uygun bulduğu gün kullanacağını, er veya geç saldıracağını görmek için kâhin olmaya gerek yoktu ama Ermenistanlı siyasetçiler kulaklarının üstüne yattılar ya da yatmak istediler. İktidarlarını korumak için öylesi işlerine geldi. Ya da hiç gerçekçi olmayan bir iyimserliğe kapıldılar.

Ermenistan’ın toprak kaybı marjinal belki ama psikolojik hasar, siyasi sonuçları itibariyle daha zararlı olabilir. Anlaşılır bir şekilde, halkta bir hayal kırıklığı var. Öyle görünüyor ki şu noktada hem Ermenistan, hem Paşinyan için en hayırlısı sakince erken seçime gitmek. Paşinyan’ın halkın desteğini görünür biçimde almadan bu süreçten çıkması, makamında kalsa bile o güvenoyu olmadan ülkeyi yönetmesi zor. Şu bir buçuk ayın, insan kaybından sonraki en büyük zararlarından biri de, Ermenistan’da ilerlemekte olan demokratikleşme süreçlerini sonlandırması olur. Paşinyan’ın gitmesinden ziyade oligark denen çevrelerin iktidarı tekrar ele geçirmesi, Ermenistan’ın geleceğini ipotek altına alan bir gelişme olacaktır.

Ermenistan’ın işi yalnız şimdi değil, 1918’den beri zor. Sovyetler dönemi bir nevi kalkan oldu fakat ondan sonra 1918’deki zor pozisyonuna döndü. İkilemler içinde, kendini yok etmeyi nihai hedef olarak belirlemiş komşular arasında sıkışmış, küçük bir ülke. Uzun konu ama şu kadarını söyleyelim: Gerek Kemalizm’den önceki İttihatçılar, gerek Kemalizm adı altında varlığını sürdüren İttihatçılar için, Ermenistan olmaması gereken bir ‘yol kazası’, bir ‘tarih kazası’ydı. Soykırımdan çıkmış bitik Ermenilerin beklenmeyen bir ‘son dakika’ direnişinin sonucuydu. Kanaatim odur ki, Türkiye’nin askerî ve sivil devlet mekanizması içinde bu yol kazasını ortadan kaldırmak, hâlâ bir hedef olarak canlıdır.


Agos

Yorumlar kapatıldı.