İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Emniyetten El Kaide saldırısına Davutoğlu cevabı: Önceden öngörülmesi mümkün değil

İsa Uğur ERDOĞAN

ARTI GERÇEK- İstanbul’da 15 ve 20 Kasım 2003 tarihleri arasında bomba yüklü araçlarla yapılan saldırılar hakkında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nin; “ Terör eyleminin bireysel bir eylem olması nedeniyle önceden öngörülmesinin mümkün olmadığını” söylediği ortaya çıktı.

Verilen cevap dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun 10 Ekim Ankara Gar katliamından sonraki, “Biliyorsunuz bu, bir eylem hazırlığı içinde ama bunu gerçek bir eyleme dönüştürmedikçe veya elinizde o eylemin olabileceğine dair bir veri olmadıkça tutuklayamazsınız” sözlerini hatırlattı.

15 ve 20 Kasım 2003’te El Kaide mensupları İstanbul’daki dört farklı noktada bomba yüklü ikişer kamyonetle intihar saldırıları gerçekleştirmişti. Saldırganların hedefinde Şişli’deki Bet İsrael Sinagogu, Beyoğlu’ndaki Neve Şalom Sinagogu, İngiltere Başkonsolosluğu ve Beşiktaş’taki HSBC Genel Merkezi binası vardı. Saldırılarda El Kaide militanları ile birlikte 59 kişi yaşamını yitirdi. 750’den fazla kişi ise çeşitli derecelerde yaralandı.

İngiliz Başkonsolosluğuna yönelik saldırıda yaralanarak yüzde 10 iş yapamaz duruma gelen Adnan Ceylan isimli bir yurttaşa İstanbul Valiliği Zarar Tespit Komisyonu tarafından, ‘Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanuna’ dayanılarak 1841 TL ödenmesine karar verdi. Ancak Ceylan bu miktarı kabul etmeyerek 21 Şubat 2005’te İstanbul 6. İdare Mahkemesi’ne başvurarak 60 bin TL’lik maddi ve manevi tazminat davası açtı.

Mahkeme, 2008 yılında kararını vererek Ceylan’a 32 bin 650 TL maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar verdi. Fakat 2013 yılında Danıştay 10. Dairesi kararı bozarak yaşanan durumda devletin kusurunun olup olmadığının tespit edilmesini istedi.

‘ÖNCEDEN ÖNGÖRÜLMESİ MÜMKÜN DEĞİL’

Danıştay’ın kararının ardından 6. İdare Mahkemesi, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ndeki saldırı ile ilgili bilgi ve belge istedi. Verilen cevapta, “İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü arşiv kayıtlarında yaptırılan tetkikte uyuşmazlık konusu olayın El Kaide terör örgütü bağlantılı olarak organize edilen bir eylem olduğu fakat olay ile ilgili ihbar ya da istihbari bilginin idarelere intikal etmediği, intihar eyleminde başvurucunun hedef alınmadığı, İngiltere Başkonsolosluğunun hedef alındığı. terör eyleminin bireysel bir olay olması nedeniyle önceden öngörülmesinin mümkün olmadığı” belirtildi.

Mahkeme gelen cevaba uygun şekilde devletin herhangi bir sorumluluğu ve kusuru bulunmadığına kanaat etti. 2014 yılında verilen kararın ardından Danıştay 10. Dairesi’nin nihai kararı üzerine saldırıda yaralanan Ceylan 2016 yılında Anayasa Mahkemesi’ne adil yargılanma hakkının ihlal edildiği gereçekçesiyle başvuruda bulundu.

Ceylan, başvurusunda devletin yurttaşları koruma görevi bulunduğunu, saldırıların istihbaratının alınmamasının kolluk kuvvetlerinin görevini yerine getirmediğini belirterek yaşam hakkının ve makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini öne sürdü. Bu süreçte yüzde 10 olan iş görememezlik raporu, yüzde 45’e çıktı.

‘DEVLETİN SORUMLULUĞUNU KABUL ETMEK AŞIRI YÜK’

AYM, yaşam hakkının ihlal yönünden bir inceleme yapılabilmesi için devletin yaşanan olaylarda bir kusurunun bulunması gerektiğini belirterek nu yönden inceleme yapılamayacağını belirtti. Ancak başvuruyu devletin koruma yükümlülüğü kapsamında incelenebileceğini ifade etti.

Yüksek Mahkeme içtihattan örnek vererek, “Pozitif yükümlülükler kapsamında devletin yetki alanında bulunan tüm bireylerin. yaşam hakkım kamu görevlilerinin. diğer bireylerin hatta kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma ödevi vardır. Devlet, öncelikle yaşam hakkına yönelen tehdit ve risklere karşı caydırıcı ve koruyucu yasal düzenlemeler yapmalı; bununla da yetinmeyerek gerekli idari tedbirleri almalıdır. Aynca devlet, anılan yükümlülük kapsamında bireyin yaşamını her türlü tehlike, tehdit ve şiddetten korumalıdır” dedi.

Ancak AYM, emniyetin cevabına dayanarak, “Buna göre kamu makamlarının bahsi geçen terör eyleminden haberdar olduklarına yönelik herhangi bir bilginin bulunmaması ve bazı durum ya da koşullarda terör eylemlerinin öngörülmesi ve engellenmesindeki imansızlıklar göz önünde bulundurulduğunda mevcut olayda devletin kusurlu sorumluluğunun bulunduğunu kabul etmenin kamu makamları üzerinde aşın yük meydana getirecek bir yorum olacağı açıktır” diyerek incelemeyi reddetti.

Yüksek Mahkeme, Ceylan’ın sadece tazminat davaları ile ilgili mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verd,.


Artı Gerçek

Yorumlar kapatıldı.