İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

ERMENİLERİN İHANETLERİ SORGULANMALI

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***

İDRİS YAVUZ

Sultan Abdülmecit’in 1839’da ‘Gülhane Hatt-ı Hümayun’u’ ilan etmesi ile Osmanlı tebaasında ırk, dil, din, mezhep ayrımı ortadan tamamen kaldırılmış oluyordu. İşte bu geniş hürriyetten yararlana Ermeniler iyiden iyiye işi azıttılar. Fransa’nın girişimi ile Ermeni patriği, II. Sultan Mahmut’a resmen kabul ettirildi.

Amerikalı misyonerler 1828’de Türkiye’ye Protestan dinini yayma adına fakir Ermeni çocuklarına parasız okullar açtılar. Hastaneler, mabetler yaptırdılar. Ermeni dilini yaygınlaştırmak için İncil dağıttılar. 1846 yılında da İngiltere’nin ‘Ermeni Protestan Cemaati İdare Heyeti’ Türkiye’de işe başladı. 1850 yılında çıkarılan fermanla da Protestan milleti resmen tanındı. 

Ermenilerin teşkilatlanması, dış yardımlar sayesinde hızlandı. Tanzimat Fermanı’ndan sonra Ermeniler devlet yönetimine sızdılar ve güçlü hale geldiler. Osmanlı sınırları içinde toprakları olmamasına rağmen tüccar, esnaf, kuyumculuk dallarında adeta ‘Ermeni zenginliği efsanesini’ yaşattılar ve ‘Ermeni Millet Nizamnamesi’ adıyla bir heyet kurdular. Bu heyet 1862 yılında resmi olarak onaylandı ve yürürlüğe girdi.

Osmanlı’nın üzerine bir kâbus gibi çöken bu gelişmelerin özünde ‘Şark Meselesi’, yani Osmanlı topraklarının taksimi yatmaktaydı. Bu konu, Orhan Gazi zamanında Çanakkale’den geçen ve Avrupa’ya ayak basan ‘Türkleri, Avrupa’dan atmak’ anlamındaki düşünce, bütün Hıristiyan devletlerin ortak tutkusu ve vazgeçilmez kararıydı.

İş, Sultan Abdülaziz dönemine gelince, olayın seyri birden değişti. Muhteris devlet adamları, Hüseyin Avni ve Rüştü Paşalar, önce Sultanı tahttan indirdiler, sonra da katlettiler. Ermeniler bu fırsatı kaçırmadılar ve hemen karşı atağa geçtiler. Bu ara Sultan Murat tahta çıktı. Fakat onun sağlığı bozuk olduğu için, bu görevi II. Sultan Mahmut’a bıraktı. 

Sultan Mahmut, siyasi bir manevrayla ‘Hicaz demiryolu’ ihalesinde, İngiliz ve Fransızların karşısına Almanları çıkardı. Ermenilerin koruyucusu olan bu devletleri birbirine düşürdü.

Hindistan Devleti’nin Osmanlı’ya karşı aşırı bir bağlılığı vardı. İngiltere hükümeti, Hindistan’da çıkan isyanı durdurması için halifeden ‘Sükûnet Fermanı’ istiyor ve çıkan olayların durmasını sağlıyordu. Tam bu sırada Mithat Paşa’nın kaprisiyle, Rusya ile savaş kararı alındı. Bu arada Osmanlı komutanları arasında derin görüş ayrılıkları gündeme geldi. Bu da Ermenilerin ve dış güçlerin işine yaradı. Onların ekmeğine yağ sürüldü.

Rus orduları Yeşil köye kadar geldiler. Ermeni Patriği Nurses, küstahça, hemen Rus Başkomutanı Nikola’yı ziyaret etti ve Ondan Doğu Vilayetlerine ‘Ermenistan’ adıyla. Bir devletin ilan edilmesini istedi. Eğer bu mümkün olmaz ise bu bölgenin ‘Rus hâkimiyeti’ altına alınmasını rica etti.

Osmanlı Devleti’nin geniş yetkiler verdiği Ermeni Patriği, Türk’ün ezeli düşmanı olan Rusya’dan muhtariyet istemesi, tarihte örneği görülmemiş bir ihanettir. Son dönemlerde Fransa Parlamentosunda Türkler için alınan kınama kararına, İstanbul Patriğinin göstermelik tepkileri bence pek inandırıcı gelmiyor. Çünkü tarih tekerrürden ibarettir. Dünün ‘Şark siyaseti’ Rusya ve Avrupa devletlerinin Ermenileri koruma fikrinden doğmuştur. Bu düşmanlık dünden bu güne devam ederek gelmiştir.

http://www.kayserihaber.com.tr/kose-yazilari/ermenilerin_ihanetleri_sorgulanmali-8164.html

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın