İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yunanistan ve Ermenistan’ı ne kadar tanıyoruz!

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***

Fevzi Moray

Sevgili dostlar merhaba.  KORONA  nedeniyle  bir  süredir inzivaya çekildiğim  Sarıgerme’den  İzmir’e döndüm. 

Malumunuz son günlerin flaş konusu Yunanistan ve Ermenistan’ın  çığırtkanlığı!…

Türkiye’ye yüklenmeye başladılar.

 İlginizi çekeceğini  düşündüğüm  bu yazım,  araştırmaya ve tecrübelere dayandırıldığı için biraz uzundur. Sizleri sıkmamak  adına  birkaç  bölümde anlatmaya çalışacağım. 

Yazımın  başlığını çok ama çok önemsiyorum.  Bu  cümleden yola çıkarak  ana fikrimi  baştan açıklamam gerekirse, 

*Düşmanı tanımayan,  coğrafi konumunu,  imkan ve kabiliyetlerini bilmeyen ülkelerin  aymazca  mücadelesi,  savaşı baştan kaybetmeleri demektir.  

Sizlere aktaracağım  bu bilgiler, okuma ve düşünme alışkanlığıma ilave olarak  uzun süreli  askerlik hizmetimde ve  1999’dan bu yana da emeklilik süresinde  edindiğim tecrübelere dayanır. 

Ayrıca   sosyal paylaşım sitelerine koyduğum profil resmimde de belirttiğim gibi “Söz konusu vatansa  bu vatana hizmet  ölene kadardır!.” ilkesine  yaşadığım sürece sadık kalacağımı biliniz  isterim.    

                                                             ***      

Son günlerde  doğumuzda  üç milyonluk Ermenistan,  Batımızda ise  10 milyonluk Yunanistan   akla zarar   gerekçelerle  kırmızı çizgilerimizi  zorlamaktalar. Bunların arkasında  acımasız yayılmacılar  olmasa, ölümü göze alabilen  80 milyonluk güçlü  Türkiye’nin  ayak seslerinden bile  ürker,  kaçarlar!.  

Çünkü ezer geçeriz, bilirler! 

Peki nedendir  şimdilerde(!),  yaptıkları bu çığırtkanlık? 

**Her ülkenin milli hedefleri ve menfaatleri, vazgeçemeyeceği Kırmızı  çizgileri  vardır.   Hasmın   zayıf zamanını kollarlar! İşte o zaman şimdidir. Ve düğmeye bastılar!.

Bunda hayret edilecek bir şey yoktur, zira  yapılan, hayal ettikleri hedeflerine  ulaşma  hamlesidir!. 

                                                           ***  

Şimdi terazinin bir kefesine  önce Türkiye’yi koyarak  düşünmeye başlayalım

 TÜRKİYE:

Milattan önceye dayanan tarihi  geçmişimiz en büyük zenginliğimizdir. 

Bu zenginlik doğal olarak  tüm dünyanın ilgisini çekmektedir. 5000 yıllık yazılan tarih,  ülkeyi yöneten ünlü devlet adamlarının kayda değer tespitleriyle ve  tecrübeye  dayanan deyişleriyle  doludur. 

Biz bunlara menkıbeler, dikkate değer, elzem  uygulamalar  diyoruz. 

Ülkemizin doğu ve batısı malum.  Kuzey  ve   güney doğusunda yaşanan   tehlikeli gelişmelerle  artık yurdun   dört bir yanı ateş çemberi!  

 Ayrıca  buna 15 Temmuz 2016 kalkışmasından sonra Türk Silahlı Kuvvetlerini yönetecek olan   komuta kademesinde  %40’a varan azalmada olunca bu  iki  ülkeye  bilinen kan emicilerce  pimi ateşleme emri verildi!..  

Dört bir yandan  yüklenilerek zayıf düşürülen bir ülkeye karşı,  kılıçları çekmekten  daha doğal ne olabilir ki düşman için! 

 Bizde, çıkarlarımız  söz konusu olduğunda  aynı uygulamayı 1974 Kıbrıs Barış Harekatında devreye sokmadık mı!? 

 Kısaca anlatmak gerekirse TSK neden 1963’de Kıbrıs harekatını yapmadı? Çünkü Türkiye  o tarihte savaşa hazırlıklı değildi. Hava kuvvetlerinde  büyük bir zafiyet  vardı.  Ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün  “İstikbal göklerdedir” deyişi dikkate alınarak    harekattan  bir süreliğine vazgeçildi. 

1974 yılında ise tüm noksanlıklar giderilmişti.   Yunanistan’ın  hava kuvvetleri de OF durumda olunca ( Yunanistan- Kıbrıs arası gidiş, dönüş uçakların menzili yetersiz)  bu kez de biz  düğmeye bastık.

                                               ***

Şimdi de bütün ülkeler için geçerli olan  ve bilinmesi gereken bazı olguları anlatmaya çalışayım. 

Günümüz savaşının (Psikolojik-Harp)  önemli bir vazgeçilmezidir  diplomasi!…

Bu silahı  sabırla,  bilinçli bir şekilde   ve hakkıyla uygulayamazsanız barışa hizmet edemez ve   caydırıcı olma şansınızı da yitirirsiniz!  

Buna verilecek en güzel örnek 1974 Kıbrıs Barış Harekatıdır!.

Askeri başarımızı, diplomatik  başarıyla ( Siyasi güç) bütünleştiremediğimiz için   Kuzey Kıbrıs’ta 46 yıldır  ayağımızı  bastığımız toprağı henüz   dünyaya ‘vatan’ olarak  kabul ettiremedik!.   

 O nedenle  günümüzde diplomasi; “dış politikada  sorunların barışçıl yöntemlerle ve  bilinçli müzakereler yoluyla  çözümüdür” şeklinde tarif edilir.   

  Ezeli düşmanımız  Yunanistan batının, Ermenistan ise doğunun tescilli  şımarık çocuklarıdır!   O nedenle de  güçsüz ülkeler Soğuk Savaş dönemiyle birlikte  AB-D   ve   Rusya’yı  arkasına alıp masa başında  uyguladıkları bir takım entrikalarla (oyun)  bugünleri görebilmişlerdir.  

Türkiye olarak bizde başımızdakiler sayesinde  20’ci yüzyılın ilk yarısından itibaren    emperyalistlerce  insan deposu olarak kullanılmak konusunda ezeli düşmanlarımızla   aynı mukadderatı paylaşıyoruz, ne yazık ki!…

Tek farkımız vardır bu ülkelerden!  O da “ Ölümü göze alabilen güç.” olduğumuzdur!..

Bu haslet atalarımızdan bizlere kalan en büyük armağandır, en korkutucu  olgudur! Düşmanların ise asla uygulamayı göze alamayacağı bir   yaradılış özelliğidir.                (İlerideki satırlarda konuya açıklık getirilecektir.)  

 Küresel güçler nasıl ki büyük bir Türkiye görmek  istemiyorsa,   itilip kakılmaya alışmış çapsız bu iki ülke de zaman zaman aynı güçlerin gazabına uğramışlardır. 

Yunanistan NATO’ya  bağımlı olduğu için doğuya, Ermenistan Asya’da bağımsız devletler topluluğunun bir üyesi olduğundan batıya  ne zaman yanaşsa Küresel güçlerin ateşi yükselir, Washington ve Moskova’dan  gereken hamle anında gelir  ve  hevesleri kursaklarında kalır,  neye uğradıklarını şaşırırlar. BİRİNCİ BÖLÜM SONU.  

Kaynak: https://www.oncevatan.com.tr/yunanistan-ve-ermenistani-ne-kadar-taniyoruz-makale,49937.html

Önce Vatan Gazetesi

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın