İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Biden başkan seçilirse ABD’nin Türkiye politikası nasıl olacak? – Sözcü Gazetesi

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***
Tüm öngörüleri doğru çıkan emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ’dan, ABD’deki başkanlık yarışı ve sonuçlarıyla ilgili çarpıcı yorumlar…

Elekdağ, “Biden, koyu bir Yunanistan taraftarı. Akdeniz’de Rum tezlerini destekliyor. PKK/PYD sempatizanı. Yani, Türkiye’nin Anadolu’ya hapsedilmesi fikrine çok yatkın” dedi. ABD’de seçim sonrası oluşabilecek senaryoları anlattı

Sevgili okurlarım,

ABD’de başkanlık seçimine dört gün kaldı. Cumhuriyetçi Başkan Donald Trump ile Demokrat rakibi Joe Biden arasındaki yarışı hangisinin kazanacağına yönelik merak, zirveye ulaşmış durumda.

Dünya genelinde kendine özgü, zaman zaman saçmalayan bir lider olarak tanınan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakınlığını “Erdoğan’la anlaşıyorum” diyerek açıklayan Trump’ın görüş ve politikaları hakkında bir fikrimiz var. Fakat Biden’ın başkanlık koltuğuna oturması halinde dünyaya bakışı, politik tercihleri ve özellikle Türkiye’ye yönelik dış politika çizgisi hakkında net bir bilgiye sahip değiliz.

Bu nedenle tüm öngörüleri doğru çıkan emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ’la bugünkü söyleşimizi bu konulara ayırdık.

UĞUR DÜNDAR (U.D.): Sayın Elekdağ, başkanlık koltuğuna kimin oturacağını tahmin ediyorsunuz?

ANKETLER JOE BIDEN’I ÖNDE GÖSTERİYOR AMA…

ŞÜKRÜ ELEKDAĞ (Ş.E.): Amerika’daki tüm anketler, Trump’ın 9 puan önünde giden Biden’ın seçimi kazanacağına işaret ediyor. Telefonla görüştüğüm Washington’daki eski tüfek dostlar, yüzde 90 Biden’ın kazanacağını söylüyorlar. Vaktiyle Cumhuriyetçi başkanlar döneminde devlet bürokrasisinde önemli mevkilerde bulunan bu kişilerin Biden hakkındaki değerlendirmeleri şöyle: “Esasında Biden’ın ciddi eksiklikleri var… O kadar ki, demokrat seçmeni bile başlangıçta motive etmekte güçlük çekti. Ama zamanla halkta Biden’ın, Trump’a kıyasla dengeli ve deneyimli bir devlet adamı olduğu kanaati yer etti.” Ancak ben, hem anket sonuçlarına, hem de naklettiğim bu değerlendirmelere azami ihtiyatla yaklaşılması gerektiğini düşünüyorum. Zira, 2016 seçim kampanyasında Hillary Clinton yarışı ciddi bir farkla önde götürürken ve halk oylamasını 3 milyon oy farkla kazanmışken, sonuçta Trump başkan oldu!..

(U.D.): Üç milyon fazla oy almasına rağmen Hillary Clinton’ın seçimi neden kazanamadığını açıklar mısınız?

KAYBETMESİNİN SEBEBİ ABD’DEKİ SEÇİM SİSTEMİ

(Ş.E.): Seçim gününe kadar Clinton anketlerde öndeydi. Ancak, seçim gecesi farklı bir sonuç çıktı. Bu durum, iki kademeli ABD başkanlık seçim sisteminin özelliğinden kaynaklanıyor. İlk aşamada seçmenler her eyalette başkanı seçecek olan delegelere oy veriyor. İkinci aşamada, 538 üyelik “Seçici Kurulu” (Electoral College) oluşturan delegeler, başkanı seçiyorlar. Bir adayın, başkan olabilmesi için 270 delegenin oyunu kazanması gerekiyor. Her eyaletin delege sayısı da nüfusuyla orantılı. Mesela Kaliforniya’nın 55, Teksas’ın 38, New York’un 29, Florida’nın 29 ve Pensilvanya’nın 20 delegesi var. Farz edelim ki Pensivanya’da 11 delege Biden’a oy verdi. Bu durumda tüm eyalet oyları, yani 20 oyun tümü, Biden’ın kazanç hanesine yazılıyor. Bu hesaplama tarzı nedeniyle seçim tahminleri yanıltıcı olabiliyor. Ufukta Biden’ın başkanlığı net bir şekilde görünse bile, kesin bir şey söylemek için temkinli olmak ve Seçici Kurulu’nun açıklamasını beklemek lazım.

(U.D.): Basında bir de “salıncak eyaletler” olduğunu ve seçimin kaderini bu eyaletlerde verilen oyların tayin ettiğini okuyoruz…

(Ş.E.): Her seçimde Cumhuriyetçilere ve Demokratlara oy veren, “oyları kemikleşmiş eyaletlerin” yanında, bir de seçimden seçime oylarını değişik partilere veren eyaletler var. Bunlara “salıncak eyaletler” (swing states) deniliyor. Anketler bu eyaletlerde de Biden’ın, bazen ufak farklarla da olsa, önde gittiğini gösteriyor

(U.D.): Peki önce, başkan seçilmesi durumunda Biden’ın dünyaya stratejik bakışının nasıl olacağını irdeleyelim.

SEÇİLİRSE BIDEN NATO’YU ESKİ GÜCÜNE KAVUŞTURUR

(Ş.E.): Global nitelikteki stratejik konularda kaba hatlarıyla Biden ile Trump’ın benzer yaklaşımları benimsedikleri görünüyor. Nitekim her ikisi de, Amerika’ya esas tehdit kaynağının Çin olduğunu değerlendiriyor ve Çin’in küresel liderliği ele geçirmesinin behemehâl (her durumda, kesin olarak) önlenmesini birinci öncelik olarak görüyorlar. Tehdit skalasında (gösterge) Rusya, Çin’den sonra yer alıyor. Biden da Trump gibi, Rusya’nın yayılmacılığını önlemeye ve bu ülkeyi çevreleme politikasını sürdürmeye önem verecektir. Bu bağlamda Biden, NATO ve AB’nin desteğiyle Rusya’ya baskı yapılmasını ve Ukrayna’ya askeri yardım yoluyla Moskova’ya gözdağı verilmesini öneriyor. Öte yandan Biden, bazı alanlarda Trump’ın politikalarını temelden değiştirmeyi öngörüyor… Bunların başında NATO -ABD ilişkileri geliyor. Biden, Trump’ın NATO’ya yönelik sert eleştirel söyleminden vazgeçecek ve Atlantik İttifakı’na eski prestij, güç ve etkinliğini kazandırmaya çalışacaktır. AB ile gerilen ilişkileri de iyileştirecektir. Keza, UNESCO ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu gibi kuruluşlara ABD üyeliğinin yeniden tesisi, Biden’ın dış politika gündeminde yer alacaktır.

(U.D.): Sizce Biden’ın Ortadoğu politikası nasıl olacak?

BIDEN, FİLİSTİN VE İRAN KONUSUNA FARKLI BAKIYOR

(Ş.E.): Siyonist olmakla övünen Biden, İsrail’le ilişkilerini güçlü tutmak istemekle birlikte Filistin konusunda Trump’a nazaran değişik bir görüşe sahip bulunuyor. Filistin konusunda, İsrail ve Filistin’i iki ayrı bağımsız devlet olarak kabul eden iki devletli çözüm planını destekliyor ve İsrail’in Filistin’de bazı bölgeleri ilhak etmesine karşı çıkıyor. ABD Büyükelçiliğinin Kudüs’te kalmasını da uygun görüyor. Biden, İran’la ilişkiler hususunda da realist bir yaklaşıma sahip görünüyor. AB ile iş birliği çerçevesinde İran’la nükleer anlaşmanın canlandırılmasından söz ediyor…

YUNANİSTAN TARAFTARI PYD-PKK SEMPATİZANI

(U.D.): Şimdi de Biden’ın Türkiye’ye bakışını ve ülkemize yönelik dış politika çizgisini ele alalım. Bazı çevreler, bugüne kadar Trump’ın “Türkiye’nin insan hakları ihlalleri” konusunda sessiz kalmış olduğunu, oysa Biden’ın göreve gelmesiyle bunların ilişkiler gündeminde yer alacağını, bundan dolayı da ilişkilerin havasının daha bozulacağını belirtiyorlar. Ne dersiniz?

(Ş.E.): Biden’ın Türkiye’ye ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a antipati ile baktığını ve hararetli bir Yunan/Rum ve PYD/PKK sempatizanı olduğunu biliyoruz. Bu yılın başında New York Times’a verdiği mülakatta Biden, otokrat olarak nitelediği Erdoğan’ı iktidardan düşürmek için Türkiye’nin iç işlerine müdahaleyle muhalefete destek vermek gerektiğini söylemekte beis görmemişti. İnsan hakları konusunda berbat bir sicili bulunan ABD’nin bu konuda Türkiye’ye nasihat vermeye kalkışmasını da komik bulurum. Fakat seçim kampanyası sırasında Biden’ın ve dış politika ekibinin Türkiye ile ilgili açıklamaları topluca ele alınıp incelenecek olursa, ABD ile ilişkilerimizin gayet zorlu ve endişe verici bir döneme gireceği görülecektir.

TÜRKİYE’YE KARŞI SERT VE HASMANE TUTUM İZLEDİ

(U.D.): Bunlar kamuoyumuzun büyük ilgisini çekecek hususlar. O nedenle biraz daha açmanızı rica ediyorum.

(Ş.E.): Biden’ın dış politikayla ilgili her konuşmasının, seçilmesi halinde Türkiye’ye karşı sert ve hasmane bir politik çizgi izleyeceğini yansıttığı söylenebilir. Bu meyanda Türkiye’nin Suriye’de yaptığı askeri operasyonlara karşı çıktı ve Türkiye’ye güvenli bölge alanı kazandıran Barış Pınarı Harekâtı’nda Trump’ın Erdoğan’la anlaşmasını Kürtlere ve PYD’ye ihanet olarak niteledi. Suriye’nin kuzeyinde bir PYD/PKK garnizon devletinin kurulmasını desteklediğini söylemeye hacet yok. Biden, Obama’nın başkanlık döneminde başkan yardımcısıyken, Irak’ın üçe bölünmesini ve Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin bağımsız bir devlet olarak tanınmasını önermişti.

(U.D.): Bağımsız Kürt Devleti kurulmasının Biden için bir “fikri sabit”, bir saplantı olduğu anlaşılıyor.

(Ş.E.): Evet öyle!.. Biden seçim kampanyası sırasında, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de uyguladığı politikaları ve doğalgaz arama faaliyetlerini de eleştirdi ve Yunanistan ile Kıbrıs Rum Yönetimi’nin tezlerini destekledi. Ayrıca, Doğu Akdeniz’de müttefik devletlerle iş birliği yaparak (bu devletler herhalde Yunanistan, İsrail, Mısır, Fransa vb. olacak) Türkiye’nin izole edilmesi gerektiğini vurguladı. Yani, Türkiye’nin Anadolu’ya hapsedilmesi fikrine çok yatkın… Biden, S-400’lerden vazgeçmemesi halinde Türkiye’nin CAATSA yaptırımlarıyla cezalandırılmasını da destekliyor. Bu hususlara ilaveten, Biden, sözde Ermeni soykırımını tanıyacağını belirtiyor, Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesini eleştiriyor ve ABD nükleer başlıklarının İncirlik Üssü’nde tutulmasına karşı çıkıyor. Ankara’yı rahatsız edebilecek bir nokta daha var. Bu da Halk Bankası davasına New York Güney Bölge Federal Mahkemesi tarafından 1 Mart 2021 tarihinde bakılacak olması. Mahkemenin hakiminin de Rıza Sarraf davasına bakan ve medyanın “FETÖ’nün adamı” olarak tanımladığı Richard Berman olması…

(U.D.): Değerlendirmeleriniz seçimi Biden’ın kazanmasının, Türkiye için hayra alamet olmadığını ortaya koyuyor.

(Ş.E.): Öyle görünüyor!.. Yalnız üstünde durulması gereken iki nokta var. Birincisi, Trump görevde kalsa da yine bu sorunlarla karşılaşmış olacaktık. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile “iyi anlaştığını” beyan eden Trump’ın bazı yardımları oldu. Önce. S-400 hava savunma sisteminin Rusya’dan alımı nedeniyle ABD Kongresi’nin Türkiye’ye CAATSA yaptırımlarının uygulanmasını bir süre geciktirdi. Sonra da Senato’dan geçen ve sözde Ermeni soykırımı iddialarını tanıyan yasa tasarılarını onaylamayarak yürürlüğe girmelerini önledi. Yalnız iktidarda kalsaydı, ne önüne tekrar gelecek olan yaptırım yasasını, ne de Ermeni iddialarını içeren yasayı önlemek imkânına sahip olmayacaktı. Ayrıca Trump’ın, Rahip Brunson davası nedeniyle “Türk ekonomisini mahvederim” şeklinde milli gururumuzu rencide edici tehditler savuran ve Barış Pınarı Harekâtı’nın ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “aptallık etme” türünden galiz (kaba ve çirkin) ve yakışıksız ifadeler içeren mektup yazabilen patolojik ve güven telkin etmeyen bir kişiliğe sahip olduğunu da unutmamak lazım…

(U.D.): Belirtmek istediğiniz ikinci bir nokta vardı…

JOE BIDEN’IN TÜRKİYE’YE BAKIŞI DA DEĞİŞEBİLİR

(Ş.E.): “Makam sahibini taçlandırır” diye bir deyim vardır. Dış politika alanında çok tecrübeli bir “guru” olarak tanınan Biden, başkan yardımcılığı döneminde Türkiye’ye dört kere geldi. Bu nedenle ne kadar önyargılı olursa olsun, ülkemizin jeostratejik değeri ile Ortadoğu, Balkanlar ve Karadeniz havzasında bir güç merkezi olarak jeopolitik ağırlığı hakkında bir fikir sahibi olmuştur. Bu bakımdan, üstleneceği büyük sorumluluk anlayışıyla, Türk-Amerikan ilişkilerini, küresel dengeler ve ABD’nin çıkarları ışığında bundan böyle daha objektif ve dengeli bir gözle değerlendireceğini ve pragmatik yaklaşımlar sergileyebileceğini umuyorum.


https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/ugur-dundar/biden-baskan-secilirse-abdnin-turkiye-politikasi-nasil-olacak-6103766/amp/

Yorumlar kapatıldı.